12 Eylül öncesi kişilerin ve kurumların aşırı politize olması vatandaşımızın sendikalara ve STK’lara üye olurken bile yoğurdu üfleyerek yemesine neden olmuştur. Öyle ki yeni yetişen nesillere siyasetten uzak durmaları fiks menü halinde tembihlenmiştir.
Demek ki neymiş; siz uzak dursanız da siyaset sizden kopmuyor ve hiç beklenmeyen bir anda hayatınızın tüm akışını değiştirebilecek bir Darbe vurabiliyormuş. Fakat bütün bunlara göğsünü gererek duran ve bir anda 36 yılın intikamını alan bir halk belirdi.
Gezi Olaylarında gördük ki en ‘laylaylom’cu diyebileceğimiz veya telefonundan başka bir şeyi önemsemediği düşünülen gençlerimiz her şeyi göze alarak ve polisin, polis araçlarının aşırı güç kullanımına rağmen geri adım atmadı ve sonuna kadar direndi. Sonra başka örgütlerce istismar edilene dek örnek bir dayanışma ve çeşitlilik de söz konusu idi.
Darbe Teşebbüsüne karşı gösterilen direnç farklı halk tabakalarını bir anda eşitledi. Fakiri-zengini, yaşlısı-genci, kadını-erkeği, partilisi-partisizi, tezgâhtarı-profesörü; herkes millet iradesine karşı yapılan kalkışmayı beraberce defettiler.
Bir: Milletimizin demokrasimiz için bedel ödemeyi göze aldığı görülmüştür. Demek ki birçok konuda tepkisiz dursa da nihayetinde uyumuyormuş.
İki: 12 Eylül’de ve 28 Şubat’ta pasif ve edilgen yapıda duran mütedeyyin kesimler ilk kez başroldeydiler. Böylece Türk toplumunun ülkücüler ve solcular / devrimciler haricindeki kesimlerinin de mobilize olabilecekleri öğrenilmiş oldu. Şehitler kervanına yeni kesimler yeni acılarla ve yeni hikâyelerle eklendiler.
Üç: Türk Milleti fabrika ayarlarına döndü. Artık Kurtuluş Savaşı’ndaki bağımsızlık ve özgürlük söylemlerine dönüldü, bayrak sevgisi patladı. Ölürüm Türkiye’m şarkısı doğal olarak meydanlardakilerin ortak dili oldu. “Bu millet 3 gün mehter dinlese savaşa gider” sözünün daha hızlı tecelli edeceği test edilmiş oldu.
Vatan şairi Namık Kemal’in meşhur Vatan Şarkısı şiirindeki “Fıtrat değişir sanma; bu kan o kandır” mısrası dosta – düşmana ispatlanmış oldu. Atatürk’ün İstiklâl Mücadelesinin ve bir halk idaresi olarak Cumhuriyetin temel değerlerinin bizim için hayatî önemde olduğu ayn’el-yakîn öğrenilmiş oldu.