Dünya’nın dört bir tarafını gezip belgeseller çekerken Gebze ve Türkiye’deki etkinlikleri de ihmal etmiyorum. Değim yerindeyse zamanla yarışarak zamanı değerlendirmeye çalışıyorum. Zaman en değerli varlık. Allah’ın yarattığı en büyük değer. Çünkü her şey zaman içerisinde olup bitiyor. Her gün zamanımızı nasıl değerlendirebiliyoruz. Zamanı dolu dolu yaşayıp, günü verimli ve başarılı bitirebiliyor muyuz?
Acı ama gerçek. Zamanı en kötü kullanan, sözlü kültürlerinde “Zaman öldürme” değimi olan bir gelenekten geliyoruz. Zaman öldürmek için en çok kahvehane, eğlence yerleri bizim toplumumuzda. Sadece Gebze bölgesinde binlerce kahvehane var. 40 yaşında emekli olmuş, hayatının en verimli günlerini kahvehanede boş geçiren insanlara gerçekten üzülüyorum.
Zamanı birde boş işlerle, dedikoduyla, verimsiz olarak geçirenler… insanlara ve topluma zarar vermek için çalışanlar. Daha buna benzer bir çok şey görürüz. Siyaset arenasının yoğun olduğu bir dönemde siyasi kulisler, rakibini yıpratma savaşları, düne kadar dost olan ve bugün bir birini yok etmeye çalışanları gördükçe hem siyaset hem de insanımız adına üzülürüm.
Buradan tüm okurlarıma bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Siz siz olun Allah’ın yarattığı en büyük varlık, en değerli şey olan zamanı çok iyi değerlendirelim. Her sabah bugünkü zamanımı nasıl değerlendireceğim planını yaparak dolu dolu yaşamaya çalışın. Ve kendi kendinize de her akşam bugün millet, memleket, insanlık, kendim, ailem ve Allah için ne yaptım? Sorusunu kendi kendinize sorun. Aldığınız cevap karşısında vicdanen rahatsanız ne mutlu. Şahsen ben her akşam bu soruları kendime sorup kendimi çek etmeye çalışıyorum.
MİLLET DERNEĞİNDE TARİH KONFERANSI
Bir çok resmi ve özel kurum ve kuruluş tarafından seminer, toplantı, konferans ve belgesel gösterimlerine davet ediliyorum. İmkanım olduğu sürece bu davetleri kaçırmadan değerlendirmeye çalışıyorum. Bu konferanslardan biri de merkezi İstanbul’da bulunan Millet derneğimde gerçekleşti. ” Horasan’dan Endülüs’e” başlıklı belgesel sunumu ve sinevizyon gösterisi sonrası yaptığım konuşmada Horasan ve Endülüs medeniyetinin İslam dünyası ve insanlık tarihine katkılarını anlatmaya çalıştım. Konferans verdiğim Millet Derneği yetkilileri tarafından kaleme alınan bir yazıyı sizlerle paylaşıyorum.
MİLLET DERNEĞİ’NİN
Millet Derneği İstanbul Şubesinin Kasım ayı konuğu araştırmacı-gazeteci ve belgesel yapımcısı-yönetmeni İsmail Kahraman idi. 30 Kasım 2013 tarihinde, Dernek Merkezinde, Büşra Sofu’nun sunumunun ardından kürsüye gelen Kahraman, öncelikle kendisine davette bulunan Dernek yönetimine teşekkür ederek, hizmet insanları ile bir arada olmanın mutluluğunu yaşadığını belirtmiştir.
İsmail Kahraman’ ın “Horasan’ dan Endülüs’ e İslam Medeniyeti” konuşmasından notlar:
TARİH BİLİNCİNE SAHİP DEĞİLİZ!
Devletimiz fazla güçlü olamadığı ve başka yerlere çok paralar harcadığı için, tarih akademisyenlerine imkân tanıyarak tarihi mekânları araştırmalarına fırsat vermediği için bugün tarih dersi en sevilmeyen derslerden biri statüsünde. Bugün öğrencilerimiz, öğretenlerimiz tarih bilincine sahip olmayınca çok önemli bir ilim dalı olan tarih, çekilmez bir ders halini alıyor…
ENDÜLÜS′Ü DE HORASAN′I DA BİLMİYORUZ
İslam medeniyeti çok kısa sürede, Allah Resulü ve Hulefa-i Raşidin döneminde muazzam bir yayılma gösteriyor sonra Emeviler ve Abbasiler dönemiyle bu yayılma sürüyor. Ancak iki önemli dönem var ki bunlar maalesef biraz göz ardı edilmiş. Bunlardan biri Horasan medeniyeti coğrafyası, diğeri de Endülüs medeniyeti. Endülüs’ü de Horasan’ı da bilmiyoruz…
Rahmetli Burhaneddin Rabbani’ yle sohbetimizde şöyle demişti: “Siz diyorsunuz ki 400 çadırla Osmanlı çıktı ve Bizans hudutlarında büyük bir devlet kurdu. Bu doğru değil. Osmanlı, Horasan’dan, Horasan medeniyeti gibi bir coğrafyadan, Anadolu’ya gitti ve Anadolu’da, devlet geleneği olan Horasan medeniyetine mensup olduğu için muazzam bir devlet kurabildi.”
HORASAN NE DEMEK?
