Yalan Haber ve Propaganda

101

Ben medyadaki yazılı ve görsel haberlere inanmam. İnsan masal dinlerken, tiyatro veya televizyon seyrederken işittiği veya gördüğü şeylerin doğruluğuna inanabilir mi? Haberlerin bunlardan ne farkı var? Şimdi yalan haber yayınlamak bir sanat, bir uzmanlık mahiyetini almış bunun birçok memurları, uzmanları, kuvvetli teşkilatları vardır. Hatta bazı memleketlerde bunun için bir bakanlık bile kurmuşlar. Başına bir yönetici koymuşlar.

“Yalan haber yayınlamanın kibarca ismi propagandadır. İnsanın yediği yağın halis yağ olduğundan emin olması gibi gazete ve ajans haberlerinin yahut adi sokak laflarının doğruluğundan da emin olmalıdır. Bugün bütün insanlar bu propaganda denilen ağın içindedir. Bir taraftan ilim, insanlara hakikati öğretmeye çalışırken, diğer taraftan da propaganda, insanları yalanlara inanmaya zorlar.

Medeniyet ikiyüzlü, huysuz, suratsız, ihtiyar bir kadın gibidir. Doğruyu da söyler, yalanı da icat eder. Yalan söylemek, ticaret adına yapılırsa adı reklamdır. Siyaset için yapılırsa adı propagandadır. Din adına yapılırsa, adı misyonerliktir. Ahlak adına yapılırsa nezakettir. Bizce en iyisi ahlak adına yapılanıdır. Çünkü en az zararı ve en çok faydası olanı budur.

Haberleri masal dinler gibi dinlemeli, en akla sığmaz masallarda bile bir hakikat payı olduğu gibi en yalan haberlerde bile bir hakikat belirtisi vardır. Mesela birisinin aleyhine bulunmakta ısrar ediliyor. Bu yalnız ona çok değer verildiğini gösterir. Ajanslar, gazeteler bir haberde çok
mübalağa gösterdiler mi mutlaka onun aksi doğrudur. Çünkü fiilin tesirini azaltmak için sözün kuvvetine müracaat ediliyor. İnsanların yüzleri sinemadaki çehrelerden farksız olduğu gibi sözleri de romanlardaki sözlerden daha çok doğru değildir.

Rahat yaşamak isteyen ne yüzlere aldanır, nede sözlere inanır. İnsan öyle bir kumaştır ki tersi yüzüne uymaz. Sözlerin arkasında işleri görebilmek haberlerden ziyade vakalara dikkat etmek hünerdir. Büyük düşünür Türk Milliyetçisi Ziya Gökalp, İngilizler tarafından sürgün edildiği
Malta Adasında 14 Ekim 1920’de kızı Seniha Hanım’a yazdığı mektuptan alınan yukarıdaki sözler bu gün tazeliğini korumuyor mu?

Araştırmacı yazarlar, karıştırmacı yazarlar gizi belgeleri ele geçiren bitirim gazeteciler. Başbakanın uçağına çağrılan gazeteciler, çağrılmayan gazeteciler, yağcılar, yağdanlıklar. Türkiye Cumhuriyetini bölmeye, parçalamaya çalışan PKK militanlarının şehit ettiği kahraman Türk Askerinin cenazeleri memleketlerine gönderilirken, meşhur aktrisleri plajlarda bikiniyle resimlemeye çalışan becerikli uyanık gazeteciler, televizyoncular sizlere sesleniyorum.

Büyük Türk düşünürü, Türk Milliyetçisi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirdaşı Ziya Gökalp’in kızına yazdığı mektubu bir daha dikkatle okuyun ve düşünün. Büyük Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinde gençlere çizdiği tablo bugün daha ağır şartlarda devam etmektedir.

Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet devam etmesi için, şahsi menfaatlerimizi ülke menfaatlerinin üzerinde görmeyelim. Gaflet delalet ve hatta hıyanet içinde olmayalım. Şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle birleştirmeye çalışanlar Türk Milletinin çelik iradesine çarparak parçalanacaklardır. Tarih bunun örnekleriyle doludur.