Patoloji Uzmanı Emekli Prof. Dr. Tabip Kıdemli Albay İbrahim Öztek, aynı zamanda sporcu, yazar, fikir ve kültür adamıdır. Hayat hikâyesinde belirtildiği gibi sivil toplum kuruluşlarında faal görevler üstlenmektedir.
100. Yılında Ermeni Sorunu adı ile hazırladığı eseri kendi yayını olarak okuyucuya sunmuştur. 17 X 23 santim ölçülerinde, binci hamur kâğıda basılı 172 sayfalık kitap, bol miktarda renkli ve siyah-beyaz fotoğraflarla dopdoludur ve kolay okunan-anlaşılan ifadelerle kaleme alınmış, 2015 yılında yayımlanmıştır.
8 Bölümden meydana gelen eserde gafleti sebebiyle Ermeni Meselesi’ne destek verenler kınanmakta, haksızlık ve ihanet ederek Türk Devletini suçlayanlar, küçük düşürenler ağır bir dille takbih edilmektedir.
Eserini; Balkanlarda, Kafkaslarda, Arap çöllerinde, Çanakkale’de, Anadolu’da, bugünkü Rusya ve Çin coğrafyasında, Irak’ta, Suriye’de ve dünyanın daha birçok bölgesinde soykırıma uğratılmış olan yüce milletimizin aziz şehitlerine ithaf eden yazar; sayfalar boyunca, derin tahlilleriyle dikkat çekiyor ve isabetli teşhisler ortaya koyuyor. Mevzuya vukufiyetini ilk daha ilk sayfalardan anlamak mümkün:
‘Selçuklular Anadoluyu’yu Bizans’tan; Osmanlılar ise Akkoyunlular ile Karakoyunlulardan almışlardır. Bölgede, başka devletlere bağlı küçük prenslikler hâlinde ve geniş bir coğrafyanın dağınık bölgelerinde küçük gruplar hâlinde yaşayan Ermeniler; önce Rusların, sonra da İngiliz ve Fransızların tahrik ve desteğiyle, 1800’lü yılların ilk çeyreğinde, asırlardır birlikte, huzur ve refah içerisinde ‘Sâdık millet’ ifâdesiyle anılarak yaşadıkları Osmanlı’ya karşı baş kaldırmışlardır. Buna rağmen, kendileri tarafından düzenlenen sahte belgelerle, sahtekârlıkla uydurulmuş asılsız beyan ve çirkin iftiralarla ‘3 T’ rümuzu ile arsızca isteklerde bulunmaktadırlar: Beni Tanı, bana Tazminat öde, bana Toprak ver!
Yazar, bu arsızlığa’Osmanlı tokadı‘ gibi cevap veriyor:
‘Biz seni zaten tanıyoruz. Uçaklar haftada 6 sefer yapıyor. Kapılar kapalı olsa da pencereler açık. Otobüsler Ermenistan’dan İstanbul’a yığınla insan taşıyor.
Biz senin Türkiye’de çalışan, Türk çocuklarına dadılık yapan 70-80.000 kadar kadınına ödediğimiz paralarla Ermenistan’da yaşayan 500.000 insanın ekonomilerine çok büyük katkı sağlıyoruz.
Bu tazminat yetmiyor mu?
İstediğin torağa gelince: İstediğin o toprağın Türk’ün mukaddes vatan toprağı olduğunu unutma!’
Yazarın ilim adamlığından kaynaklanan nezâketi, asker kökenli olmasından kaynaklanan vakarı sebebiyle söyleyemediği şu sözlerle, Osmanlı tokadına bir de yumruk ilave edilebilir:
‘İstediğin toprakları, biz ne şartlarla; kaç şehit, kaç gazi ve ne kadar kan dökerek aldıysak, şimdi o toprakları, daha fazlasını göze alarak muhafaza etmeye azimliyiz. Kendine güveniyorsan gel de al…!‘
* * *
Prof. Dr. Öztek ilmî titizlikle, Kafkasların ve Anadolu’nun M.Ö. 3000’li yıllardan itibâren tarihini ve sâhiplerini açıklıyor. Ermeni kelimesinin bir ırk, bir millet adı değil, bir bölge adı olduğunu, Ermenilerin kendi târihçilerinin bile, kendileri hakkında verdikleri bilgilerin çelişkili olduğunu delilleriyle ispat ediyor ve bir Osmanlı tokadı daha aşkediyor: ‘Türk düşmanlığı Ermeni diyasporasının hayat iksiridir.’
