Bu
fırsatı kaçırmayacaklarını zaten biliyorduk. Her şeyi denediler yine de oylar
düşmeye devam ediyor. Tencerelerde et değil, dert kaynıyor ve devleti
yönetenler vatandaşın halini anlamaktan çok uzak. Böyle olunca müjdeler,
paketler fayda etmiyor. Kör nefislerine mâni olup, vatandaşa koydukları
yasaklara kendileri uymadığı için insanlar öfke içinde.
Anket
firmaları on beş gün içinde bile iktidara destek oranlarında ciddi kayıplar
olduğunu ölçüyor.
104
Emekli Amiral Montrö Sözleşmesine dair görüşlerini açıkladılar ya!
“Oh!” dediler… Can simidi bulmuş gibi oldular.
“Darbe
imasında bulundular, eski Türkiye özleminde olanlar, askeri vesayet isteyenler”
gibi sözlerle “haddinizi bilin!”, “göze alabilene hodri meydan!” gibi ifadelerle
sözde meydan okudular.
Bu
yazı kapsamında bildirinin ve tepkilerin siyaseten kime yarayacağı,
zamanlaması, arka planında hangi güçlerin olduğu gibi hususlar değil, olayın
hukuki çerçeveden değerlendirmesi yapılacaktır.
Bu
amiraller muvazzaf olsa gösterilen tepkiyi haklı bulur ve tepkileri biz de
gönülden desteklerdik. Çünkü muvazzaf subayların görüşlerini
rapor sunarak bildirme imkanları ve hatta görevleri vardır.
Ama
emekli amirallerin ellerinde silah yok yani emir ve komutası altında
darbe yapabilecek askeri güçleri yok. Bizim gibi sade vatandaşlar. İsteseler
bile darbe yapamazlar.
********************************
Gece
Yarısı
Yandaş
kanallar emekli amirallerin bildirisini “darbe imasında
bulunan” diye verdiler ve saatlerce sözde uzman kişilere yorumlattılar.
Bildiriyi
yayımlayan emekli amiralleri cahillikle, bilgisizlikle, darbeci olmakla,
ihanetle ve akla gelmesi muhal olan sıfatlarla suçladılar. Bu suçlamaları
yapanların açıklanan metni tartışmak yerine, “gece yarısı yayımlandı”,
“grup olarak açıklamaları anlamlı” gibi “darbe bildirisi” niteliği
kazandırma gayretinde olduklarını gördük.
Sanki
bu ülkede gece yarısı kararnameleriyle alınan Merkez Bankası Başkanları
sebebiyle TL şok değer kaybı yaşamamış gibi.
Sanki atanmış
saray çalışanları gece yarıları muhalefete ayar veren mesajlar paylaşmamışlar
gibi.
Cumhurbaşkanı
Yardımcısından, bakanlara ve saray danışmanlarına kadar, hepsi
atanmış olan bu memurlar, gece yarıları “seçilmiş siyasileri muhatap
alan” hakaret ifadeleriyle dolu siyasi paylaşımlar yapmamış gibi.
Sanki
Anayasa’da ve kanunlarda “gece yarısı ve toplu olarak bildiri yayımlanamaz”
diye bir hüküm varmış gibi…
********************************
Tekkedeki
Amiral, Ayasofya İmamı vs
Emekli
amirallerin bildirisine karşı şiddetli tepki gösteren makam sahipleri son
günlerde hangi olayları görmezden geldiler, bir bakalım.
Muvazzaf
bir amiralin makam aracıyla bir tarikat mescidine gidip, resmi kıyafetinin
üstüne sarık sarıp namaz kılması konusunda bir tek laf etmediler.
Hem
de şeyhinin önünde el pençe divan duran amiral ve generallerin neler
yapabileceğini 15 Temmuz tecrübesiyle görmelerine rağmen, tekkedeki amirali
görmezden geldiler.
