14 Mayıs 1950 seçimlerinden halk reyine sahip çıktı, siyasi irade hile yapamadı ve 27 yıllık CHP iktidarı gitti, yerine Demokrat Parti serbest seçimle iktidara geldi.
Adnan Menderes’i politikaya sokan bizzat Atatürk’tü. Aydın’daki bir gezisi sırasında çiftliği gezen Mustafa Kemal Paşa, bu tahsilli, görgülü, medeni gencin kim olduğunu soruyor. Öğrendikten sonra da bizzat Adnan Menderes’e milletvekilliği teklif ediyor. DP kurmaylarından Celal Bayar zaten Atatürk’ün başbakanı ve “Galip Hoca” adıyla harbe giren bir İstiklal Savaşı kahramanıydı. Fuat Köprülü ise bir akademisyen olarak üniversitede hocalık yapıyordu. Kurtuluş Savaşı’na katılan Refik Koraltan da hukukçuydu. DP bu dört önemli ismin etrafında vücut buldu. Yabancılar, basın ve batılı devletler seçimi kazanan DP için “Beyaz Devrim” diye bir tespitte bulunuyorlardı. AGİT yoktu, NATO’ya ülkemiz henüz girmemişti.
Londra: Siz Müslümansınız, Aramızda Yeriniz Yok
Tarihe şöyle bir göz atınca Osmanlı Cihan Devleti 20 milyon kilometrekareden sonra küçülmüş, 1908 Meşrutiyetinde 7 milyon kilometreye inmişancak, Meclis-i Mebusan da Sevr’i uygulatmamıştı. Sevr’e göre sadece iç Anadolu’da Ankara merkezli bir bölge bize bırakılıyordu!. Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki İstiklal Savaşımızın kumandan ve askerleri bu zincirleri kırdı. İkinci Dünya Harbi sonunda Stalin hayatta ve ısrarla Türkiye’den kuzeydoğudaki üç ilimizi ve boğazdan üs istemekte. Türkiye tehdit altında. Üstelik yorgun ve imkanlarını harcamış bir vaziyetteyiz.
Kısa adı NATO olan Kuzey Atlantik Antlaşması bir alternatifti.12 batılı ülke tarafından savunma amaçlı olarak 1949 yılında kurulmuştu. İsmet İnönü’nün içe kapanık dönemi bunu fark etmedi. DP ilk tasarruf olarak NATO’ya girmek istese de İngiltere”Siz Bir Müslüman Ülkesiniz. Burası Bir Hıristiyan Birliğidir. Sizi Alamayız” deyince Zafer Gazetesi’nden Mümtaz Faik Fenik bunu sütununda yazdı. Ancak Sovyet tehlikesinin ABD farkında. Ayrıca bütün batılı devletler Sovyetlerin ve komünizmin Avrupa’ya sarkmasından endişeliler.Amerikan Başkanı Rozvelt (Roosevelt) Waşhington’dan geldi hasta olmasına rağmen. Felç geçirmişti. Tahran’da Çorçil(Churchill) tarafından ikna edildi. Üstelik Balkanlar bir zamanlar Türk topraklarıydı ve bölgede hala bir çoğu yaşıyor. Stalin’in tehditleri karşısında bu nüfus bir nevi önlemdi. Ayrıca Sovyetlerin askeri teçhizatını Amerika veriyordu.
Büyükelçi Feridun Cemal Erkin’in “Dışişlerinde 34 Yıl” adlı anı kitabına göre;Tahran Konferansından sonra Çorçil Tarsus’a geldi. Bir tren vagonunda müzakereler yapıldı.(Bu vagon hala Tarsus’ta müze olarak sergilenmektedir) Zaten Türkiye’yi yanında görmek isteyen Almanya işgal ettiği topraklardan ve Balkanlardan çekilmeye başlamıştı. İsmet İnönü Mustafa Kemal gibi değildi. Çekingen, kapalı, içe kapanıktı. Almanların çekildiği yerler Ankara’ya teklif edildi. İnönü reddetti. Zaten NATO’ya da girmeyi başaramamıştı.
Karmakarışık Yıllar
O yıllarda Ankara’da casus kaynıyordu. Sırbistan’dan Balkan göçmeni, Hukuk Fakültesi öğrencisi ve özel olarak eğitilmiş Ömer Tokat adındaki Sovyet Casusu Ankara’daki Almanya Büyükelçisi Franz VonPapen’e suikast yapmakla görevlendirilmişti. Almanya eski Başbakanı VonPapen Türkiye’yi ya yanına çekmek ya da tarafsız kalmasını sağlamaya çalışıyordu. Ancak Casus Ömer Tokat’ın bombası elinde patlayınca parçalandı,VonPopen bu suikastten kurtulmuştu. Suikast Davası için toplanan ceset parçaları bir kavanoz içinde mahkemeye götürülmüş, dünya basını davayı yakından izlemişti.