Bu sözü, ‘Ermeni meselesi’ ile alakalı mücâdelede tek kişilik ordu gibi çalışan, Albay Öztek’in ‘Cengâver‘ olarak andığı Şükrü Server Aya, biraz farklı bir tarzla ifâde ediyor: ‘Türk düşmanlığı bâzı Ermenilerin geçim kaynağıdır!’
‘1915 Olaylarını Anlamaya Doğru‘ isimli kitabın yazarı Kimya Y. Mühendisi Dr. Necati Saygılı ise ‘Hıncak ve Taşnak örgütlerinin teröristleri Rusya’nın oyununa gelerek, bir ham hayal uğruna kendi halklarını perişan etmişlerdir.’ Teşhisini koyuyor.
Meseleye kim hangi taraftan bakarsa baksın, hepsinin ardında Ermeni sahtekârlığı sırıtmaktadır.
* * *
‘Sayın Öztek’in akıl ve mantığa dayalı çözüm teklifleri var:
‘Şayet Ermenistan devlet olarak çözümden yana ise, fakirlikten ve yalnızlıktan kurtulmak istiyorsa, dünyaya açılmaktan yana ise, hatta kurulabilecek ‘Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan-Ermenistan Kafkas Kalkınma ve İşbirliği Paktı‘nda yer almak istiyorsa;
1-Diyasporanın değil, kendi sesini dinleyecek.
2-Türkiye ve Azerbaycan’a karşı düşmanlıktan vazgeçecek.
3-ABD, Rusya ve AB’nin sahte önerilerine kulak asmayacak.
4-Karabağ ile ilgili tutumunu değiştirip, Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu kabul ederek, tehcire uğramış bir milyondan fazla Azerbaycan Türkünün topraklarına dönmesini kabul edecek.
O zaman Güney Kafkasya, insanlarının kardeşçe yaşadığı, mutlu, hayat şartları yüksek, zengin, dünyanın gıpta ile bakacağı, bir câzibe merkezi hâline gelecektir.’
Prof. Öztek, Türkiye yönetimine de mantıklı tavsiyelerde bulunuyor: “Türkiye, ‘Oldu bittilere pabuç bırakmayız, şiddetle kınıyoruz, büyükelçimizi geri çağıracağız’ gibi boş sözlerle, zaman kaybetmemeli, köklü çalışmalar yapmalıdır.” Diyor.
Ermeni Meselesi hakkında yazılmış en tesirli kitaplardan biri olan ‘100. Yılında Ermeni Sorunu‘ isimli eserin 4. Bölümünde; Ermeni çeteleri ve ihânetleri, 5. Bölümde Doğu Cephesi ve Kafkas İslam Ordusu, 6. Bölümde Hocalı Soykırımı, 7. Bölümde Soykırım Yalanları ve Önlemler, 8. Bölümde Ermeni oyunlarının içyüzü, yine fotoğraflarla ve belgelerle gözler önüne seriliyor.
Eser, kesin delil kabul edilecek bine yakın fotoğraf ile ‘fazla söze ihtiyaç yok‘ dedirtiyor. Yazarın çalışmaları öylesine kapsamlı ki, Ermeni yalanlarından utanç duyan tarihteki ve günümüzdeki Ermeni toplum önderlerinin beyanları ve fotoğrafları da ihmal edilmemiş.
Kitabı okuyan herkesin, yazarına teşekkür borçlu olduğunu idrak edeceği eser manifesto tesirli seslenişle son buluyor:
*EY TÜRK DÜŞMANINI SAKIN UNUTMA!
*TÜRKLER SON DERECE ŞEFKATLİ, SEVECEN VE MERHAMETLİ BİR MİLLETTİR. *TÜRKLERİN KROMOZOMLARINDA SAVAŞ DIŞI ÖLDÜRME, KATLİAM VE SOYKIRIM UYGULAMA GENLERİ MEVCUT DEĞİLDİR.