Aynı
kişiler Ayasofya imamının bile uluslararası bir sözleşme hakkında söz
söylemesi ve siyasilere ayar vermesi konusunda da sustular. Bazıları,
bir devlet memuru olan, İmamın mesajlarını söz ve ifade hürriyeti kapsamında
değerlendirdi.
Aynı
makam sahipleri, zerre kadar “milli irade ve demokrasi” anlayışları olsa, “Anayasa
Mahkemesini kapatalım” diyen MHP Genel Başkanı Bahçeli için de birkaç söz
söylemeliydi. Kalleşçe saldırılarla dövülen muhalif gazeteciler hakkında
da… Tek kelime etmediler.
Peki,
aynı kişiler emekli amirallerin uzmanı oldukları konuda söz söylemesinden niye rahatsız
oldular?
Kaldı
ki, bildiride ifade edilen konular muhalif kesimde yapılan eleştirilerin
tekrarından ibaret.
********************************
Başsavcılık
Çok Hızlı, Çünkü…
104
Emekli Amiralin bildirisinden saatler sonra Cumhuriyet Başsavcılığı hemen “resen
soruşturma” açtı.
Başsavcılığın
bu sürati karşısında herkesin gözleri yaşarmıştır, sanıyorum. Savcılarımız
seçimler sırasında terör örgütü liderinin mesajının TV kanallarında canlı
yayınlanması, Osman Öcalan’ın TRT’de yayına çıkarılması gibi olaylar
hakkında soruşturma açma ihtiyacını duymadılar.
Muhalif
gazetecileri dövenler, dövülenlerden önce karakollardan serbest
bırakıldı, çoğunun hakkında soruşturma bile açılmadı, haklarında ceza verilen
olmadı.
Başsavcılık
bu defa çok hızlı. Çünkü …
Bu
kısmını içinizden düşünün ve vicdanınıza sorun. Adalete ve yargıya olan güvenin
neden bu kadar aşağılarda kaldığının gerekçelerini zihninizde berraklaştırın.
“Özellikle
siyasi davalarda yargının tarafsız ve bağımsız olmadığına dair iddialar doğru
mu” diye bakın.
Türk
Ceza Kanunu’nda “yargı görevi yapanı hukuka aykırı olarak etkilemek
amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunmak” suç olarak
düzenlenmiştir.
Bunlar
galiba her vatandaş için geçerli değil. Bakın yandaş kanallara ve sosyal
medyaya, hepsi de “bu amiraller suçludur, cezalandırılsın” deme yarışında.
CB
İletişim Başkanı (Propaganda Başkanı) da “sadece imzacılar değil,
cesaretlendirenler de hukuk önünde hesap verecek” diyerek yargıya yol
gösterdi.
****
Bu
emekli amiraller belki de hiç istemedikleri siyasi sonuçlara sebep
olacaklar. Ama nihayet hayatlarını verdikleri ve en iyi bildikleri bir milli
konuda bildiri yazmışlar. Türkiye için hayati önemde gördükleri bir konuda
kamuoyu oluşturmak suretiyle ilgililerin dikkatini çekmek istemiş olabilirler.
Bildiride
“Türkiye’nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesinin
tartışma konusu yapılmasına, masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem
ve eylemden kaçınılması gerektiği” vurgulanmış. “Atatürk’ün çizdiği
çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabaları” kınanmış.
Bunları
muhalefet de dile getiriyor ama galiba yeterli görmemişler.
T.C.
Anayasası Madde 26’ya göre, “Herkes,
düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya
toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.”
Emekli
amiraller de bu anayasal haklarını kullanmışlar.
Ben
de Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen gibi düşünüyorum: T.C. kanunlarına
göre, içeriğinde suç teşkil eden bir ifade bulunmayan bir mesajla bu hakkını
kullandı diye imzacıları yargılama imkânı bulunmamaktadır. Yapılan tartışmalar
hukuki değil siyasidir.