Türk Tarihi’nde Enver Paşa Birinci Dünya Savaşı’nda ülkesine ve kendisine büyük bir fatura ödetti. Ancak Halil Paşa Dicle kenarındaki Kut’ülAmmare’de İngiliz ordusunu ve müttefiklerini ağır bir yenilgiye uğrattı (1916). Başta İngiliz General Charles Townskend olmak üzere çok sayıda esir aldı. Bu hatırlatmayı yaptıktan sonra yeniden Demokrat Parti günlerine dönelim.
SSCB’de Stalin ölmüştü. Bir polit büro üyesi KGB Ajanı “Diktatör öldü” dediği için kurşuna dizildi. Çünkü Stalin ilkinde değil, ikincisinde öldüğü kesinleşmişti. Yani iki defa ölmüştü. Almanya ve Kore ikiye bölünmüştü. Japonlar da Kore’den çekilince komünistler ülkenin tümünü işgal etmek istedi. Amerika da daha önce Horoşima’ya atom bombası atmış, 140 bin Japon hayatını kaybetmişti.
Birleşmiş Milletler çerçevesinde Türkiye de Kore’ye bir Tugay gönderme kararı aldı. Türkiye’deki sosyalist görüşlü yazarlar Demokrat Parti’nin Kore Savaşı’na asker göndermesini eleştiriyordu. Hatta Moskova Nazım Hikmet’i Kore’ye göndererek Çinlilerin elinde esir Türk askerlerini; konuşması ve şiirleriyle etkilemeye çalıştı. Böylece SSCB emperyalizmine hizmet etti. Ancak Türk askerlerinin itirazıyla karşılaştı, Nazım konuşamadı. Olmadı. Beceremedi. O günlerde Küba dahil komünizm bir moda gibi bütün dünyada hızla yayılıyordu.
Cumhurbaşkanının Babası Tabur İmamı
Türkiye’nin en büyük müttefiki artık ABD idi. Kore’ye gitmek üzere bir Türk gemisi İskenderun’da hazırlanırken, Amerikalılar bir hatırlatmada bulundular: Türk Tugayında imamınız yok?! Samsun’dan Zübeyr Koç adındaki bir din görevlisi hemen hazırlanarak devreye sokuldu. Oysa Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın babası bile Türk Silahlı Kuvvetleri’nde tabur imamıydı. Zübeyr Koç Kore’de iz bıraktı. Müslümanların sayısı arttı. 5 cami inşa edildi. Ancak misyonerler daha fazla gayret gösteriyor, kadro ve kaynaklarını artırıyorlardı. Hatıralarını bizimle paylaşan Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş bir hatırasını aktardı konuyla örtüşen.
-Libya Lideri Kaddafi İslama Davet Cemiyeti’nin konuğu olarak beni de çağırmıştı. Dünyanın dört bir yanından konuklar vardı. Toplantı salonuna girdiğimde henüz tanıştığım biri yerini bana tek etmek istedi. Kabul etmedim. Ama anlattıkları dikkat çekiciydi bu Koreli Müslümanın “Bir Türk var iken ben buraya oturamam. Türkler Kore savaşı sırasında bizi İslamiyet’le tanıştırdılar. Onlara müteşekkirim.
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’a göre Türkçe, Korece ve Japonca kelime sonuna eklemeli dillerdir. Dolayısıyla bu diller aynı gruba mensupturlar. Dilimiz de bölgede yaygınlaşabilir böylece.
Mao yönetimindeki Çin Halk Cumhuriyeti de savaşa müdahale etmişti. Korgeneral Tahsin Yazıcı, Albay Celal Dora ve Türk askerleri destan yazdılar. Sancağımızı bellerine sararak Çin kuşatmasını çarpışarak yardılar ve kurtuldular. Türkiye Radyolarından ilk defa Kore’deki şehitlerimiz için mevlit okutuldu, Kur’an kıraat edildi, dualar yapıldı. Türkiye bu savaşta en az esir veren NATO ülkesi oldu. Yaralılarını askerlerimiz bırakmayarak birliklerine taşıdılar. Diğer ülkelerin yaralı askerleri ise esir düşmüştü.
