2. İnebahtı ve Türk Deniz Kuvvetleri’nin Çökertilişi

113

 

Amerikan iç savaşı’nda savaşmış Albay Humphreys, 1784 tarihinde yazmış olduğu kitabında Amerikalı denizcilerin milli hislerini kamçılama amacıyla şöyle seslenmektedir: “İlahi plana uyun ve Amerikan gemilerinin nereye giderlerse gitsinler serbestçe (vergi ödemeksizin) ticaret yapma hakları konusunda gerekirse kuvvet kullanın, ısrarcı olun ve böylece de dünyayı doğru yola sokun… Akdeniz’i Müslümanlardan kurtarma görevini Tanrı, Amerika’lılara vermiştir. Bu nedenle müzakere bile söz konusu olamaz; ya dediğimiz gibi yaparlar ya da ölürler.

Amerikan Yale Üniversitesi’nde başlatılan ve Time Dergisi’nde yayınlanan “Avalon Projesi” Türk Amerikan deniz kuvvetlerinin ilk karşılaşmalarını ve yapılan anlaşmayı dile getiriyor.

ABD’yi Dize Getiren İlk Büyük Kuvvet ve Amerika’nın Osmanlı’ya ödediği vergi ve haraçlar: Albay Humphreys’in, 1784 yılında yazdığı kitabında Amerikan Denizcilerinin Akdeniz’deki serüverlerinden haberdar olduğu ortada. Çünkü 25 Temmuz 1785’te, ABD bandıralı ilk gemi Cezayir açıklarında Osmanlı denizcilerince ele geçirildi. Bu gemi, Boston Limanı’na bağlı Kaptan Isaac Stevens’in idaresindeki Maria idi Daha sonra Philadelphia Limanı’na bağlı Kaptan O’Brien idaresindeki Dauphin de Osmanlı denizcileri tarafından yakalandı. 1793 Ekim ve Kasım aylarında ise tam 11 ABD gemisi Osmanlılar’ın eline geçti. Bu arada pek çok deniz ve kara savaşı, gemi batırmalar ve karşılıklı esir alma gibi durumlar yaşandı. Sonuçta  Amerikan gemileri Akdenizde hareket edemez oldular ve yaptıkları ticari girişimler de sekteye uğruyordu. Bunun üzerine Osmanlı devleti ile anlaşma yapmak zorunda kaldılar.

Osmanlı Devleti, Amerikanın haraç ve vergi verdiği tek devlettir: Amerikan gemileri Akdeniz’de kolayca güven içinde dolaşabilmek ve rahatça ticaret yapabilmek için Osmanlı devleti ile 22 maddelik bir anlaşma imzaladı. Padişah III. Selim anlaşmanın Türkçe yapılmasını ve Amerika başkanı Corc Vaşington tarafından imzalanacak anlaşmanın, Osmanlı adına muhatap olarak Cezayirli Hasan (Dayı) paşa tarafından imzalanmasını buyurdu. 1795 yılında imzalanan anlaşma, 1824 yılına  kadar devam etti. Buna göre Amerika, Osmanlı devletine yılda 12000 Cezayir Altını karşılığı 21600 dolar “Vergi” verecekti. Ayrıca Cezayir’de bulunan esirlerin bırakılması için de 642500 dolar “Haraç” ödedi. Anlaşma 7 Mart 1796’da Amerikan Kongresi’nce de onaylandı. Amerika’nın, tarihinde tek vergi ve haraç ödediği ülke Osmanlı devletidir. Yine bu anlaşma Amerika’nın bir başka dilde yaptığı tek anlaşmadır. Aynı tarihlerde Fransa, Akdeniz’deki ticaret gemilerinin güvenliğini sağlamak için Osmanlı’ya yıllık 200000 İspanyol doları vergi ödemekteydi. Bu miktar İngiltere için de yıllık 280000 İspanyol doları olarak belirlenmişti.