*TÜRKLERİN YÜKSEK HOŞGÖRÜLERİ VE ASÂLETİ SÂYESİNDE BÜTÜN ERMENİLER, RUMLAR VE BALKANLAR HIRİSTİYAN KALMIŞLARDIR.
*TÜRKLER İSTESELERDİ HEPİNİZ BUGÜN TÜRK VE MÜSLÜMAN OLURDUNUZ.
*BU SEBEPLE BUGÜN TÜRKLERİN SİZE DUYDUKLARI İNSANLIK, SAYGI, SEVGİ, HOŞGÖRÜ, ŞEVKAT VE MERHAMETE KARŞILIK TÜRKLÜĞE HAKARETTEN VAZGEÇİN.
*GELİN HER YIL “TÜRK’E ŞÜKRAN GÜNÜ” DÜZENLEYİN
*BU SİZİN VAROLUŞ BORCUNUZDUR.
Kitabın temini için iletişim kanalları:
Koşuyolu Sağlık, Muhittin Üstündağ Caddesi Nu: 31 Kadıköy, İstanbul Telefon: 0.532-277 92 72,
Telefon ve Belge Geçer: 0.216-345 53 84 e-posta: ibrahimoztek@hotmail.com
İBRAHİM ÖZTEK: İLMÎ: • Emekli Prof. Tbp. Kd. Alb.
• Tema Eğitmeni • Amerikan Anjioloji Koleji Bilimsel Konsey Üyesi (1992) • Zürih ve Cenevre üniversitelerinde Staj (1991-1992)
• Bir Kısmı yurt dışında basılmış 360 yayın
• Dört ayrı Kalp Transplantasyonu kitabında bölüm yazma
SPORTİF
• Kuraş’da 10. derece, 5. Kademe, milletlerarası hakem. • Karate, Tekvando, Aikido, Vuşu dallarında 6. Dan • 25 defa judo millî
• Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi Üyesi (1986)
• Türkiye Judo, Kuraş, Aikido,Vuşu Der. Bşk. ve Şeref Bşk. (2000) • Dünya Kuraş Akademisi Üyesi (2000-2004)
• Avrupa Kuraş Konfederasyonu Başkanı (2001-2004)
• Karadeniz Ülkeleri Judo Federasyonu Başkanı (1998-2004 ) • Avrasya Tekvando Federasyonu Yön. K. Üyesi (2000) • Türkiye Olimpiyat Der. Gen. Sek., 2. Başk. ve Eşbaşkanı. (2003-2012) • Türkiye Olimpian Derneği Başkanı (2012) • Dünya Uyuşturucu ile Mücadele Eden Sporcular Fed. Şeref Başk. • Dünya Aba Güreşi ve Geleneksel Sporlar Federasyonu Kurucu Eşbaşkanı • Yazılmış 18 Kitap ve sayısız sportif makaleler.
|
KUŞBAKIŞI:
12 EYLÜL İHTİLALİ:
80’li yılların Türkiye’si… 12 Eylül Askerî Darbesi’nin öncesi ve sonrası… Kamplara bölünmüş Türkiye… Kurtarılmış bölgeler… Paylaşılmış sokaklar… Bölünmüş aileler… İşkence, acı ve ihanetler… Tam dizi film gibi yıllar…
Neden Cumhuriyet tarihinin neredeyse üçte ikisi sıkıyönetim, askerî yönetim altında geçti? Ülkemizde demokrasi neden gelişmiyor? Niçin Türkiye bir türlü kalkınamıyor? Neden darbeler oluyor? Ve neden insanlığın 21. Yüzyıla yaklaştığı, ‘uzay çağı’nın açıldığı bir sırada biz hâlâ gelişmiş ülkelerin çoktan hallettiği Orta Çağa has ilkel problemlerle uğraşıp duruyoruz?
Bütün bu soruların karşılıkları verilmeden, Türkiye’nin 12 Eylül’e nasıl geldiği anlaşılamaz.
