Yolcudur Abbas, Bağlasan Durmaz!

63

Aslında her şey, Hayrünnisa Gül’ün Cumhurbaşkanlığı köşkünü boşaltırken söylediği sözle başladı. “Artık intifade’yi başlatıyorum, burada neler yaşadığımı ben bilirim”.

Yeni Cumhurbaşkanı, yüksek bir oy oranıyla seçilmiş, herkes zafer sarhoşluğu içerisinde, ayaklar yere basmıyor, han sarhoş-hancı sarhoş,  dildare’ler mest, muhalefet der-dest derken, o ağırbaşlı, kendisinden hiçte böyle bir söz beklenmeyen Först Leydi’nin birden bire patlaması, herkesin kafasında bir soru işareti oluşturdu.

Arkasından Başbakanlığa acaba kim atanacak tartışması arada bir Sayın Abdullah Gül’ün isminin geçmesi, karşı taraftan bazı milletvekillerinin alenen tavır koyması derken işler iyice karışır gibi olduysa da Ahmet Davutoğlu AKP genel başkanı ve başbakan olduktan sonra ortalık bir müddet duruldu. Ama ilk işaret fişeklerinden birisini Ali Babacan’ın çaktığını fısıltı gazeteleri duyuruyordu.  Babacanın, bavulunu topladığı, çevresindeki adamlarını sağa sola yerleştirdiği, Merkez bankasını güvenilir ellere teslim ettiği derken bu günlere kadar gelindi.

24 03 2015 günkü Yeniçağ gazetesi yazarlarından Ahmet Takan da bu fısıltı gazetelerini doğrular nitelikte bir yazı kaleme almış. “Ankara’da derin siyaset kulislerinden ulaştığım bilgilere göre, Abdullah Gül yine yeni bir siyasi parti kurulması için harekete geçti. Az sonra aktaracaklarıma  hem Başbakanlık hem de Cumhurbaşkanlığı kaynakları doğrular nitelikte bilgiler verdi. Şöyle;
Gül, yeni parti için  Ali Babacan, Taner Yıldız ve Hüseyin Çelik gibi isimlere görev verdi. Arınç da yeni parti çalışmalarına destek veriyor. TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in de bu oluşum içinde yer aldığı iddia ediliyor
“.

Siyaset zor bir sanattır, uzun mesafeli soluk ister, siyasetçi de kolay yetişmez, ihtiras ister. Bakmayın siz bir veya iki dönem siyaset yapıp tekrar köşesine çekilenlere. Onlar ya yaptıkları siyaseti sevmediler veya partileri tarafından istenmeyen adam ilan edilip çemberin dışına itildiler. Yoksa bugün AKP de, Bülent Arınç, Mehmet Ali Şahin, Salih Kapusuz gibi isimleri “tamam siz, üç dönem milletvekillik görevinizi tamamladınız artık yeter çekilin köşenize” diyemezsiniz. Zaten siz deseniz bile onlar çoktan tavırlarını almışlar, vurmak için en zayıf noktanın oluşmasını beklerler.

Nihayet beklenen an geldi çattı. Cumhurbaşkanı miting meydanlarında her ne kadar AKP için 400 milletvekili istese de, bir taraftan da AKP deki milliyetçi oyların MHP ye kaymasını önlemek için kendi başlattığı çözüm süreci aleyhinde konuşmaya başladı. Onun deyimiyle artık Kürt sorunu yoktu, İmralı canisi direk muhatap alınıp, ona itibar kazandırılamazdı. Hâlbuki 2002 yılından beri “olmaz yapamazsınız böyle” dediği ne varsa muhalefetin ikazlarına rağmen, kendisi başlatmıştı. MHP, “Türkiye de Kürt sorunu yok, terör sorunu var“dediğinde üstüne üstüne gidip illa da Kürt sorunu diyen yine kendisiydi.

İşte Bülent Arınç ve arkadaşlarınca beklenen an gelmişti. Hükümet sözcüsü olarak medya’nın karşısına geçip, direk Cumhurbaşkanını hedef alan açıklamalar yaptı. Karşı taraf adına Ankara belediye başkanı Melih Gökçek anında karşı taarruza geçti. Ok yaydan çıkmıştı bir kere.  Artık Arınç’ı tutabilene aşk olsun, Melih Gökçek için, “Kucağa oturmaktan, Ankara’yı parsel parsel ” satmaktan söz ediyordu, Hakkında yüzlerce dosya açacağını ve bu işi de seçimlerden sonra yapacağını üzerine basa basa söylüyordu. Her ne kadar olaya Başbakan Davutoğlu müdahale eder gibi yapsa da Arınç, savaşı başlatmıştı bir kere. En son, Cumhurbaşkanı’nın “Türk tipi başkanlık” sistemini açıktan eleştirerek, “Alaturka başkanlık olmaz, alafranga yani dünyada nasıl uygulanıyorsa öyle olması gerektiğini” söylüyordu.

Bu kavga burada biter mi bitmez hem de giderek daha da kızışacağa benziyor. Hele birde milletvekilleri kesin aday listeleri bir açıklansın bakalım seyreyleyin siz esas gümbürtüyü. Sosyal Demokratların meşhur bir değimi var hatırlarsınız “vuruşa vuruşa çekilmek” işte Arınç tıpkı bu taktiği uyguluyor. 8 Hazirana kadar, ondan sonra erken bir genel seçime herkes hazır olsun.