Karikatürlerde Müslüman Tiplemeleri

141

Karikatür, sözlü ve yazılı anlatımdan daha etkili, dikkat çekici ve güçlü bir anlatım tarzıdır. Kötüye kullanıldığında etkisi de kötü olur. Bu etkiyi önemseyerek karikatür sanatına daha bilinçli yaklaşmak gerekmektedir.

Karikatür görsel bir sanat dalıdır. Bu görsellik içinde insan tiplemelerinin ayrı bir yeri vardır. Romanlarda, hikâyelerde insan tiplemelerini bazen yüz ifadeleriyle, giyimleriyle, hareketleriyle uzun uzun anlatmak gerekir.Karikatürde ise bu durum çizgilerle anlatıldığından insan tiplemelerinin algılanması daha net ve kolaydır.

Milliyet ve dine bağlı tiplemeler

İnsan tiplemelerinin de kendi aralarında çeşitleri vardır. Bu çeşitlemeler arasında kimi insanlar milliyetlerine göre, kimileri de mensup oldukları dine göre tasvir edilip çizilirler. Milliyetlerine göre çizilen tiplemelerde genellikle o milletin kendilerine has geleneksel giyimleri üzerinden çizim yapılır. Örneklemek gerekirse, Çinliler üçgen şapkalarıyla, Kızılderililer kafalarına taktıkları tüylerle, Amerikalılar kovboy şapkalarıyla, Eskimolar kalın kürklü elbiseleriyle resmedilirler.

Mensup oldukları dine göre tasvirlerde ise hıristiyanlar genellikle haç figürü üzerinden çizilir. Bu figür bazen elbiselerinde, kolyelerinde bazen de rahiplerin ve papazların ellerinde taşıdıkları bastonların ucunda olur. Yahudi tiplemelerinde de İsrail bayrağında bulunan yıldız şekli çok kullanılır. Bu şekil başlarına taktıkları kippa ve fötr şapka ile elbiselerin üzerine de eklenir. Ayrıca şakaklarının yanlarından başlayarak uzattıkları kâküller de yahudi tiplemelerinde kullanılır. Budistler ise saçları kazıtılmış kendilerine has uzun elbiselerle tasvir edilir.

Müslüman tiplemesine gelince, dış basında müslüman olmayan karikatürcüler genellikle müslümanları çizerken uzun entari şeklindeki elbiseyle, sarığı ve takkeyi çok kullanırlar. Müslüman Türk tiplemesinde ise Osmanlı tipi olarak gördükleri fes üzerinden çizim yaparlar. Bu durum yabancı ülkelerdeki karikatürcülerin Türklere bakışında Osmanlı etkisinden kurtulamadıklarının göstergesi olması açısından ilginçtir.

Yabancı basında çizilen karikatürlerde müslüman tiplemelerinin karakteristik görünümü genellikle kaba, anlayışsız, yeniliklere kapalı, çöl hayatı yaşayan ilkel bedevi görünümlü, cahil veya terörist tiplemeler olarak çizilir. Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra terörist müslüman tiplemelerini yabancı basında daha sık görmekteyiz.

Çizgide önyargı ve insafsızlık

Peki yabancı basındaki tüm karikatürlerde müslüman tiplemelerinin hepsi terörist olarak mı çiziliyor? Elbette değil. İçlerinde müslümanları mazlum olarak çizen karikatürcüler de var. İsrail’in Filistin’de yaptığı soykırım derecesindeki katliamları gören bazı yabancı karikatürcülerin çizimlerinde müslümanlar mazlum, haksızlığa uğramış, topraklarında zulüm gören insanlar olarak çizilebiliyor.