Ali Kuzu’nun eseri, 14 X 20 santim ölçülerinde 296 sayfa olarak 2010 yılında yayınlandı.
KARİYER YAYINCILIK:
Klodfarer Caddesi Nu: 16 Fırat Apartmanı Daire: 4 Sultanahmet, Eminönü İstanbul. Telefon: 0.212-516 99 84 Belgegeçer: 0.2312-616 99 80 e-posta: kariyer@kariyeryayinleri.com http://www.kariyeryayinleri.com
CENGİZ HAN:
Tarihî roman yazarı M. Turhan Tan, Moğol kabilelerini bir araya getirerek dünya tarihine yön vermiş koca bir imparatorluk kuran Cengiz Han’ın hayat hikâyesini anlatıyor. Yazar, hayatında hiçbir savaşı kaybetmemiş olan Cengiz Han ve etrafındaki kişilerin dünyasına giriyor. Savaşların sıradan bir hal aldığı, kanın oluk-oluk akıtıldığı bitip tükenmez kahramanlık destanlarının yazıldığı bir dönemin perdesini aralıyor.
14 X 21 santim ölçülerinde 326 sayfalık eser, Ağustos 2015’te yayınlandı.
KAPI YAYINLARI:
Ticarethâne Sokağı Nu: 53 Cağaloğlu, İstanbul. Tel: 0 212-511 53 03
e-posta: bilgi@kapiyayınlari.com / www.kapiyayinlari.com
Dem Bu Demdir BOZOKNAĞME Yozgat’a Güzelleme:
Aşk estetiğine dair bir dilbeste olan Türk kültürü, mukaddes bir medeniyet dâiresinde şekillenerek, medrese, tekke, konak selâmlıkları, köy odaları ve şifahî mahsullerden nasiplenerek sohbetin nâmütenahî huzurunda gönüller yapmış ve ufukları kuşatmıştır. Üslûp ise aziz bir nasip olarak gönül mülkünü tezyin etmiştir.
Böylece gelenek, has evlâtlar yetiştirerek yeni şeylerin söylenmesine ruhsat vermiştir. Fakat bu kemâl devrinin ardından, zeval, pek yaman gelmiş ve ikbâli idbara döndürmüştür. Gelenek, direnerek varlığını sürdürmekle birlikte, yoz bir hâlete tercih edilmiş ve bizi millet kılan varlık şartnamesi içinde yer alan naîf unsurlar sûikasde uğratılmıştır.
Osmanlı Türkiye’sinin dillere destan güzelliğe sâhip son şehri Yozgat dahi, ziyâde nasipliler ve bahtlılar arasındayken, heyhat ki, hazana dönen ömür bahârı gibi guruba yüz tutmuş, yüksek bir kültürle birlikte târihî dokusu zedelenmiştir.
Yozgat, hayli zamandır, bir rüyâdan arta kalmanın hüznü içindeki şehirdir!
Bu bakımdan Yozgat, kayıp şehirdir!
Yozgatlılar ise yatağına kırgın ırmaklar misâli kaybettiklerinin melâli andıran hasreti içindedirler! Yozgat, artık sâdece hâtıralarda ve kuyûd-ı kadîmenin evrâk-ı perîşânı arasında yaşamaktadır!
Burhanettin Kapusuzoğlu, kültür ve sanat konularının entelektüel seviyede konuşulduğu sohbet meclisi, geleneği ve kütüphânesi olan geniş bir aile ocağında yetiştikten sonra İlâhiyat Fakültesi’nden mezun olmuştur. Bir kamu kuruluşunda çalışmaktadır. 13,5 X 21 santim ölçülerinde, 378 sayfalık eserinde; Selçuklulardan günümüze, Bozok’tan Yozgat’a… şehrin tekkelerini, zâviyelerini, medreselerini, sohbet meclislerini, folklorunu, hâfızlarını, türkülerini, ağıtlarını, bozlaklarını, anlatıyor. Maksadı, kültür tarihi araştırmalarına -kendi ifâdesiyle- mütevazı bir katkı yapabilmek, ‘keşkülde birikenlerden bir kısmını’ geleceğe intikal ettirmek…
Yozgat’ın nağmelerdeki ahengini ve imanımızın nağmelere akseden saltanatını başarı ile sayfalara, satırlara aktarmış.
