Yıllar önce bir üniversite öğrencisi iken, Devlet Tiyatrosu sanatçılarının sahneye koyduğu ve Osmanlı padişahı 4. Murad’ı anlatan bir tiyatro eserini izlemiştim. 4. Murad rolünde Cihan Ünal, annesi Kösem Sultan rolünde ise Ayten Gökçer çok başarıyla oynamıştı. Eser daha sonra 1981’de TRT’de dizi film olarak yayınlandı. Turan Oflazoğlu’nun yazdığı eserden çekilen filmin yönetmeni Yücel Çakmaklı idi.
Eserde, 4. Murad’ın Valide Sultan’a söylediği bir cümlesini hiç unutmadım: “Yükseklerde rüzgar çok sert esiyor valide!”
Saraydaki entrikalar, devlet yönetiminde etkin olan güçlerin arasında cereyan eden ve her türlü pis yöntemin kullanıldığı güç savaşları idi, bu cümleyi 4. Murad’a söyleten.
****
KASIRGA: İki hafta önce sosyal medyadan bir arkadaşım, siyasete ilgi duyanlar için, Netflix’te G. Kore yapımı bir diziyi tavsiye etti. 2024 yapımı Whirlwind (Kasırga) isimli 12 bölümlük diziyi izledim.
G. Kore Devlet Başkanının kullandığı “Mavi Saray” ile “Milli Meclis” çerçevesinde geçen bir drama bu. Devlet Başkanı, Başbakan, ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı ve bunlara destek veren güçlerin iktidar gücünü ele geçirme ve paylaşma mücadelesini anlatıyor. Bu mücadelede taraflar her türlü yasal ve ahlaki olmayan yöntemleri kullanabiliyor. Rakiplerine/ düşmanlarına karşı acımasızca savaşırken, gerekirse onlarla veya düşmanlarının en yakınlarıyla işbirliği yapmaktan çekinmiyor.
Devlet Başkanı, Başbakan, Meclis Başkanı, Yüksek Yargı başkanı ve hakimleri, savcılar, illegal yolla en büyük zenginliğe erişmiş holding patronları, muhalefet partilerinin liderleri, medya dahil olmak üzere hemen herkes bu kirli “müesses nizamın” içinde. “Saygın” kurumlar ve her kesimden etkili, yetkili isimler bu pis mekanizmanın parçası durumundalar.
Devlet Başkanı ilk göreve geldiğinde idealist bir vatanseverdir ve devletin tepesini örümcek ağı gibi sarmış olan pis mekanizmayı bozmak arzusundadır. Ancak bir süre sonra O ve en yakın ekibi de bu kurulu düzenin bir parçası haline gelir. Sadece Başbakan Park Dong Ho idealizmini devam ettirmektedir.
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Jung Soo Jin de idealist bir gençlik lideri iken bu makama yükselmiş biridir. Ancak O da Başkan gibi büyük sermayenin yönettiği devlet içindeki kirli aygıtın bir parçası olmuştur.
İdealist vatansever Başbakan devletin tepesindeki kirli yapılanmayı yok etmek için her şeyi göze almıştır. Önce Başkanın görevden çekilmesini ister, kabul etmeyince Başkanı zehirleyerek öldürmeye çalışır. Başkan komaya girmesine rağmen ölmez. Başbakan bu arada komadaki Başkanın vekili olarak kafasındaki planı uygulamak ister.
İktidar mücadelesindekiler bir bölümde kendisini öldürmek veya hapse attırmak isteyen kimseyle diğer bölümde işbirliği yapmaktan çekinmezler. Bu dengeler içinde Başkanı zehirleyerek komaya sokan Başbakan Park Dong Ho Başkan ve komadaki Başkanı kendi elleriyle öldüren Başbakan Yardımcısı Jung Soo Jin Başbakan olur.
