Yaşasın Hatıralar – Ergün Göze 1931 – 2009

78

Rahmeti-rahmana kavuşmuş olan Ergün Göze’nin hatıraları kitabı Kubbe Altı Yayınlarından “Yaşasın Hatıralar”, Sivas Aydınlar Ocağı Başkanı olan yeğeni Prof. Dr. Fahrettin Göze tarafından Elazığ toplantısında hediye edilmişti. Fakat fırsat bulup okuyamamıştım. Yaz tatilinde okuma fırsatını buldum. Ne kadar güzel-yerinde-aydınlatıcı bilgilerle bezenmiş bir kitabı okumakta geç kaldığımı fark ettim. Kitap bir nefesle okunacak cinstendi.

Ergün Göze, bizim üniversite öğrenciliği yıllarımızda fikirlerinden istifade ettiğimiz bir fikir adamıdır. O yıllarda Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa, Cemil Meriç, Dündar Taşer, Nurettin Topçu, Sezai Karakoç bizlerin milliyetçilik-mukaddesatçılık gibi kavramları manalandırmada fikirlerinden istifade ettiğimiz diğer yazarlardandır. Bu fikir adamları bizler için devlet millet meselelerinin yorumlanmasında ve çözüm önerilerinde rehber isimler olmuşlardır.

Kitabında, Ergün Göze Karadeniz Kıraathanesinden bahseder. Burası 1950’lili yıllarda onlar için milli ve dini duyguların konuşulduğu, tartışıldığı bir yerdir. Bu yerde o dönemle ilgili çeşitli hocalardan aktarılan ilgi çekici hatıraları okuyorsunuz.

1950’li yılların fikir tartışmalarından önemli biri de Peyami Sefa-Nazım Hikmet arasında geçmiştir. Nazım Hikmet o günkü komünist Rusya’ya ve onun lideri Stalin’e  büyük bir aşkla bağlıdır. Peyami Sefa ise komünizmin ülkemize ve insanımıza yararı olmayan, insanlığa iddia ettiği gibi hak, eşitlik ve refah getirmiyeceği noktasında ki görüşleriyle konuyu değerlendirir. Marksizmin dini ve milli değerleri yok saymasını ve bunun getireceği yanlışları gündeme taşır. Ergün Göze Nazım Hikmet’in 80’li yıllardan itibaren bazı milliyetçi ve muhafazakar liderler tarafından önemsenmesini bu hatıralarında yadırgayarak sorgulamaktadır. Bir Türk düşmanı olan Stalin hayranının şiirlerinden alıntı yapmanın manasızlığını haklı olarak hatırlatmaktadır.

Tercüman gazetesi o dönemde siyasi olarak merkez-sağ diyebileceğimiz kesim tarafından okunan bir gazetedir. İyi bir okuyucu kitlesi vardır. Ahmet Kabaklı ve Ergün Göze sevilen ve itibar edilen köşe yazarlarındandır. Ergün Göze’nin yazdığı makalelerinden olan bazı hatıraları ile  1960-1980 yıllarını  daha iyi anlayabilmekteyiz. Bu hatıralar o dönemin olaylarını-liderlerini -siyasi ve fikri çalışmalarının perde arkasını  anlamamızı sağlamaktadır. Boğaz Köprüsü yapılsın-yapılmasın tartışmaları ilgi çekici hatıralarla anlatılmaktadır. O günün Başbakanı Süleyman Demirel ve A.P. Hükümetinin tavrı ile Sn. Ecevit’in söyledikleri ve daha sonra yaptıklarındaki çelişkileri okumaktasınız. Hizmet mantığındaki bir yonetimin kazandırdıkları ile tenkit mantığındaki bir anlayışın bu ülkeye nelere mal olduğunu görüyorsunuz.

