Yeniden Yazılan Evrende Türk Dünyasını Öğrenmek

109

Kıymetli devlet ve millet adamı, Dr. Metin Eriş’in başkanı
olduğu Kültür Konseyi Derneği yayınladıkları kitaplar ve düzenlediği
sempozyumlardan başka 15 günde bir sohbet ve konferanslarıyla da bir akademi
rüzgârı estiriyor, çalışmaları yapıyor.

 

İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlyas Topsakal’ın
konuk olduğu Beşiktaş Barbaros Bulvarındaki lokalde Türk Dünyası hakkında
bilgilendirme ve değerlendirme dinledik. Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı
Kurucusu, başkanı, açtığı okullar, yurtlar ve öğrencilere verdiği burslarla
Türk Dünyasına çok sayıda hizmeti olan merhum Prof. Dr. Turan Yazgan’ın vakıf
müdürü ve en güvendiği asistanlarından biri olan Prof.Dr. İlyas Topsakal bu bir
buçuk saatlik konferans ve soru-cevap faslının ardından Almanya’ya uçacaktı.
Buna rağmen acele etmedi, sorulara varıncaya kadar cevap verdi, izleyenlerin
görüşlerini aldı.

 

Türk Kuşağını Yeniden Anlamlandırmak

 

Biliniyor ki günümüzde görevli üst bürokratlara ulaşmak
mümkün değil, hele size zaman ayırması da bir fevkalade ayrıcalık olur. Kültür
Konseyi’nde böyle bir güzellik yaşadık.

Prof. Dr. İlyas Topsakal’a göre; Türk Dünyası’nda bazı
problemler değişti, bazıları devam ediyor. Öyle batı ülkeleri gibi
yorumlayamayız; 70 yıl süren bir Sovyet rejiminin izlerini silmek pek kolay
değil. Zaman alacak. Türk-İslam Medeniyeti bölgede her şeye rağmen yeniden
anlamlandırılıyor. Buna Türk Kuşağı da diyebiliriz. Daha önce bir çift kutuplu
dünyada yaşadık. NATO ve Varşova Paktı’na üye ülkeler buna uyum sağlamaya
çalışıyorlardı. 1992’ye kadar SSCB insanları banka, üretmek, satmak, ithalat-ihracat
pek bilmiyorlardı. Herkes işini yapıyordu. Birdenbire Türk Dünyasının kapıları
açıldı. Türkiye rol üslendi, soydaş ülkelere yollarını ve kollarını uzattı,
İnsanları yetiştirdi. Batı pasif kaldı. Türk Dünyası’nda ve batıda 1991-2010
yılları arasında değişimler, dönüşümler yaşandı. Rusya siyaseten güçlendi.
Kırım’ı işgal ve ilhak etti (2014). Rusya batıda da Estonya gibi bazı Baltık
ülkeleri işgal etmek istiyordu. Yapamadı. Çünkü işgal için daha fazla güçlü
olması gerekiyordu. Bu arada Çin de büyüdü, güçlendi. Hindistan da öyle. Çin,
Afrika’yı harekete geçirdi. Kanada eski Kanada değildi artık. Görüldü ki son
200 yılda dünya tamamen değişti, değişiyor.

Yeni yeni şeyler ortaya çıkıyor veya artık düzensiz bir
dünya var. Her ülke kendine taze ve yeni bir fırsat yakaladı. Böyle bir zaman
diliminde herhangi bir savaş büyük tahribat yapar. Çünkü makinaların vicdanı
yok. Böylece yeni komşular ve yeni partnerler ortaya çıktı.

 

Milliyetçilik Yeniden Gündemde

 

Günümüzde de ABD dünyanın hâkimi görünüyor. Tramp, ABD bütçesinden
diğer ülkelere ayrılan paylara itiraz ederek, bu dilimin Amerikan halkına
harcanmasını savununca tartışma çıktı, oyun içinde oyunlar oynandı ve batıda
ciddi bir milliyetçilik akımı başladı. Tartışmalar büyüdü. İtalya’da ilk defa
milliyetçi bir hanım Giorgia Meloni başbakan oldu ve hükumeti kurdu Fransa
karıştı. Aşırı ırkçı ve yabancı düşmanı lider ve partiler yükselişini sürdürdü.
Milli devletler her zaman kendi içine kapanıyor. ABD, buna rağmen Çin’i
ablukaya almak istedi. Türkiye de yeni düzensiz bu dünyaya alışmalı. Rusya’da batı
ne kadar arzu etse de sistemden çıkarılamaz. Bir denge kurulması
gerekiyor.  Bunu için devletleri
yönetecek zeki, ferasetli, ufku olan politikacılara ihtiyaç var.

Türkiye için Balkanlar ve Kafkasya her zaman için önemlidir.
Aynı sosyal tabana sahibiz. Tabanlarımız uyumlu. Milletleşmedeki katmanlar için
bu önemli bir unsurdur. Araplarla değil. Ayrıca Araplar hala aşiret yöntemiyle
idare ediliyorlar. Coğrafya Araplaşmış. Türkiye kendi düzenini kurmalı. İşte bu
gelişmelerde sosyoloji daha da önem kazanıyor, öne çıkıyor.

