En küçük kız kardeşim Meryem’in Fransa’da olması vesilesiyle 12 Temmuz 2011 tarihinde Fransa’ya uçacaktım.
Aylar öncesinden bilet almış ve o heyecanı yaşamaya başlamıştım. 11 Temmuz akşamı valizlerimizi kontrol ediyorduk. Biraz tez canlı olmam nedeniyle pek fazla uyku tutmadı. Evimizde bulunan bütün telefonları kurmamıza rağmen akrabamıza sabahleyin uyanırsanız bizi çaldırın diyordum. Uçağımız 10;35’de Sabiha Gökçen Havaalanından Paris’e kalkacaktı. Pegasusun servisine saat 07;10’da binecek olmamıza rağmen erkenden hanımı servis alanına götürdüm.
Baska ülkeye gitmek oradaki yaşam biçimini, kültürünü görmek çok fazla heyecanlandırıyordu. Kız kardeşim Meryem Paris’e gelen birilerini bulursan sana yardımcı olurlar dedi. Havaalanına bizi almaya gelecekti. Saat 09;00’da bütün kontrolleri yaptıktan sonra işimizi bitirip uçak kapılarına geçip oturmuştuk.
Gözüm bir Türk arıyordu. Birisi karşımıza oturdu. Hemen kendimi tanıttım. İlk defa yurtdışına çıktığımı bana yardımcı olup olamayacağını sordum. Kendisi Cabbar Alagöz, Kahramanmaraş Elbistan’danmış. Memnuniyetle yardımcı olacağını söyledi. Uçağa kadar beraber gidip yerlerimize oturduk. Yanımıza birisi oturdu. Özcan Güntay Bingöl’lüymüs ve İstanbul’da oturuyormuş. 11 yıl sonra Türkiye’ye gittiğini, Türkiye’de 25 gün kaldığını ve zamanın nasıl geçtiğini anlamadığını söyledi. Sonra da bana neden Fransa’ya geldiğimi, gezmek için neden Turkiye’yi seçmediğini ve Türkiye’yi gezmem tavsiyesinde bulundu. Türkiye’den ayrılmanın üzüntüsünü yaşıyordu.
Uçağımız havalandıktan sonra eşimin heyecanı gözlerinden okunuyordu. Ülke ve şehirleri tek tek geçiyorduk. Sonunda Paris Orly Havaalanına indik. Cabbar Alagöz Beyefendiyle işlemleri yaptırdıktan sonra vedalaşarak ayrıldık.
Kız kardeşim ve eniştemiz bizi karşıladılar. Arabaya binip Paris’e 1 saat mesafede olan ikamet ettikleri Köye Pitviviers le Vieil geldik. 40 gün buradayız sanırım.
Size anlatacağım çok şey olacak.