İnebahtı Yenilgisi: İspanyol devlet adamı Juan Latino, 16 yüzyılın ortasında Osmanlı Donanmasının Akdeniz’de hakimiyeti karşısında  şöyle haykırıyordu: “Tanrım, Türk’lerin uğursuz gemilerini yok etmemize yardım et. Onları cesaretimiz ve kehanet ile yenelim. İspanya senin aziz adına savaşıyor.” Hıristiyan Latino’nun arzusu, Kıbrıs’ın kaybı sonrası gerçekleşti. Kıbrıs’ın Türkler tarafından fethinden sonra Venedik, İspanya, Cenova, Papalık ve Malta birleşik haçlı güçleri 7 Ekim 1571 günü tuzağa düşürdükleri Osmanlı donanmasını İyon Denizinde İnebahtı’da dört saat içinde tarihin en kanlı deniz çatışması ile yok etti ve 30.000 Türk denizcisi şehit oldu. Bugün Venedik şehrinin San Marco Meydanındaki kalede “Büyük Zafer” yazan bir plaket asılıdır. Büyük Zafer İnebahtı’dır.

İnebahtı yenilgisiyle Türk deniz gücünün yenilmezlik efsanesi son bulmuştu. Yeni ne kadar donanma oluşturduysa da, Türk deniz gücü artık Akdeniz’de eski etkinliğine  kavuşamadı. İnebahtı’da asıl kaybedilen nitelikli denizcilerimizdi. Osmanlı’nın en yetenekli deniz subayları ve amiralleri yok olmuştu. İnsan gücü kaybolmuştu. Denizlerdeki üstünlüğün yetişmiş insan gücüne bağlı olduğunu düşünen Venedikliler ve haçlı amiraller, deniz savaşlarında “ne yapıp yapıp, kumanda kademesinde olan yetenekli Türk denizcileri öldürün” emrini  verdiler.

Yetişmiş nitelikli insan gücünün önemi: İnebahtı yenilgisinden sonra Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa, her ne kadar siz bu savaşta bizim sakalımızı kestiniz, biz ise Kıbrıs’ı almakla sizin kolunuzu kestik dediyse ve yeni 150 kadırga inşa ettirdiyse de kaybettiğimiz yetişmiş nitelikli insan gücünü yerine koyamadık. Bu durum gösteriyorki, donanma kurabilirsiniz ama onu yönetecek bir subay 15, amiran ise 25 yılda yetiştiğinden kurulan bu donanma işe yaramayacaktır. Bir komuta kademesinin yetişmesi, öncekilerin kendinden sonra gelenlere bilgi, görgü ve tecrübelerinin aktarımı ile olmaktadır. Tarihte daima donanma sahibi devletler, donanmadan çok bilgili mahir denizcilere önem vermişlerdir. Deniz kuvvetleri donanmadır. Donanım yani onu donatacak olan ise, yetişmiş nitelikli insan gücüdür. Bu gücü yetiştirmek için birkaç nesil geçmesi gerekir.

Denizlerin ve denizciliğin Dünyadaki önemi Osmanlı dönemine rastlar ve Osmanlı devletinin rakibi daima tüm haçlı donanmaları olmuştur. Giderek Portekiz, İngiliz ve İspanyol donanmaları öne çıkmış, Daha sonra zırhlı İngiliz ve Fransız donanmaları denizlere hakim olmaya başlamışlardır. Abdülhamit zamanında (1876-1909) Türk donanması Dünyada İngiliz’lerin ardından ikinci sırada yer almasına karşın, bu donanma haliçte çürütülmüştür.

Bugün Türk deniz kuvvetleri, uluslar arası  sularda dünya barışına katkıda bulunan güçlü bir donanmaya sahiptir. Bu donanma her ne kadar Türk teknolojisinin eseri değilse de “Yetişmiş nitelikli Türk insan gücü” ile yönetilmektedir.

Bir barış denizi olan Karadeniz, Karadeniz’e kıyısı olan donanmaları barındırmakta ve bu ülkeler burada ortak tatbikatlar yapmaktadırlar. 2008 Rusya-Gürcistan savaşında olduğu gibi her bahaneyi değerlendirmeye çalışan Amerikan Akdeniz donanması Karadeniz’e çıkabilmenin ısrarını sürdürmektedir. Boğazlar anlaşması ve Karadeniz’de yabancı deniz kuvvetlerinin ancak belirli bir süre içinde kalabileceğine yönelik anlaşmalar gereği, bu barış denizinin dengesini bozmamaya kararlı Türk deniz kuvvetleri, Amerika’nın bu isteğini engellemektedir.

Son yıllarda İzmir’de NATO adı altında Amerikan deniz ve hava üsleri de Türk askerini rahatsız etmeye başlamıştır. Askerin taraftar olmadığı siyasi çıkarları da kapsayan bazı sözleşme ve anlaşmalar, diğer yandan egemenlik haklarımızı ziyana uğratmaktadır.

