Yolsuzluklar toplum içerisine sanki suya atılan taşın etkisi gibi yayılmıştır.
Şekil- Suya atılan taş etkisi.
Buna göre;
1. Grup= Meblağ olarak çok fazla, buna mukabil sayısal olarak çok az olan yolsuzluklar,
2. Grup= Birinci gruba göre daha çok sayıda, fakat meblağ olarak orta seviyede yer alan yolsuzluklar,
3. Grup= Miktar olarak çok, meblağı düşük yolsuzluklar,
4. Grup= Bizzat yolsuzluk yapmama, ancak yapılanlardan nemalanma,
5. Grup= Umursamama. Bu gruba girenler yapılan yolsuzlukları sıradan olaylar olarak kabul ederler. “Daha öncekiler de yapmıyor muydu? Yolsuzluklar bu toplumun kaderi olmuş!” şeklinde umursamaz bir yaklaşım sergilerler. Yakalanan yolsuzluk olayları bu kitlenin tavır ve tercihlerinde çok fazla etkili olmaz.
Netice itibarıyla; yolsuzluk bireysel yada siyasal değil toplumsal bir sorundur. Öyle olmasaydı iktidar partilerinin değişmesiyle birlikte ortadan kalkması gerekmez miydi? Oysa; tarihi süreç içerisinde bakıldığında, özellikle az gelişmiş ülkelerde giderek yaygınlaştığı görülecektir. Kısacası toplumsal bir değişim olmadığı müddetçe yolsuzlukların önüne geçmek mümkün değildir. Böyle bir durumda elde edilecek başarılar kısa süreli ve geçici olmaktan öteye gidemeyecektir.
Dolayısıyla; son yakalanan yolsuzluk vakalarının – meblağı ne kadar büyük olursa olsun – ilk 4 grup üzerinde olumlu davranış ve tercih değişikliklerine yol açacağını beklemek çok iyimser bir yaklaşım olacaktır. Zira, mevcut kitle uygun konjöktürel ortamı bekleyen potansiyel bir yolsuzluk yapılanmasıdır. Böyle namüsait bir ortamın varlığında sergilenecek her iyimser davranış çöplükte elmas aramaya benzer. Belki fi tarihinde elmas buluruz. Maalesef!!!