Yasak Meyve

113

Kadim gelenekte Yasak Meyve ayartma veya bilince ulaşma karşılığında kullanılır. Başkasını kendi düşüncene ve arzularına uydurma girişimi bir ayartma yöntemidir. Allah, Hz. Âdem’i ve Havva’yı ‘…Şu ağaca yaklaşmayın yoksa hainlerden olursunuz’ (Bakara 2: 35) şeklinde uyarır. Fakat ‘Şeytan her ikisinin ayağını kaydırdı ve onları içinde bulundukları yerden uzaklaştırdı.” (Bakara 2: 36) Çünkü onları, ‘güzel sözler ve ebedilik vaadi ile aldattı, ayarttı. İkinci anlamı: Hz. Âdem ve Havva yasak meyveyi yediler, kendilerini ve dış dünyayı fark ettiler. Yani bilince ulaştılar.

Yasak Meyve Pazarlama: Ayartma

Sinsi ve şeytanca tekniklerle ‘adam ayartanlara’ yasak meyveyi pazarlayan, yasak meyve satan adı verilir. Mitik anlatımda muhatabı gerçek dışı ve süslü sözlerle ayartma işi ‘şeytanca bir tutum’ olarak anlatılır. Son zamanlarda ülkemizde uygulanan ayartma tekniği sınırlarını aşarak şeytanî bir şekle bürünmeye başlamıştır. Kendilerinde olağanüstü güç vehmeden bir kesim ‘kendi düşünce ve arzularına uymayan herkesi’ özgürlük ve demokrasi düşmanı olarak gösteriyor. Eğer kendi arzularına ve düşüncelerine uygun hareket ediyorsan olguyu ve olayları anlamış oluyorsun. Aksi takdirde onların nazarında basireti bağlanmış şaşkın ördeksin.

Anlam ve edep sınırlarını aşan bu tutum ve yöntem Başbakan’a da uygulanmak istenmektedir. Ayartma ve iğva tekniklerini iyi bilen bu zevat ‘KCK operasyonuna Başbakan’ın ikna edildiğini ve kucağına zehirli hediye bırakıldığını’ iddia ederek şöyle demektedir: “PKK’nın silahlı gücünün bir olgu olarak görülmesi gerektiğinden hareket ederek bunun son bulması için diyalog ve müzakere yolunun seçilmesi gerekir.’ Başbakan’a KCK, senin kucağına atılan zehirli hediyedir’, yani sana yasak meyve yedirildi, ayağın kaydı. Bundan vazgeç, şu dediğimizi yap: Eğer sınır dışı / Irak’ın kuzeyine operasyon yapma, eğer yaparsan Türkiye’nin Afganistan’ı ile tanışırsın. Bu da senin sonun olur.

Türkiye gibi bir ülkenin Başbakanı’nı bir taraftan tehdit ederek, öbür taraftan böyle yaparsan meseleyi çözer ve iktidarını sürdürürsün şeklinde seviyesiz nasihatler de bulunmak her şeyden önce ayıptır. Bu kelimenin tam anlamıyla Yasak Meyve satmaktır. Kendi düşünce ve arzularına aykırı bir duruş sergileyen Başbakan’ı tehdit ve süslü sözlerle ayartma hamlesidir. Meselenin çözümüne yönelik olarak yapılan öneri belirtilen ayartma hamlesini ele vermektedir: “Bu yol, ancak sivil siyaset alanının genişletilmesi ve demokratik iklimin genişletilmesiyle mümkün olabilir.” Eline silah almış, her yerde herkese saldıran bir terör örgütü ortada olduğu halde ‘sivil siyaset alanından bahsetmek’ iğva değilse nedir? Keza ‘her diyalog girişimin sonunda’ taleplerini bir adım daha ileri götüren örgütün mevcudiyeti ortada olduğu halde sivil siyaset ve demokrasiden bahsetmek iğva değilse nedir?

Son günlere kadar belirtilen çerçevede duruş sergileyen numaracı cumhuriyetçilerin milli devletten rahatsız olduklarını düşünürdüm. Fakat Başbakan’ın uygulama yönünde hataları olmakla birlikte terör örgütüne karşı bir tavır geliştirmesi ve özellikle AB ülkelerinin terör örgütüne maddi ve siyasî destek sağladığını ifade etmesini eleştirmek başka bir amaca yöneliktir. Böyle bir eleştiri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin karşısına terör örgütünü bir güç olarak çıkartma çabasından ve kanın akmasını derinleştirmeden başka hiçbir anlama gelmez. Terör algısını abartarak ve yenilmez göstererek, terör örgütüne karşı çıkanları da ‘nesnel müttefik’ olarak tanımlamak bir çatışma alanının oluşmasına katkı sağlamaktan başka ne işe yarar? Bir deprem hadisesinden sonra ‘İran, Suriye ve Türkiye’ uyruklu terörist müttefikin Van’ı kana boyama girişimini hangi sivil siyasetin alanını genişleterek çözeceksin? Bir milleti en acı gününde vurma algısından sonra ‘sivil siyasetten’ bahsetmek Yasak Meyve pazarlamaktır. Sivil siyaset ve demokrasi meşru siyasî zeminin konusudur. Böyle bir zeminin olmadığı ve terör örgütünün en üst saldırılar yaptığı bir ortamda Türkiye’nin Afganistan’ından bahsederek siyasî iradeyi tehdit etmek ‘özgürlük ve demokrasi’ gibi siyasî ve ahlakî değerlere duyarlı olmanın ürünü değildir. Bu tutum, Yasak Meyve pazarlama görevini üstlenmenin ürünüdür.

Yasak Meyve: Bilince Ulaşma

Kadim gelenekte yasak meyveyi yemek, insanın kendini ve dış dünyayı fark etmesi anlamında açıklanır. Uzun süre ‘zihin inşa etme ve yönetme ustalarının’ etkisinde kalan siyasî temsilciler ve bürokratlar işin gerçek mahiyetini görmediler. Terör örgütüyle müzakere ve diyalog yolunu seçtiler. Bu politika nedeniyle Türkiye ağır kayıp verdi. İki ay içinde verdiğimiz kayıplar, şehit sayısı durumun ne kadar acı ve vahim olduğunu göstermektedir. Türkiye, kendinin ve dış dünyanın farkına vararak ‘ayartma ustalarının’ kontrolünden çıkar ve süslü sözlerin büyüsünden kurtulur.

AB ülkelerinin teröre siyasî ve maddî destek sağladıkları üzerinde konuşulmayacak kadar bedihidir. Terör örgütü ve uzantılarının da ‘sivil siyaset ve demokrasi’ gibi bir derdinin olmadığı açıktır. Kana susamış ve kan dökmeyi varlığının gerekçesi sayan bir algı, her türlü insanî değere yabancıdır. Deprem hadisesini dahi ayrımcılığın bir aracı yapan algı hiçbir değer üretemez. Yasak Meyve satanlar her ne kadar ‘kanı, özgürlüğün aracı’ saysalar da gerçek ortadadır. Ayartma ve iğva içerikli meyve yemek: Haramdır, tövbeyi gerektirir.