Yaz Turizminde Mabetlerin Durumu

110

Cenab-ı Hak, kâinatın yaratılışındaki hikmetleri müşahede etmek ve geçmiş kavimlerin başlarına gelenlerden ibret almak için yeryüzünde gezip dolaşmayı öğütlemiştir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: “De ki: “Yeryüzünde dolaşın da Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığına bakın…” (Ankebut, 20)

İslamî kaynaklarda seyahat; rihle, sefer, seyir kelimeleri ile ifade edilmiş ve Müslümanlar yeryüzünü gezip dolaşma konusunda teşvik edilmişlerdir.

İmâm Şâfiî’nin şu mısraları seyahatin önemini çok açık bir şekilde ifade etmektedir:

“Akıl sahipleri bir yerde oturup kalınca rahat edemezler. / Öyleyse odunu ocağı bırak da dışarılara çık, seyahat et. / Yolculuk et; ayrıldığın bazı şeylere karşılık yeni ve güzel şeyler bulacaksın.

İnsanoğlu üzerinde yaşadığı dünya üzerinde hep hareket halinde olmuştur. Bazen ticaret, bazen öğrenim amacıyla, bazen ibadet maksadıyla, kimi zaman da daha iyi hayat şartları bulmak için yolculuklar yapmıştır. Son yıllarda daha çok dinlenme ve eğlenme amaçlı seyahatler yapılmaktadır.

Özellikle yaz aylarında dünyanın her yerinde olduğu gibi güzel ülkemizde de turizm hareketinin kayda değer seviyelere yükseldiğini görmek insana mutluluk veriyor. Hem yurtdışından, hem de yurt içinden insanların çeşitli araçlarla yollara düştüğünü, güzel ülkemizi görme ve tanıma gayreti içinde olduklarını görüyoruz. Herkes maddi imkânları ölçüsünde ülkemizin doğal güzelliklerinden, turistik ve tarihi mekânlarından istifade etmektedir. Vatandaşlarımızdan bir kısmının çok iyi imkânlarla seyahat ettikleri, bir kısmının da zor şartlarda seyahat ettiklerine, turistik tesislerden yeterince istifade edemediklerine şahit oluyoruz.

Konaklama tesislerinde yolcuların ibadetlerini rahatça yapabilecekleri bir mescit bulunması zaruridir. Yurdumuzun hemen her köşesinde bulunan bütün dinlenme tesislerde bu imkânın mevcut olduğunu görüyoruz.  Bir kısım tesislerde ise mescit levhası asılı olmasına rağmen içerisinin başka işlerde kullanıldığına şahit oluyoruz. Bu mekânların gayesine uygun şekilde kullanılmaması ve üstelik bunun için yapılan ikaz ve uyarılara karşı ilgililerin gösterdiği olumsuz tavırlar üzüntü vericidir.

Kendilerine uğrayan yolcuları en güzel şekilde ağırlamaları, onlara geleneksel Türk misafirperverliğini göstermeleri gereken konaklama tesisi yetkililerinin yapılan ikaz ve uyarılardan ciddi manada rahatsız olmaları, bazen de haddi aşan tepkilerde bulunmaları insanı düşündürmektedir. Bu olumsuzlukların ortadan kalkması için bu işletmelerin ilgili kurum ve kuruluşlarca kontrol edilmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde bu tesislerin düzgün ve temiz hale gelmesi ve yolculara gereken hizmeti sunması mümkün görülmemektedir.

Bu mescitlerin Kâbe’nin birer şubesi olduğunun bilinci ile değerlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü Allah, Kuran-ı Kerim’in Tevbe Suresi 18. ayet-i kerimesinde “Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur” buyurmaktadır. Diğer taraftan mescidlerin bakım ve imarında ihmali olanlarla ilgili de ciddi ikaz ve uyarıların olduğunu da unutmamak gerekir. Bu hususta Yüce Allah,  Bakara Suresi 114. ayetinde; “Allah’ın mescitlerinde O’onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir” buyurmaktadır.

Diğer taraftan yol güzergâhlarındaki bazı camilerimizde günün her saatinde ibadet etme imkânı bulunamamaktadır. Bu camilerden bir kısmı sadece namaz vakitlerinde açık oluyor, vakit haricinde kapalı tutulmaktadır. Bunların günün her saatinde açık bulundurulmaları sağlanmalıdır. Hanımlar için özel abdest alma yerlerine ihtiyaç vardır. Şunu da ifade etmekte fayda olduğu kanaatindeyim. Bu mabetlerin az da olsa bir kısmının müştemilatının temiz olmadığı, dolayısıyla rahat abdest alınamadığı görülmektedir. Din görevlileri kendilerinin temizlik görevlisi olmadıklarını söyleyerek bu mekânların temizliği hususunda mesuliyet kabul etmiyorlar. Hal böyle olsa bile bir şekilde cami müştemilatından olan tuvalet ve şadırvanların temizliği sağlanmalıdır diye düşünüyorum.

Bilindiği gibi, İslam’da camilerin önemli bir yeri vardır. Sevgili Peygamberimiz, yeryüzünde Allah’a en sevimli yerlerin camiler olduğunu bildirmiştir. (Müslim, Salât, 53)

Allah’ın evi kabul edilen camilerin düzenli ve temiz tutulmasına özen göstermek övgüye değer hizmetlerdir. Her Müslüman, camileri kirletecek, havasını bozacak ve cemaati rahatsız edecek davranışlardan sakınmalıdır.

Temizliğe önem vermek, Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın sevgisini kazanma vesilesi olarak bildirilmiştir. Nitekim Bakara suresinin 222. ayetinde şöyle buyrulmaktadır: “Şüphesiz ki Allah çok tövbe edenleri ve çok temizlenenleri sever.”

Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.), “Allah güzeldir ve güzel olan her şeyi sever. Allah temizdir, temizliği sever ve cömerttir, cömertliği sever. Öyleyse avlularınızı, boş alanları ve çevrenizi temiz tutunuz” (et-Tıbbü’n-Nebevi, s.216; Aclûnî, Keşfü’l Hafa, 1/1260) buyurarak bizlere çevremizi temiz tutmamızı tavsiye etmiştir. Ayrıca, “Kim Müslümanların gelip geçtiği yerden onları rahatsız eden bir şeyi kaldırıp atarsa; Allah ona sevap yazar. Allah kime sevap yazarsa; onu cennetine koyar” buyurmak suretiyle de çevresini temiz tutanları cennetle müjdelemiştir.

Görülüyor ki, yüce dinimiz İslam hem temiz olmayı emrediyor, hem de çevrenin temizliğinin sağlanmasını teşvik ediyor. Temiz olanlar ve temizliğe riayet edenleri bir kul için en büyük rütbe olan Allah sevgisi ve cennet ile müjdeliyor.

Öyleyse, yaşı, cinsi, mesleği, mevkii ne olursa olsun, her müslüman kendi bedenini, evini, çevresini temiz tutmalı; başta cami ve mescitlerimiz olmak üzere insanların ortak kullanım alanı olan mekânların temizliğinin sağlanması için elinden geleni yapmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.” (Câmiussagir, II,10)