“Yeni Anayasa” ile “Anayasa değişikliği” birbirinden çok farklı iki kavram.
Anayasa değişikliğinde binanın karkas yapısı korunarak, bölümlendirme ve iç tasarımında değişiklik yapılması söz konusu iken, Yeni Anayasa’da binanın komple yıkılıp yeniden inşa edilmesi var.
1982 Anayasası da diğer Cumhuriyet dönemi Anayasalarımız gibi aynı temel üzerine yapılandırılmıştır. Bu Anayasa’yı “darbeci Kenan Evren ve arkadaşlarının” yaptırmış olması bu gerçeği değiştirmez.
“Cumhuriyeti kuran kurucu iradenin yansıması” olan temel ilkeler 1982 Anayasasının başlangıç kısmı ve ilk üç maddesinde dile getirilmiş.
Bu üç madde haricinde “demokrasi ve özgürlükleri” kısıtlayan ne kadar madde varsa değiştirilebilir ve zaten bu konuda partiler arasında görünürde bir görüş farkı yoktur. Bugüne kadar da Anayasanın yaklaşık yüzde yetmişi değiştirilmiştir.
Geride kalan maddelerin çoğu bütün dünya anayasalarında olan genel kabul görmüş maddeler olup, üzerinde çok fazla oynama şansı da, lüzumu da yoktur.
Lafı eğip bükmeye lüzum yok. Her şey çok açık.
İlk üç madde değişmeden devletin yapısını değiştirmek, milli- üniter devlet yapısından federasyon tarzı bir devlet yapılanmasına geçmek, bir “Kürt Federe Devleti” kurmak mümkün değil.
“Yeni Anayasa” isteyenler esasen devletin mevcut üniter, milli yapısını ve parlamenter sistemi değiştirmek isteyenlerden ibaret.
Bunlar iki farklı kanat da olsa, ilk üç maddenin değiştirilmesi hedefinde buluşuyor.
Bir taraftan, önce Türkiye‘de Irak’taki Barzani Devleti tarzı bir federe devlet kurarak palazlanmak ve daha sonra benzer yapılanmaları Suriye ve İran‘da oluşturularak, dört Kürt Federe Devletinin birleştirilmesiyle “Büyük Kürdistan” kurma hayali peşinde olanlar.
Diğer tarafta “Yeni Osmanlıcılık” hayali ile “BOP eşbaşkanlığı görevi” arasında gidip gelenler.
Buna karşılık, CHP ve MHP’nin “Yeni Anayasa” talebi aslında “Anayasa değişikliği” yapmaktan ibaret. Ama bir yazım bütünlüğü sağlamak için ilk 3 madde haricinde bütün maddelerin yeniden yazımını sağlamayı düşündükleri için anayasa değişikliği yerine “yeni anayasa yazımından” bahsediyorlar.
Ben Türkiye Cumhuriyeti devlet yapısının “demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti” olması ve “milli- üniter yapı ile parlamenter sistemin” korunması gerektiğine inanıyorum.
Bu bakımdan iyi ki ‘yeni anayasa’ çalışması rafa kalktı diyorum.
*****
HAŞİM KILIÇ’IN AÇIKLAMALARI VE AÇIKLAMADIKLARI:
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç‘ın “Yeni Anayasa” yapımı konusundaki eleştirileri dikkat çekici.
Haşim Kılıç’ın söylediklerinde iki temel vurgu var:
MEVCUT MECLİS’İN ANAYASA YAPMASI DOĞRU DEĞİL:
1- “Doğrudan halkın temsilcilerinin katıldığı, onların hür iradesiyle hazırlanan bir anayasa yapılması gerek.”
Ancak “bugün parlamentoyu oluşturan 4 siyasi partimizin, başkanlarının iradeleriyle oluşmuş milletvekillerinin oluşturduğu bir meclis var ortada.”