Edebiyat, Kültür Sanat Araştırmaları Derneği ESKADER’in 2015 yılı ŞEHİR KİTABI dalında birincilik kazanan ‘Bozoknağme‘ bu hâliyle, hiç geçmeyen geçmişin, eskimeyen yeninin yâni geleneğin kapısını aralıyor ve okuyucuyu hâfıza tazelemeye dâvet ediyor!
Bozoknağme’yi takdim eden yazısından anlaşıldığına göre, günül gözü açık, tahlil kabiliyeti yüksek bir kültür adamı olan yazar, derinlikli bir şehir kültürü tarihi sunuyor. Candan aziz vatanımızın her şehrinde nice Burhanetin Kapusuzoğlu’lar vardır. Anadolu zengindir, bağrında nice cevherler barındırır. O cevherlerin ürünleri ile müeddep, gönlünü iman nuru ile tezyin etmiş, sözü müfit, sohbeti tatlı, yaratılanı Yaradandan ötürü seven mümtaz şahsiyetler çoğalacak, herkes iyilikte güzellikte ve insanlığa hizmet etmekte yarışacak… Asr-ı Saadet’teki gibi…
ÖTÜKEN NEŞRİYAT:
İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul. Telefon: 0.212-251 03 50 Belgegeçer: 0.212-251 00 12 www.otuken.com.tr e-posta: otuken@otuken.com.tr
(Arka kapak yazısından faydalanılmıştır.)
DERKENAR:
TAHSİN BANGUOĞLU DİYOR Kİ…
Son yıllarda Türkiye’nin yetiştirdiği değerli dil doktoru, Sayın Tahsin Banguoğlu, işi ciddîye almış, Dünya Gazete-si’nde bu sel ve sal hikâyesini 4 gün müddetle yazmıştır. Halbuki Türkiye’de dil dâvâsı bir ilim dâvâsı değildir. Bir zamanlar reîsi olduğu cemiyet, ‘Biz ilim cemiyeti değiliz!’ (?) nakaratlı, nidâyı onun yüzüne karşı da haykırmıştır.
Türkiye’de dil dâvâsı apaçık bir politika dâvâsıdır. Hele şimdi daha çok meydana çıkmıştır ki buna dâvâ, üstelik bir sol politika dâvâsıdır.
Bunun böyle olduğunu Sayın Banguoğlu bizden daha iyi bilir ama ne yapsın? Serde dil doktorluğu, dil âlimliği var, iyi niyet var, belki bu ölüme sürüklenen hastaya bir devâ bulurum diye kaleme sarılıyor. Nitekim yazısında, ‘sel’ ve ‘sal’ yerine kullanılmasını tavsiye ettiği ve örneklerini gösterdiği, pek çoğu gerçekten güzel ve hâlis Türkçe ekler var. Ancak ne yapalım ki uydurmacılar bunları kullanamazlar. Çünkü o zaman Türkçe güzelleşir, anarşiden kurtulur; yeniden millet yapan, millet kalkındıran dil olur.
Türkçeye musallat olanların şimdi daha çok cemiyet dışında ve toplum içinde çalışan birçokları, işte buna mezûn değildirler.
NİHAT SÂMİ BANARLI: Türkçenin Sırları. Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul 1998, s: 267, 268.
KISA KISA… KISA KISA…
1-1930’LARDA ANKARA Avusturya Büyükelçisinin Gözüyle: Norbert Von Bischoff – Derleyen Necip Azakoğlu / Tarihçi Kitabevi
2-EDEBİYATTA VE SANATTA KISKANÇLIK: Peter Toohey – Begüm Kovulmaz / Doğan Kitap
3- AL SANA BAHAR: Hüsnü Mahalli / Destek Yayınları
4- GENÇLER İÇİN FOTOĞRAFLARLA ATATÜRK – NUTUK: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
5- GENÇ BİR KADININ İÇ DÜNYASI: Mehmet Rauf / Kırmızı Kedi Yayınları.