Peki Horasan ne demek? Horasan, güneşin batıdan doğduğu yer anlamına gelen ve İslam medeniyetiyle şereflendikten sonra da Ulu Türkistan’a İslam medeniyetini dağıtan, hatta Ulu Türkistan’dan Anadolu, Balkanlar, Kafkaslar’a İslam medeniyetini götüren bir medeniyetin adı. Ve Horasan, İsfahan’dan Akra’ya, Semerkant’tan Pakistan’a kadar birçok ülkeyi içine alan büyük bir medeniyetin adı. Hz. Osman döneminde İslam medeniyetiyle şereflendikten sonra bu ismi aldı. Dört başkenti var: İran’da Meşhed, Herat, Türkmenistan’da Merv ve Belh şehri. 800-900 yıl İslam’a hizmet etmiş muhteşem bir medeniyettir. Ve bu coğrafyayı İngilizler böldüler, parçaladılar, yıktılar ve onlar gitti o coğrafyalardan. Sonra Ruslar geldi. Şimdi de Amerikalılar ordalar. Rahmetli Rabbani’ den aktarıyorum: “Horasan medeniyeti coğrafyası öyle mübarek bir coğrafya ki hiç kimseyi burada kabullenmedi ve oraya saldıranları hep perişan etti. İngilizler, ne zaman ki İslam medeniyetinin kalbi olan Afganistan’a saldırdı o zaman ilk yenilgiyi Horasan’da tattı ve Horasan’da kaybettikten sonra üzerinden güneş batmayan imparatorluk yavaş yavaş yıkılmaya başladı. Sonra Ruslar geldi, darmadağın oldular. Şu anda Amerika bizimle uğraşıyor. İlk yenilgiyi onlar burada tadacaklar ve Amerikan İmparatorluğu da çöküp gidecek.”
Türkiye’de Horasan üzerine araştırma yapan üniversitemiz, merkezimiz yok. Horasan’a İranlılar sahip çıkıyor. Horasan’ı anlayabilirsek, Anadolu’yu, Türk-İslam medeniyetini anlarız…
İslam medeniyeti, Rönesans, ilim, medeniyet, kültür dediğimiz dönem Horasan ve Endülüs’tür. Ama ne Horasan ne Endülüs yeteri kadar bilinmemektedir…
Tarih, tarihin yazıldığı yerde araştırılmalı. Tarih, tarihin yaşandığı yerde özümsenmeli. Bunun için seyahat edilmeli. Ama maalesef en az seyahat yapan ülkeyiz…
ENDÜLÜS′ÜN DOĞUŞUNDAKİ HİKMETLER..
Horasan’ dan Endülüs’ e doğru uzanacak olursak; Allahu Teala bazı şerlere hayırlı sonuçlar bağlamıştır. Ehl-i Beyt ile Emeviler’in çarpışmaları bir şer ama Allah-u Teala oradan bir hayır murad etmiş ki, Hz. Hasan Efendimizin torunu I. İdris, canını kurtarmak için bugünkü Fas’a, Mağrip’e geliyor ve Fas’ta I. İdrisiler Devleti’ni kuruyor. İslam güneşini daha 6. asrın sonlarında Fas’a getiriyor. Ardından o devlet orada şekillendikten sonra kendisi Berberi olan Tarık b. Ziyad, Fas’ın karşısına geçiyor ve Endülüs medeniyetini kuruyor…
Endülüs, öyle muazzam bir medeniyet ki, yıkıldıktan sonra bir daha o parlak devrine ulaşamadı. Kurtuba, Saragossa, Sevilla (İşbiliye) gibi şehirler kültür ve bilim merkezi olmaları sebebiyle İslâm hakimiyeti devrinde bütün dünyaca tanınan şehirlerdi. Bugün ise, Müslümanların bıraktığı sanat ve kültür eserleri sayesinde birer turistik ve tarihî şehirler olmaktan öteye geçemediler…
ENDÜLÜS GÜNEŞİ
Endülüs’ün yıkılışı çok acı ama Endülüs güneşi Batılılar üzerinde öyle bir durmuş ki birçok şeyin Batı’ya Endülüs’ten gittiğini söylüyor bizzat Batılı müsteşrikler. Üniversite mezuniyetlerinde kep atma törenler bile tamamen Endülüs’ten alınmadır. Daha da önemlisi, İngiltere’nin yazılı bir anayasası yok, hukuki gelenekler üzerine kurulu deniyor ama İngiltere hukuk sisteminin tamamen Endülüs hukuk sisteminden kopya olduğu ilmi delillerle ispat edilmiştir. ..
MEDENİYET FİKRİ
Medeniyet nedir? Medeniyet, tamir-i bilad, terfih-i ibad. Beldeleri imar etmek ve halkı müreffeh yaşatmak anlamına gelen ifadedir. İslam dünyası Horasan’ da ve Endülüs’ te medeniyeti zirvelerde yaşamıştır. Bugüne kadar dünyada çoğu İslam ülkesi 75 ülkeyi gezdim. Ne yazık ki, İslam dünyası bugün o mutlu, refah ve medeni günlerinden çok uzaktadır. İslam dünyasının en büyük sorunları: Cehalet ve fakirliktir. Afgan mücahitler zamanında savaşa önem verdiler, bu sayede düşmanlarını yurtlarından kovdular ama keşke eğitime de önem verselerdi. O zaman zaferleri anlamlı olur, düşmanlarını yutan kovduktan sonra ülkelerini yönetip mamur edebilirlerdi. Oysa şimdi kabile, kabile ayrılmış durumdalar…