Yazar hatıralarında ilkeli gazeteciliğin bir toplum için önemini anlatmaktadır. Hüviyet ve çizgisini  kaybeden bir yayının kendisine verdiği zararın yanında toplumuna kaybettirdiklerini de  anlatmaya çalışmaktadır. Kemal Ilıcak -Nazlı Ilıcak ve bunlarla beraber o dönemin etkin isimleri olarak bilinen bazı yazarların  hal ve tavırları farklı yönleri ile  çeşitli bilgiler verilerek aktarılmaktadır.

1980 li yıllarda  Turgut Özal ve çevresi hem de ANAP’ın kuruluş süreci hakkında  ilginç hatıralar da aktarılmaktadır. Türkiye Gazetesi ve Enver Ören’in   İhlas Holding girişiminin öncesi ve sonrası ile de ilgili çekici bilgiler çeşitli hatıralar üzerinden aktarılmaktadır. İhlasın-samimiyetin olduğu dönemlerde vatandaşın  teveccühü ve işlerin iyi gitmesi, fakat çizgiden ayrılmanın getirdiği yenilgiye gidiş… Bu grubun İman ve inanç çerçevesinde, abdeste sakatlık getirir gerekçesi ile diş protezlerini  dahi yenileniyecek kadar samimi davranışlarına, insanımızın gösterdiği anlayış ve teveccühün bereketi büyük bir zenginlik ve gücü kendilerine sağlamıştır. Bu duyguların kaybı ve aykırılıkların artması ile meydana gelen başarısızlıklar ve büyük hüsran diyebileceğimiz sonuç ise malumdur. Bunlarla ilgili bazı tesbitler de mevcuttur.

Türk milliyetçiliğini, Türk devletinin her ferdini sevme ve onun haklarını görme; bu ülkeyi ve insanlarını emperyalist  ülkelerin insanından aşağı görmeme olarak değerlendiren ve savunan yazar Müslümanlığı insana şeref katan yüksek ahlaklılık şeklinde değerlendirmektedir. Dinimizi insanımız için önemli birleştirici, insanileştirici, faydalaştırıcı yönleri ile önemserken bu kutsalımızın sosyal ve ticari amaçlarla kullanmanın yanlışlığını, zararlığını anlatmaya çalışmaktadır. Böyle bir fikir adamının hatıralarını okumak, çeşitli isimler ve hatıralarla  aktarılan bu bilgilerle o dönemi çok daha iyi anlamayı sağlamaktadır.

Yurt dışında da çeşitli temasları da olan rahmetli Göze “Dinler Arası Diyalog” adına yapılan çalışmaların İslamın tebliğ ve irşat özelliğiyle uyuşmadığına işaret etmekte ve ilgilileri uyarmaktadır.

Son dönemin önemli manevi liderlerinden Mehmet Zait Kotku Efendi’den aktardığı hatırada ilgili çekicidir. Hoca efendiden aktarılan 3 tesbiti önemine binaen aynen aktarıyorum.

– “İstikrar Allah’a mahsustur.”

-.”Dünyada ne kadar insan varsa o kadar dini anlayış vardır, evladım.”

-“İnşallah biz dünya adamı değilizdir.”

Bunlar üzerinde de  herkesin tefekkür etmesi gerekir diye düşünüyorum.

Rahmetli Ergün Göze tesbitlerinde 2000’li yıllar siyasi islamın, ahlaki İslamı saf dışı bıraktığı düşüncesindedir. Nedense bir türlü çözemediğimiz başörtüsü sorununun da son dönemlerde  zevcelerin saçlarını örtmesi yanında kocaların suçlarını örtmesi gibi farklı manalara gelebilecek şekilde de kullanılmakta olduğu kanaati de mevcuttur.

Son olarak da globalizmin ferde cinsellik ve para ile hitap ettiği, şöhret ve gösterişe insanların gereğinden fazla yöneltildiği, bu tuzağa düşülmeyerek milli hasletlerimizi  korumamız ve geliştirmemiz konusunda daha  hassas ve gayretli olmamız hususunda da dikkatimiz çekilmektedir.

Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.