“Oturan Boğa’nın İzinde”yi izlerken
Sanki kendi geleceğimi gördüm birden
Adım anım silinmek isteniyor bu yerden
Kılıç hakkım bilirken yurdumda kendimi ben
Gerçek değil de bir hayal kahramanı oldum sanki
Türkler’e duyulan kin aklıma gelse ne zaman ki
Kimin toprağını kimler sahiplenmek istiyor
Kulak verin toprağa dinleyin bakın ne diyor
Gezinin Anadolu’da adım adım hele bir
Türkün engin tarihini görürsünüz nice bir
Girin Van Müzesi’ne bakın dizi dizi Koç başlarına
Dile gelmek düşer Akkoyun – Karakoyunlu taşlarına
“Oturan Boğa’nın İzinde”yi izlerken
Onlarınki gibi bir sonuç henüz erken
Fakat değil mi ki “Küllü atin karip.”
Yani “Gelecek / Sayılı gün tez gelip.”
Yani gelecek gelmiş, olacak olmuş gibi düşün
Al tedbirini de, aman ha gerçekleşmesin düş’ün
Evet, dış düşmandan yok zerre kadar korkum lakin
Kahrediyor beni Türk’e karşı bu manasız kin (!)
Hatırlatıyor bana Hazreti Ali’nin ölmez sözünü:
“İyilik yaptığından kemlik bekle!” de hemen aç gözünü
“Oturan Boğa’nın İzinde”yi izlediyseniz eğer
Şanlı Türk Tarihi geçmiştir önünüzden; teker teker
En büyük, en asil milletlerden biri olan Türk Milleti
Yok, tarihte kasten yaptığı insanlık dışı bir illeti
Öncelikle gör; uçsuz bucaksız Ahlat Mezar Taşlarını
An, Osmanlının harekete geçtiği o tarihsel anı
Muş’a doğru selamlar sizi bir Selçuklu Kervansarayı
Anlarsınız vuranı, vatana mührü, arayı arayı
Her yerde olduğu gibi, Gevaş’taki kümbete ne demeli?
Okunursa mühürler, kursağında kalır düşmanın emeli
Erzurum, Kars, Kayseri ve bilumum Anadolu
Ecdadın, nice tarih eserleriyle dopdolu
Sıksan eğer toprağı; şüheda fışkıracakken her yerden
Türkoğlu vazgeçer mi vatanından, vazgeçmedikçe ser’den?
Ama zoruma gidiyor gafillerin saçmalıkları
Anayasa için teklif ettikleri alıklıkları (!)
Türkün adını, Anayasa’dan silmeye kalkıyor kimi nadan (!)
Dağdan gelip bağdakini kovmaya çalışıyor kimi şaklaban (!)
Yedi Düvel silememişken, haritadan yerini
Kim başarır bunu, yere düşürmedikçe ser’ini ?
Denediler, İlk Cihan Savaşı’nda tüm güçleriyle
Döndüler Çanakkale’den, yenilgi ve öçleriyle
Son bir ümitle, işgal ettiler yurdu baştan başa
Bir avuç toprağı çok görüp, zehir kattılar aşa
Yine zaferle çıktı bu millet; o cehennem gayyasından
Eser kalmamıştı Batı’nın, hiç olmayacak hayasından
Bu da yetmedi; sarıldı eskisi gibi fitne – fesada
Kimi insanımızın aklını çelip, başladı hasada
Şüphesiz, ne yapsalar; dönecek yine elleri boş
Olmuş, Hakk’a tapan bu milletin başı, Hakk’la hep hoş
Milletin bir ismi olur, onu da koyar Tarih Dede
Onlarca isimli bir milleti, kim görmüş hem nerede?
Nerede görülmüş, başsız gezen vücutlar dünyada?
Lokomotif olmasa; vagonlar nasıl yürür rayda?
Türkiye’de bir çok kavim var, zamanla Türkleşmiş
Din, Dil, Vatan bir olunca, ayniyetle denkleşmiş
“Türkiye” adını vermişler vatana, üstelik yabancılar
Bir gün gelecek çeksinler diye mi, acı üstüne acılar?
Rusya’da yaşıyorsa Rus, Türkiye’de Türk, Almanya’da Almanlar
İngiltere’de İngiliz, Fransa’da Fransız adı alanlar
Niçin bu rahatsızlık; Türkiye’de yaşamıyor mu Türkler?