Fakat buradaki ilginç nokta oralarda müslümanlar öldürülürken bu tip “Vah vah, zavalılar, yazık oluyor bu insanlara…” şeklinde karikatür çizenler, acıdıkları bu müslümanlar bir şekilde kafalarını kaldırıp yapılan saldırılara karşılık vermeye kalkıştıklarında bu sefer “Hooop, dur bakalım, teröristliğin anlamı yok, yavaş ol bakalım!” yaklaşımı içersinde de olabiliyorlar. Sanki bazı karikatürcüler müslümanlara “Zulüm görürken, öldürülürken seni mazlum olarak çizerim, ama karşılık vermeye kalkarsan seni terörist olarak çizerim!” demeye getiriyorlar.

Aslında bu noktada müslüman karikatürcülere çok iş düşüyor. İlk iş müslüman karikatürcülerin artık dünyadaki diğer karikatürcülerle çok sık irtibat halinde olmaları gereğidir. Çünkü yabancı basında çizen karikatürcüler gerek kendi din anlayışlarından, gerek yaşadıkları ülkenin yönetimi tarafından, gerekse takip ettikleri yazılı ve görsel medya tarafından belli bir yönlendirme içersindeler.

Müslüman karikatürcüler bu yönlendirme içersindeki yabancı karikatürcülerle irtibat kurarlarsa, yabancı çizerlere, medya kuruluşlarına çizdikleri karikatürleri gösterirlerse önyargılı karikatür çizimlerini azaltabilirler. Bunun için yabancı dil bilmeye de gerek yok. Çünkü çizginin kendisi zaten bir dildir.

Çizgiyle mesajlar verilebilir. Bu mesajları iletmek de artık o kadar zor değil. İnternet ortamında müslüman karikatürcüler çizimlerini tüm dünyaya rahatlıkla gösterebilirler. Sayı bakımından yeterli olmasa da internet ortamında çizimlerini sergileyen müslüman karikatürcüler var. Fakat çizimlerinin tanıtımını yaparken, dünyadaki diğer çizerleri ve medya organlarını biraz ihmal ediyorlar veya fazla önemsemiyorlar.

Türkiye’de müslüman tiplemesi

Ülkemizde çizilen müslüman tiplemelerine gelince durum maalesef pek iç acıcı değil. Yabancı basında çizilen müslüman tiplemelerinin hemen hemen aynısını ülkemizde yayınlanan bazı gazete, dergi ve internet sitelerinde de görebiliyoruz. Aralarındaki fark sadece tanımlamalarda oluyor. Yabancı basında çizilen müslüman tiplemesinin adı “terörist” olurken ülkemizde aynı şekilde çizilen müslüman tiplemesinin adı “gerici”, “yobaz” şeklinde oluyor. Ülkemizde çizilen bu tip müslüman çizimlerinin tarihi seyri ayrı bir yazı konusudur. Çünkü bu konuya girildiğinde belki Tanzimat’tan başlayıp o yıllardan bu yana yaşananları inceleyip anlatmak gerekir.

Ülkemizde çizilen bu müslüman tiplemesi daha çok 1940’lı yıllardan sonra gazete ve dergilerde görülmeye başlandı. Bu çizimlerin, kendilerine “ilerici, aydın veya çağdaş” diyenler tarafından yapıldığını görüyoruz. İşin mizahi yanı, bu insanlar ilerici, aydın, çağdaş etiketini kendi kendilerine yapıştırmışlardır. Dışarıdan hiç kimse bunlara “sen ilericisin, aydınsın, çağdaşsın” dememiştir.

İlerici etiketini kendilerine yapıştıranların bu iddialarının havada kalmaması gerekiyordu. Bunun için ilericilere karşı gerici bir kesim olmalıydı. Yani rakipleri olmalıydı. Her ne kadar açık olarak ifade etmeseler de rakip olarak dindar müslümanlar seçildi. Açık olarak ifade etmeseler de diyoruz, çünkü gerici kesim olarak “dindar müslümanlar” tabirini kullanmaları halk arasında tepkiye, rahatsızlığa sebep olacaktı. Bu tepkiyi de dindar müslümanlar yerine “aşırı dinciler” tabirini kullanarak aşmayı uygun buldular.