Anayasa Mahkemesi Başkanına göre, mevcut Meclis’in Kenan Evren ve 4 arkadaşının seçtiği Meclis’in teşekkül tarzı birbirine benzemekte. Dolayısıyla bu Meclis’in yapacağı yeni Anayasa da, Kenan Evren’in yazdırdığı mevcut Anayasanın yapılış şeklinden farklı değil.
Bunun için öncelikle “Siyasi Partiler Kanunu” ile “Seçim Kanunu‘nu” değiştirmek ve Meclis’in gerçekten halkın iradesini yansıtmasını sağlamak gerekli.
Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın bu uyarıyı neden bugüne kadar yapmadığını ve Uzlaşma Komisyonu dağıldıktan sonra bu sözleri söylemesinin manasını anlamış değilim.
2- Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç‘ın vurguladığı diğer husus: “İlk 60 maddede anlaştılar. Anlaştık dedikleri maddeler zaten anlaşılmayacak maddeler değil ki. Kenan Evren’i de getirseniz aynı maddeleri yazacaktı ve yazdı da zaten. Bunlar zaten katalog haklar.“
3- Haşim Kılıç’ın yukarıdaki tespitlerine katılıyorum. Ancak mevcut Anayasa’nın hangi maddelerinin “demokratik” olmadığını, hangilerinin “hak ve özgürlükleri kısıtladığını” açıklamadığı gibi, ilk üç madde konusundaki görüşünü de açıklamamış. Ana konu bu olduğuna göre, Anayasa Mahkemesi Başkanının asıl yapması gereken açıklaması için herhalde biraz daha beklememiz gerekecek.
*****
AKP İLK ÜÇ MADDEYİ NEDEN DEĞİŞTİRMEK İSTİYOR?
AKP Genel Başkan Yardımcısı M. Ali Şahin’in, Haşim Kılıç‘ın açıklamalarına cevabı sert oldu: “Anayasa yapmak çelik çomak oynamaya benzemez.“
Üsluptaki kabalığı şimdilik bir yana bırakalım. Şahin, AKP’nin ilk üç maddede yapılmasını istediği değişikliklere örnek verdi:
“Üçüncü maddenin ‘Türkiye devleti ülkesiyle, milletiyle bölünmez bir bütündür’ dediğini vurgulayan Şahin, bizim önerimiz Türkiye devleti, ülke ve millet olarak bir bütündür” dedi. Böylece güya devlet, milletin devleti olacakmış.
Allah aşkına bu değişikliği yapınca hangi uygulama değişecek?
Yine M. Ali Şahin, ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet egemenlik hakkını yetkisini seçtiği organlar eliyle kullanır’ diyor bu darbe ürünü 1982 Anayasası. Kim bu organlar? TBMM bunlardan biri, YÖK bunlardan biri, yargı bunlardan biri, diğer kamu kurum ve kuruluşları bunlardan biri. Hepsi de millet adına egemenlik yetkisini kullanıyor. Darbeciler Meclise ortaklar getirdiler. Kendileri de bu ortaklardan biriydi. Silahlı kuvvetler de, YÖK de bu ortaklardan biriydi. Hem de eşit ortaktılar.”
Görüleceği gibi mevcut maddelerle, uygulamalar farklı olabiliyormuş. Yani egemenlik haklarına ortak oldukları söylenen kurumlar yine var, Anayasa’da aynı maddeler geçerli. Buna rağmen AKP’ye göre bu kurumların egemenliğe ortak olması artık sona ermiş durumda. Hatta kamuoyunda Meclis’in değil, tek adamın egemenliğine gidildiğine dair yaygın bir kanaat var.
Mademki bu maddeler egemenliğe ortak olmanın sebebi değil. O halde neden değiştirme arzusu var?
AKP’nin bu teklifleri, ilk üç maddenin değiştirilebilirliğini kabul ettirme bahaneleri. Bunlar kabul edilirse “heybedeki büyük turp” ortaya çıkarılacaktı da ondan.
Seçimler yaklaştığı için bu niyetlerini açığa çıkaramadılar ve “uzlaşma komisyonu görevini yapamadı” diyerek masadan kalktılar.