Rusya Türkiye ile cedelleşmeyi göze alamaz. Çünkü hem kendi
içinde özerk, hem de bağımsız 5 Türk devleti var.

 

Devlette İrfan Ve Devamlılık Var

 

Türk Dünyasındaki birkaç kuşaktan bahsedecek olursak; burada
önemli bir nokta Kıpçak kuşağında kabile kavgası yapılabiliyor. Çünkü Sovyetler
Türk soydaşlar birleşmesin diye kemikleştirmiş bu kuşakları. Bunlar Arapça
biliyor (Özbekistan) ama kendi ata dilleri Çağatay Türkçesini bilmiyor.
Çağataycaya dönmeleri gerekiyor.

İkinci bir kuşak “Ben Kırgızım” diyor. Azerbaycan Türkleri
bunun dışında. Bölgede çok husus değişti, değişiyor. Zorla Hristiyanlaştırılmış
Türkler var ve vaftizlendiler. Bunlar 3. Kuşak. Böyle bir Türk Dünyası var. Dünya’dan
Türkiye Cumhuriyeti’ne böyle bir kapı açılıyor. Açılıyor ama Rusya, Çin ve
Hindistan “bölgeyi ben kontrol etmeliyim” diye ortaya çıkıyor sesli veya
sessiz. İşte bu denge çok önemli. Üstelik bu dengede batıyı da unutmamak,
hatırlamak, yerine oturtmak gerekiyor.

Türkiye bu resimde kendi stratejisini kendi kurar, etrafını
seçer, menfaatlerini korur.

Türkiye’nin sınırımızda ve Akdeniz’de gücü yeter. Ama İşgal
ve ilhak edilen Kırım’da olmaz, olamıyor. Balkanlar Türkiye’nin kalbi
mesabesindedir. Ortadoks Türklerle hatta Ermeni toplumla bir uyum olur ama
Katolikle kesinlikle olmaz, olmuyor.

İran’daki her gelişme Azerbaycan ve Kafkasya’yı yakından
ilgilendiriyor. Olumsuz her dönüşüm Türkiye’nin doğusunda sorun çıkarabilir.
İşte millet psikolojisi burada ortaya çıkıyor ve önem kazanıyor.

Yeniden yazılan bir dünyadayız.

Türkiye’de dolayısıyla fazla bir kırılma yok. Devlette irfan
var, devamlılık var.

 

Sivil Kuruluşlar da Devreye Girmeli

 

Prof. Dr. İlyas Topsakal notlarımda böyle diyor. Bu konuşma Kültür
Konseyi’nin yayınları arasında da neşredilecek ve Boğaziçi Sohbetleri serisinde
kitaplaşacak. Objektif bir sohbetti, ufuk ve düşünme için ayrıca fırsat da
verdi. Benim bir soruma ise şöyle cevap aldım Prof.Dr. Topsakal’dan “Evet,
otoriter yönetimler var Türk Dünyası’nda. Sovyet rejiminin etkilerini üç beş
senede silmek mümkün değildir. Belli bir süreci atlatmaları ve yaşamaları
gerekiyor. Batıdaki gibi olmuyor. Batılı anlamdaki Demokrasi konusunda biraz
sabır ve beklemek gerekecek.”

Maalesef Türkmenistan da kendisine göre “bağımsızlık”
politikasını sürdürmek için Türk Konseyi’ne girmedi. Ama yeri açık tutuluyor.
Bana göre de Türk Konseyi(Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği veya Türk
Devletler Teşkilatı) dünya ve bölge barışı için de önemli bir birliktelik.
Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın üye, Macaristan,
Türkmenistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin gözlemci olarak katıldığı
teşkilat son birkaç yıldır önemli anlaşmalara, gelişmelere, gidip-gelmelere, işbirliklerine
imza atıyor. Son Taşkent ve Semerkant Toplantıları (2022) her bakımdan olumlu
olarak bölgeye ve topluma yansıdı.

Ayrıca hedef kitlesi Türk gençliği ve akademiler olan Mehmet
Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı’nın Urgenç Üniversitesi’nde gerçekleştirdikleri
(06-13 Haziran 2022) “Özbekistan ve Türkiye Milli Şairleri Abdülhamit Süleyman
Çolpan ve Mehmet Akif Ersoy Uluslararası Sempozyumu gibi Türk üniversiteleri
arasındaki işbirliklerini artırması, aydınların gidip gelmeleri, gençlerimizin
iki ülkedeki üniversiteleri tercih etmeleri, eğitim görmeleri, turizm
hareketlerinin artarak sürmesi Türk Dünyası için ciddi ve etkili programlardır.
Sivil toplum ve kuruluşlar yanında turizm sektörünün de enflasyon, pahalılık ve
işsizlikle savaşan Türk Dünyasına daha fazla tur programlaması ve fiyatları
makul düzeyde tutması Yarınki Türk Dünyası için olmazsa olmaz gelişmelerdir.