21. Yüzyılda İlim-İslam ve Cumhuriyet

117

 

21. yüzyıl “ilim” yüzyılıdır. İlim, Allah’ın zatından gelen ışıktır ve Allah’ın ışık kaynağı; İnsan, Kuran ve Kâinattır. Kuran kitaptır, İnsan mikro kitap ve Kâinat makro kitap…

Her üç kitapta da Allah’ın ayetleri vardır ve hepsinde yaratılış kanunları geçerlidir. Bu nedenle bütün ilimler kutsaldır ve ilim tektir. Kutsal olan ve olmayan ilim diye ayırım yapılamaz.

21. yüzyılın otoritesi bilgidir. 21.yüzyılda bilgi yeniden keşfedilecek ve dinden hayır görmek bilim sayesinde olacak.

İlahi Vahiy bilgi üstüdür, yeryüzüne indiği anda bilgiye dönüşür. Bilgiden hayır gören insanlar, bilgiyi ilim yoluyla tatbik edenlerdir.

Dava adamlığı ilimle olur. İlim Şeytanda da vardır önemli olan dava adamlığıdır diyorsanız; böyle dediğimiz içindir ki; son birkaç asırdan beri ilim ve tefekkür adındaki hiçbir şeyin altında bizim imzamız yoktur.

21.yüzyılda ne kadar ilim altında imzanız varsa o kadar üstün olursunuz. Ecdadımız bu gerçeği doğru tatbik etseydi, Viyana kapılarına dayanacağına buharı sanayiye tatbik etseydi, elektriği keşfetseydi; 20. yüzyılın da 21.yüzyılın da önderi biz olurduk.

Şimdi uzayda oteller zincirinin projeleri hazırlanıyor, uzaya turistik gezi projeleri yapılıyor, biz, hala neyle meşgulüz!

İlimden sonra 21.yüzyılın diğer hâkim karakteri “demokrasidir”. Demokrasiyi insanlara hediye edenler, Peygamberlerdir. Her şey eski Yunanla başlamaz, ondan ötesi var ve orası Peygamberlerdir. Peygamberler, demokrasinin babasıdır. Hz. Muhammed (sav); “ezilip itilmişler olmasa Allah, sizi rızıklandırmazdı” diye buyuruyor.

Müslümanların sorunu bu mübarek dini doğru öğrenmemelerinden kaynaklanır. İslam birkaç rekât namazdan ibaret değildir, onun içinde bütün kâinatı ışığa boğacak kaynak var.

21. yüzyıl, dinler yüzyılıdır. Bu yüzyılda gelişen ve yayılan ilim sayesinde medeniyetler arası demokrasi gelişecek, din-bilim bütünleşmesi olacak, bu nedenle imanı muhkem bir yere oturtmak için aklı ve bilimi devreye sokmak gerekecek.

Allah, “aklını işletemeyenler üstüne pislik yağar” diye buyuruyor. Kuran, aklı işlevsel olarak kabul eder, cevher olarak kabul etmez. Cevher akıl hamallıktır ve İslam dünyasının aklı bloke edilmiştir.

Son devirlerde çoğunluğun yerine hep birileri düşünmektedir. Oysa Allah, “istişare ediniz” diye buyuruyor. İslam’a inanmayan Batı, “ortak aklı” yani istişareyi keşfettiği için bugünkü konumuna erişti.

Omuz üstünde baş taşıyan herkes düşünmek zorundadır, “düşüncesiz baş mezara yakışır”.

Düşüncenin ürünü olan “bilgi” bugünün belirleyicisi olmuştur ve Batı düşünce gücünü keşfetti. Nüfusu sayı olmaktan çıkarıp “insan kaynakları” adıyla insanını zenginlik kaynakları arasına kattı. Eğitimde insanı merkeze aldı, günümüzün belirleyicisi olan bilgi, iyi eğitilmiş insanın beyninde üretildiği için eğitimi milli güvenliğe eşdeğer konuma getirdi. Biz hala Başbakanın üç çocuk talebini anlayamadık.

Dinin sembolik dili bilim diline dönüştürülmedikçe bundan yararlanılamaz. 21.yüzyıl Allah ile kul arasında direkt münasebetin kurulacağı devirdir.

Kuran’da hayati sorular var. Allah, insana niye sorar? Herhalde bilmediğini öğrenmek için değil. İşte orada durmak ve ürpermek lazım! Zira Allah, insanı sarsmak için soru sorar…

Allah ile kul arasında hiç kimse aracılık yapamayacaktır. Bunun yolu, kendimizi ve dini Allah’a teslim etmektir.

Hz. Muhammed (sav); “Bütün ümmetlerin felaketleri, mabet yapma ve süsleme yarışı ile başlamıştır. Benim ümmetimin felaketi de böyle başlayacaktır” diye buyurur. Görülüyor ki;

Arap adetlerini sünnet diye yuttuk, gerçek sünneti de unuttuk. Bunun neticesinde Kuran’ı anlamadan okuyanlar, hatim sevabı alıyor, anlayarak okuyanlar almıyor! Kuran okuyoruz anlamıyoruz. Allah, Kuran’ı bizim gözümüzle görmek ve bizden duymak için mi gönderdi yoksa onu anlayıp yaşayalım diye mi? Bilmediğimiz şeye nasıl teslim oluruz? Oysa İslam teslim demektir. Bu cehaletten ötürü İslam, birileri için dünyalık getiri aracına dönüştü ve iş Allah ile aldatmaya kadar vardı.

Dinde kutsal olanın istismarı hurdacının adını bile ‘Miraç Hurdacısı’ yaptı. İslam’a göre yeryüzü bir ibadethanedir ve meşru olan bütün fiiller ibadettir. Allah her yerdedir, sadece Camide değil, İslam her yerde yaşanır, o hayatın tamamını kapsar. Sadece Kilisede, Havra’da yaşanan ve hayatın her yerinden kovulan din, Hıristiyanlık ve Yahudiliktir.

Cami Müslümanların toplanma yeridir. Orada namaz kılıp dua etmenin ötesinde günlük meseleler konuşulur, istişare edilir, toplumla bütünleşilir ve hatta bir öndere tabi olarak yapılan ibadet sebebiyle düzene, intizama alışılırdı. Müslümanların askeri disipline yatkınlığı buradan gelirdi ama Van depreminde yardım malzemeleri yağmalanırken Japonya’daki deprem sonrası tusunamide her şeyini kaybeden Japonlar, markette kendiliğinden sıraya girip ihtiyacından fazla bir şişe su bile almıyordu. Sebep ne olabilir? Biri Allah’ın “Oku” emrine rağmen okumuyor, diğeri batıla inandığı halde 25 kat fazla okuyor, okumakla kalmıyor bilgiye iman edip hayatına tatbik ediyor. 7.2 şiddetinde bir deprem Van’ı yerle bir ederken Japonya’da bir ev bile yıkılmıyor. Sonrada; “kader”, “mukadderat” diyerek Allah’ı mesul tut!

Bunun neresi dindarlık, neresi Müslümanlık?(devamı var)