Yıldırım Bayezıd Han’a Molla Fenari’nin Mektubu

113

Yıldırım Bayezid’in kızı Hundi Sultan, rüyasında Peygamber Efendimizi görür. Peygamber efendimiz kendisine Emir Sultanla (Muhammed Buhari) evleneceğini söyler. Hundi Sultan bu rüyanın etkisinde kalır. Nihayet, Yıldırım Bayezıd Macaristan seferinde iken, Padişah’ın eşi Devlet hatunun izni ile ve Molla Fenari’nin  kıydığı nikahla Hundi Sultan Emir Sultanla evlendi.

Yıldırım Bayezıd kendisinden izin alınmadan yapıla bu nikahı öğrenince öfke duyar, hem kızını, hem de Emir Sultanın cezalandırılmalarını ve öldürülmelerini ister. Emir Sultan’ın evine yakalanması ve öldürülmesi için bir paşa komutasın da  askerler gönderir. Askerler Emir Sultan Hazretlerinin evine zorla girmeye çalışır. Ancak, askerlerin bu hareketi onların sonu olur. Emir Sultan hazretleri ” in kanet illa sayhaten vahideden ” ayetini okuyunca askerler ve başında ki paşa son nefeslerini verip yere yığılır. Daha sonra Molla Fenari ve Bursa halkı,  asker ve paşanın cenaze namazlarını kılarak defnederler. Molla Fenari hazretleri büyük felaketlere meydan verilmeden Yıldırım Bayezid’a bu konu da bir mektup yazarak gönderir. Molla Fenari mektubunda şunları yazıyordu:

” Mektubuma, daima kullarına acıyıcı olan Allah-ü Teala’nın adıyla başlarım. İnsanların en acizi olan ben, Türk ve İslam memleketlerinin koruyucusu, Osman oğullarının övündüğü ve Hak uğruna savaş edenlerin başkanı, İslam dininin ve Müslümanların yardımcısı olan padişahımın ömrünün uzun olmasını ve evladının çoğalıp kıyamete kadar şan ve şerefle yaşamasını Rabbimden niyaz ederim.

 Sultanımızın şunu bilmesi gerekir. Bizim peygamberimiz Muhammed Mustafa’dan önce, İsa Aleyhisselam kendine inananlardan üç kişiyi Hak dinine davet için bir beldeye göndermişti. Fakat oranın halkı, onları yalanlayıp öldürdüler. Bu cinayeti işledikten sonra, sevinerek evlerine gittiler. Cenab-ı Hak onların bu davranışlarından razı olmadı ve Cebrail Aleyhisselama, o belde üzerinde yürekleri parçalayıcı, korkunç ve keskin bir sesle haykırmasını emretti. Cebrail Aleyhisselam haykırınca oradakilerin hepsi bir anda öldü. Böyle büyük bir felakete düşmekten Allah’a sığınırız.

 Şimdi bizim de Sultanımızdan bir ricamız vardır. Dün öldürülmesine emrettiğiniz Emir Sultan, Resul-i Ekrem’in neslinden hürmete değer bir insandır. Bu zat gibi temiz kalpli,  Peygamber neslinden bir kişi zamanımıza kadar Anadolu’ya ayak basmamıştır. Buna benzer aslı temiz bir kimseyi elleri hediyeler dolu davetçiler göndererek Buhara’dan Anadolu’ya getirmeye çalışsaydınız, sizin için ebedi bir şeref olurdu. Böyle yapmadığınız halde, manevi irade üzerine yurdumuza gelen bu zat dolayısıyla, Peygamber Efendimize yakınlık kazandığınız taktirde, dünya ve ahiret saadetiniz artacaktır.

Şunu da bilmenizde fayda vardır ki, damadınız olan bu zat, Efendimizin “Ümmetin bilginleri İsrail oğullarının peygamberleri gibidir” Hadis-i Şeriflerinde işaret ettiği kişilerdendir. Hele, hele ; Peygamber Efendimizin soyundan olması, Emir Buhari’nin değerini bir kat daha arttırır.