2. İnebahtı ve Türk Deniz Kuvvetlerinin Çökertilişi: Stratejik ortağımız Amerika’nın Büyük Otadoğu, veya Büyük Amerikan Projesi kapsamında, ortağı Türkiye devletinin haritaları ile oynayarak, Türkiye Cumhuriyeti devleti üzerinde Kürdistan/Ermenistan oyunları oynadığını bilmeyen kalmamıştır. Bu ortak, Kıbrıs’ta soydaşları soykırıma uğrarken Türkiye’nin önünü defalarca kesmiş, Amerika başkanı Johnson 5 haziran 1964 tarihinde İnönü’ye bu konuyla ilgili   ağır bir mektup göndermiştir. Bu stratejik ortak birlikte tatbikat yaptığı Türk Muvavenet zırhlısını 2 ekim 1992 günü bombalamıştır. Yine bu ortak Irak’ta 4 temmuz 2003 tarihinde Türk askerinin başına çuval geçirmiştir. Bu ortak başından beri Türkiye’ye bela olmuş terör örgütüne açık veya kapalı destek vermiştir. Bu nasıl dostluk, stratejik ortaklık veya eşbaşkanlıktır ?

Son yıllarda Türk ordusu, aynı paktlar içinde bulunduğu Amerika tarafından son derece tedirgin edilmektedir. Türk ordusunun prestijini sarsmaya yönelik hareketler ve birkaç yıldır askere uygulanan sorgulama ve yargılamada Amerika uzantılı etkenler ve tertiplerin  rolü büyüktür.

ABD’nin 1800’lerden itibaren Müslümanlara, kuruluşundan sonra da Türkiye Cumhuriyeti’ne bakışı hep düşmanca olmuştur. Kurtuluş savaşı günlerinde, Doğu Anadolu’da Ermeni’lere devlet kurmaya çalışan da yine görevli Amerikan generali Harbord’dan başkası değildir. Ayrıca M. K. Atatürk’ün kurduğu Türkiye’nin güçlü ve bağımsız bir ulus devlet olması ABD’nin çıkarlarına aykırı gelmiştir.

Bugün, ABD’nin Ortadoğu’daki hedefleri; Türkiye’yi, (fiilen üçe bölünmüş) Irak’ı, İran’ı ve Suriye’yi parçalayarak küçük devletler yaratmak, Kürdistan ve Ermenistan’ı müttefik yaparak bölgenin petrol ve gaz yataklarına sahip olmaktır. ABD bu hedeflerini, Başbakanın defalarca eşbaşkanı olduğunu söylediği Büyük Ortadoğu Projesi ile gerçekleştirmeye devam etmektedir. Sevr’in şartlarından bir kısmını içeren Demokratikleşme Paketi, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye için planlanmış tertiplerinden biridir.

Bu tertipler çerçevesinde; 2010 yılında  başlayıp, 2013 ekim ayında sonuçlanan balyoz davası sonunda  33’ü Amiral 134 denizciye ağır hapis cezası verildi. Bu davada en büyük hasar denizcilerindi. Sorumlu tutulan 1’inci Ordu seminerine denizcilerin hiçbiri katılmamıştı. 41 havacı, 37 karacı ve 25 jandarma general ve subayına karşın, darbe yapması en son akla gelecek olan denizcilerin 134 kişi ile rekor kırması, tecrübeli denizcileri yok etmeye yöneliktir. Bir gemi komutanı 15 yılda, bir amiral 25 yılda yetişir. Bunun dışında Ergenekon, kafes, Poyraz, Askeri casusluk gibi konularla da 300’e yakın denizci tutsak edilmiştir. Böylece Türk Deniz Kuvvetleri yok edilmiştir. Bu tertip, Haçlıların büyük başarı elde ettiği 2. İnebahtı‘dan başka bir şey değildir. Ayrıca çok daha başarılı bir harekattır.

 

 

 III. Selim

III. Selim

 İnebahtı Deniz Savaşı

İnebahtı Deniz Savaşı

Cezayirli Hasan Paşa

Cezayirli Hasan Paşa

div style=”background:#F6F6F6; border:1px solid #DDDDDD; margin:10px 0; padding:5px; text-align:left;”>  George Washington

George Washington