Bu isim altında Türkleşmiş; bir çok kavim, unsur ve ırklar
Her gün, her dakka, her saat; bir kavim adı getirilirken dile
Her kavmi içeren Türk adını arama; bulamazsın nafile (!)
Nerde görülmüş bölünmeyi; çözüm olarak sunmak ileri?
Söylemi yıkmanın; ne zaman oldu: “Mutluluktan kalma geri!”
Oyuna geliniyor “With a little push.” Diyen İngiliz’in
“Biraz ittirerek.” Halkı kışkırtana denmiyor: “Sen nesin?”
Ta Osmanlı’dan beri, İngiliz; bu oyunun hep içinde
“Demokrasi” yaftası, oluyor ihanete, tam bir perde
Ah Türkiyem! Sen böyle kalmamalıydın? Hem öksüz hem yetim!
Na – ehil ellerde heba oluyor; bil ki Cumhuriyetim!
Kurtlar sofrasına sunulmak isteniyor Türkiye, parça parça
Gelmiyor kimsenin aklına, Türkiye’nin fiyatı acep kaça?
Sanki bedava bulunmuş bu ülke; üstelik sahipten yana yoksun
Zaten, bu gafletle sahiplendirmezler seni; çünkü hesapta yok’sun
Suyun üst tarafını tutmuş olan Kurtlar birleşmişler!
Alt tarafta olan senin için saf tutup yerleşmişler!
Hedef Türkler ve Türkiye olunca, onlar için yok başka mes’ele
Akan sular durur, kenetleşirler aralarında derhal herkesle
Olanlar karşısında Türk Milleti; çok sabırlı ve pek sabur
Gerektiğinde çıkar bu millet karşılarına, tabur tabur
Almasın eline silahı, ister istemez hele bir yol
Durduramaz onu, zaferden başka; ne kimse, ne de bir kol
“Böl, parçala, yut!” metodu; Batı’nın değişmez ünlü tuzağı
Her asırda kullana gelmiş; Müslüman – Türk’e bu feci ağı
Yine revaçta bu mel’un tuzak, bugün yeniden
Düşman aynı düşman, yok zerrece farkı eskiden
Oluyor, iç – dış münafıklar varlığımızdan, nedense rahatsız
Geliriz üstesinden, var nice yiğit; olsa da atsız, kanatsız
“Oturan Boğa’nın İzinde” yi T(e) V(e)’den pür-dikkat ederken seyr
“Beyaz adama sakın ha güvenme!” diye milletini öğütler
Ötelerden, kalbe doğan hisle, çeker bizlerin de dikkatini
Olacaklardan vermek için haber; kullanır bütün takatini
Mert, namuslu ve yiğit oluşuyla; menşeine tutar ışık
“Oturan Boğa”nın Asyalı olduğu belli; değil karışık!
Toprak ve hayvanlar; biliyor ki verilmiş birer nimet
Sunuyor insanlığa, muştu sunan sulhu demet demet
Yok edilen saygın, asil milletin; son temsilcilerinden biri
Milletlere diyor; devamınızı temin için alın tedbiri
Türk Milleti’nin de adı sanı, silinmek isteniyor tez elden
Varlığı inkar ve kendisi yok edilmek isteniyor temelden
Sormak gerek: Nerden geliyor bu cesaret ve bu cür’et?
Türkiye’nin ayrışmasına veriliyor, son bir gayret (!)
Hangi devlet; böyle sabır gösterir bölücü – yıkıcılara?
Devlet, millet nasıl katlanıyor, çekilen bunca acılara?
FAKAT, TAŞMAYA GÖRSÜN TÜRK MİLLETİ’NİN SABRI BİR KERE
SIRA GELMEZ ARTIK, KAHRAMAN ORDU VE ŞANLI ASKERE
Batı’ya göbek bağından bağlı olan patronlar zümresi
Milli her şeyin karşısında olmak, başlıca emaresi
Devlet temeline dinamit koymakla, çıktı yine sahneye!
Bilmem ki acep biliyor mu, yaptığı hizmet kime ve neye?
Bu nasıl zihniyet ki, bölünmeyi sanıyor mutluluk!
Böyle kimseler için acep; ne menem şeydir ululuk?