Bu kelimeleri insanların hafızasına empoze etmeye gelince de, görselliğinden dolayı özellikle karikatürü kullandılar. Çünkü karikatürün özelliklerinden bir tanesi de çizgide “abartma” özelliğidir. Kendilerince gerici olarak tanımladıkları dindar müslümanların yüzlerini, sakallarını, tesbihlerini, takunyalarını, hanımların tesettürünü, başörtülerini abartarak çizdiler. Senaryo olduğu çok açık bazı olayları da “İşte bunu gericiler, yobazlar yaptı!” diyerek dindar müslümanları yakan, yıkan, kesen, öldüren vahşi tipler olarak karikatürlerin içersine soktular. Dindar müslümanların ailesi ile olsun, diğer insanlarla ilişkileriyle olsun yaşayış biçimlerini alaya aldılar. Genellikle erkekler despot, baskıcı, laftan anlamayan, yeniliklere kapalı, dini siyasete ve para kazanmaya alet eden tipler olarak çizilirken, kadınlar asosyal, cahil, saf tipler olarak karikatürlerde çizildiler.

Çizimlerin etkisi

Peki, halk arasında bu tipleri empoze etmede başarılı oldular mı? Buna hem evet, hem hayır diyebiliriz. Çünkü çizdikleri insanlar, Cumada, Bayramda camiye gidip namaz kılan insanlarla aynı insanlardı. Takke takan, tesbih çeken erkekler, kiminin babası, hocası, kiminin akrabası, kiminin komşusuydu. Tesettürlü, başörtülü, halk arasında ferece olarak bilinen örtü şeklini kullanan hanımlar da kiminin annesi, kiminin de hanımı veya kız kardeşiydi.

İnsanlar etkilense de, kimileri bu çizimlerin etkisiyle yanlış bilgilense de, karikatürlerdeki müslüman tiplemelerine karşı hep bir tereddüt oldu. Çizimlerinde yanıltmayı amaçlayanlar, kendileri gibi düşünen belli bir azınlık dışında, halkın büyük kısmı tarafından tam bir kabul görmedi. Aksine hassasiyet sahibi insanlarda karikatüre karşı bir soğukluğa yol açtılar. Karikatür sanatının sadece hakaret içeren bir sanat dalı olarak algılanmasına sebep oldular. Dindar insanların karikatür sanatına karşı ilgisizliğinin nedenleri arasında bu çirkin kullanımının çok etkisi oldu.

Çizimlerdeki müslüman tiplemelerinin etkisinin, yapılan araştırmalara göre üniversite yıllarındaki gençlikte daha çok olduğu görülüyor. Çünkü mizah dergilerinin okuyucu kitlesinin başında üniversite gençliği geliyor. Karikatür çizseler de, çizmeseler de ülkemizdeki üniversite gençliğinin karikatüre ilgisi çok fazla. Bu ilgi de peşinden mizah dergilerinden ve özellikle karikatürlerden etkilenmeyi getiriyor. Karikatüre yeni başlayan gençler de, mizah dergilerinden gördükleri gerici-yobaz tiplemelerini bilerek veya bilmeyerek taklit etmeye başlıyorlar. Eğer dinî bilgileri de az ise bu etkileşim ve taklit, ileri yıllarda gençlerin düşünce dünyalarında yanlışa yönelmelerine yol açabiliyor.

Bu nedenle şu bilginin tekrarlanmasında fayda görüyoruz:

Karikatür, sözlü ve yazılı anlatımdan daha etkili, dikkat çekici ve güçlü bir anlatım tarzıdır. Kötüye kullanıldığında etkisi de kötü olur. Bu etkiyi önemseyerek karikatür sanatına daha bilinçli yaklaşmak gerekmektedir. “Bizi nasıl böyle çizerler!” deyip şikayetçi olmak bu çizimleri azaltmaz. Aksine böyle çizenleri “amacıma ulaştım” diyerek daha da cesaretlendirebilirler. Karikatür konusunda bilinçli adımlar, vermiş olduğu zararları telafi etmede daha faydalı olacaktır.