Aynı partiden seçilip Başkan ile Başbakan olan iki politikacının “uyumlu bir şekilde devleti birlikte yönetiyorlar” görüntüsünün aksine, iktidar mücadelesi son derece acımasızca ve pis yöntemlerle yürür. Emniyet, yargı, medya kullanılarak şantaj, tehdit, iftira, itibarsızlaştırma, tutuklama dahil her yöntem kullanılır. Sendikalar vasıtasıyla kitleler darbe aracı olarak kullanılır.
Başkan olan Park Dong Ho, kendisi gibi idealist Başsavcı arkadaşı vasıtasıyla, bir “temiz eller operasyonu” yapmak ve devleti temizlemek için ölmeyi göze alır.
************************
Türkiye ve ABD’de Kasırga
Yukarıda özetlediğim “KASIRGA” isimli G. Kore yapımı filmde olanların benzerlerinin başka ülkelerde de olmadığını söyleyemeyiz. Osmanlı Sarayında, Mavi Saray’da olduğu gibi “Beyaz Saray” vb mevkilerde de “sert esen rüzgarlar” olduğunu düşünmek gerekiyor.
Türkiye’de de “yükseklerde rüzgar çok sert esiyor” olmalı. İktidarın en sert muhaliflerinin saray ziyaretlerinden sonra önceki istikametlerinin tam tersi politikaları savunduğunu görmekteyiz.
“Asla Cumhurbaşkanı olamaz, olmamalı” dediği bir kişiyi “kurtarıcı lider” olarak nitelendirebilen muhalefet partisi başkanı bizi şaşırtmalı değil mi? En ağır sözlerle yerin dibine sokulan kişiye tek adam gücü veren rejim değişikliğini sağlaması kim bilir hangi kasırganın tesiriyle olmuştur.
Saray ziyaretlerinden sonra kaç tane sözde muhalif liderin nasıl birer partner haline geldiğini görmedik mi? Üstelik bir araya gelenlerin dünya görüşleri arasında o kadar zıtlıklar var görünüyordu ki. O görüntüleri bile anlamsız kılan bir görünmeyen mekanizmanın olduğunu anlamamız kolay olmadı.
****
FETÖ’nün devlet içindeki yapılanması konusunda biraz bilgi sahibi olduğumuzu zannediyorduk. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra bile bu yapının genişliği ve etkinliğinin boyutunu tam olarak öğrenemedik.
Nedense, örgütün en etkin yöneticileri ya kaçtı veya serbest bırakıldı. Sebebini anlayamadık.
Örgütün bankasına mevduat hesabı açanlar cezalandırılırken bu bankanın tepe yöneticisinin neden devletin tepesine getirildiğini anlayamadık. Pensilvanya ziyaretçilerinden bazılarının neden bakan ve parti yöneticisi yapıldığını anlayamadık.
****
1988’de ANAP Kongresinde Turgut Özal’a suikast girişimi yapıldı. Özal parmağından yaralandı. Suikastçı Kartal Demirağ sağ yakalandı. Demirağ 20 yıl hapis cezası aldı ama örgüt bağlantısı bulunamadı. Suikastçı Demirağ 1992’de Cumhurbaşkanı Özal’ın affıyla cezaevinden çıktı. Özal suikastçısının arkasında kim vardı ve kendisini öldürmeye çalışan bu kişiyi neden affettiğini açıklamadı. Biz sade vatandaşlar sebebini anlayamadık.
Çünkü yükseklerde nasıl bir rüzgar esiyor, kasırga kimi nereden nereye savuruyor bilmiyoruz.
****
ABD Eski Başkanı ve Kasım 2024’te yapılacak seçimde ABD Başkan adayı olan Donald Trump’a yapılan suikast girişimi de bana göre dış ülke istihbarat örgütlerinin işi değil. Beyaz Saray ve çevresindekilerin iktidar gücünü paylaşma mücadelesinin bir parçası gibi görünüyor.
Dışarıdan bakınca tam bir bütünlük içinde olduğu görüntüsü veren Beyaz Saray ve çevresinde bizim görmediğimiz yapılanmalar ve bu yüksek mertebelerde esen sert rüzgarlar olduğu kanaatindeyim.
SON SÖZ: “Bir devlet vardır devlette, devletten içeru”