Biz onda gördüğümüz eser ve ilahi sırların Resul’dan (Peygamberimizden) sonra hiç kimse de görüldüğünü işitmedik.  Zira dün bir haykırış ile, yani “in kanet illa sayhaten vahideten” ayetini okumalarıyla kırk adamınız ruhunu teslim ettiler. Şehrin ileri gelenleriyle birlikte varıp namazlarını kıldık defneyledik.

Şayet o zat’a buna benzeri bir tecavüz vuku bulursa bütün şehrin helak olacağından hiç şüphe yoktur. Elbet ferman padişahındır”…(1)

Padişah Bayezıd Macarlarla savaş halindeyken Molla Fenari’nin mektubunu alır, okur ve Emir Sultan’a karşı öfkesi geçer.

Macarlarla savaş çok çetin ve şiddetli geçmektedir. Sultan Bayezıd bizzat ordusunun başında düşmanla savaşmaktadır. Bu vuruşma da yaralanan Bayezid’a yaralı askerlerinin yaralarını sarmak için koşturan bir genç gelip Sultan’ın  yarasını da sarar. Bu yakışıklı nurani delikanlıya karşı Bayezid dikkatlice bakar ve yakınlık duyar. Bu esnada hem Yıldırım Bayezid’ın hem de askerlerin yaraları hemen ve çabucak iyileşir. Harbi zaferle kazanan Sultan bu delikanlının bulunması için emir verir. Ancak bütün aramalara rağmen bulunamaz.

Ordusuyla Bursa’ya dönen Yıldırım Bayazıd şehrin ileri gelenleri ve halk tarafından karşılanır. Karşılayanlar arasında Emir Sultan hazretleri de vardır.Padişah heyecanlanır ve duygulanır. Birde bu gencin damadı Emir Sultan olduğunu öğrenince iyice şaşkınlığa düşer. Onu öldürtmek istediği aklına gelince üzülür.

Sultan Bayazıd daha sonra, Emir sultan Hazretlerine savaşta gösterdiği yardımlarından dolayı harpte ele geçen ganimetlerden vermek ister. Bu hususta emir verir. Ancak Emir Sultan böyle bir teklifi asla kabul etmez. Padişah ısrarla kabul etmesini isteyince Emir Sultan’da Bayazıd’a    “Teklifinizin yerine istediğim bir camii inşa etmeniz, bizde bu camii’ye hissedar olalım diyerek” camii yapılmasını ister. Bursa’da ki Ulu camii’nin yapımı bu şekilde gerçekleşmiş olur.

Ulu camiinin inşaatı tamamlandıktan sonra açılışı yapılmadan Yıldırım Bayazıd damadı Emir Sultan hazretlerinden camiinin bir noksanı var mı yok mu? Diye sorar. Emir Sultan Hazretleri de:

“Her bakımdan iyidir, fakat tek bir kusuru var o da tedarik olunursa hiçbir eksiği kalmaz.” Der. Sultan Bayazıd’da merakla tekrar sorar:

 “Nedir o kusur?” demesi üzerine Emir Sultan Hazretleri de:

” Dört köşesinde dört meyhane” der.

Padişahın şaşırması üzerine Emir Sultan Hazretleri ona daha aydınlatacak şekilde cevap verir:

“Niye şaşırdınız? Bilmez misin ki, müminin kalbi Allah’ın evidir. Kalp ilahi sırların aydınlattığı yerdir. Sonsuz manevi eserlere nail kılınan( şereflenen) kalbi Cenab-ı Hak imar etmişken haram içki ile meyhane haline getirmeyi garipsemiyorsun da, bunu neden garipsiyorsun? Der.(2)

Bu nasihattan sonra Yıldırım Bayazıd içkiye tövbe eder ve bir daha ağzına içki koymaz.

1-Yıldırım Bayezıd Han-Kemal Arkun-Akademisyen Yay.-İst.2009-S.109-110

1-Emir Sultan-Sinasi Çoruh-Tercüman Yay.İst.-S.137-138

1-2-Osmanlının Manevi Mimarları-Muammer Yılmaz-Elit Kültür Yay.2008-S.86-87-89

Hayat Yayınları.