Dayım Hakkı Sarıca o günlerde yüzbaşı idi. Kore’ye giderek gazi oldu. Mekanı cennet olsun Albay Hakkı Sarıca’nın. Ailesi Kilis’te yanımızda kalırdı. Evimize hergün sırf Kore haberleri için birkaç gazete alınırdı. Kore için gazeteler özel sahifeler ayırmıştı, günü güne haberler ve ek ilaveler verilirdi. Kahvelerde toplanan halk bu haberleri okuyarak alkışlarlar, dualar ederlerdi.
Kore Gazileri savaş bitince büyük coşku ile karşılandı. İstanbul Harbiye’deki Spor ve Sergi Sarayı’nda Korgeneral Tahsin Yazıcı’ya Kore Savaşı anlattırıldı, müdür Fethi Gemuhluoğlu tarafından özel programlar gerçekleştirildi.
Terazinin İki Kefesi
Demokrat Parti iktidarında önemli sanayi hamleleri gerçekleşti. Havaalanları, barajlar, yollar, köprüler yapıldı. Eğitim, Bakan Tevfik İleri tarafından dini eğitim öncelikli konu olarak hükümet programına alındı. Köy Enstitüleri kapatılarak öğretmen okulları açıldı. İlk, orta mektep, lise ve İmam Hatip Okulları’nın sayısı artırıldı, Yüksek İslam Enstitüleri kuruldu. ABD ile olan ilişkiler çok daha önemli hale geldi.
Ancak İsmet İnönü liderliğindeki CHP muhalefeti artarak devam etti. Paşanın Damadı Metin Toker yayınladığı Akis Dergisi ile muhalefette en önde duruyor, bunu yine CHP’nin yayın organı durumunda olan Ulus, Ahmet Emin Yalman’ın Vatan, Bedii Faik ve Falih Rıfkı Atay’ın Dünya, Malik Yolaç’ın Akşam gazeteleri takip ediyordu. Hükümete ise Büyükdoğu, Zafer, Kudret, Tasvir, Yeni İstanbul(Habip Edip Törehan), Demokrat İzmir, Adalet, Havadis, Son Posta gazeteleri açıktan destek oluyor, yazarlar Mümtaz Faik Fenik, eşi Adviye Fenik, Necip Fazıl Kısakürek Demokrat Partiye arka çıkıyorlardı. Hürriyet, Milliyet, Tercüman ise orta yolda yayın yapıyordu. Radyolar ise tamamen Demokrat Parti’nin emrindeydi!.
İsmet Paşa her gün ağır eleştirileriyle gazetelere manşet oluyor, Demokrat Parti de maddi-manevi hamlelerini gerçekleştirirken tuzaklara düşüyor ve hatalar yapıyordu.
Falih Rıfkı Atay köşesinde “Atatürk kanunla korumaya muhtaç değildir” diye yazarken DP; 5816 Sayılı Atatürk’ü Koruma Kanunu çıkardı. Bayar “Atatürk’ü sevmek ibadettir” derken, Menderes de “Türk Halkı Müslümandır ve Müslüman kalacaktır” açıklamalarını ısrarla sürdürdü. İnönü’nün Türk paralarından Atatürk’ün resminin çıkararak kendi fotoğrafını yayınlanması dikkatleri üzerine topladı. DP kendi tabanı hüviyetindeki 81 şubesi olan Milliyetçiler Derneğini kapattı, “irtica geliyor” iddiasıyla kanaat önderleri Bediüzzaman Said Nursi ve Kemal Pilavoğlu ile gönüllülerini tutuklattı, silahlı kuvvetler içindeki cuntayı haber veren Albay Samet Kuşçu mahkum, 8 subay beraat ettirildi. Bu yönetim anlayışı, gafletti.Basın üzerindeki ısrarlı taciz ve tutuklamalara karşılık devlet radyosunu parti organı haline getirmeye varan tasarruflar darbeyi tetikledi.
a sürdürdü. İnönü’nün Türk paralarından Atatürk’ün resminin çıkararak kendi fotoğrafını yayınlanması dikkatleri üzerine topladı. DP kendi tabanı hüviyetindeki 81 şubesi olan Milliyetçiler Derneğini kapattı, “irtica geliyor” iddiasıyla kanaat önderleri Bediüzzaman Said Nursi ve Kemal Pilavoğlu ile gönüllülerini tutuklattı, silahlı kuvvetler içindeki cuntayı haber veren Albay Samet Kuşçu mahkum, 8 subay beraat ettirildi. Bu yönetim anlayışı, gafletti.Basın üzerindeki ısrarlı taciz ve tutuklamalara karşılık devlet radyosunu parti organı haline getirmeye varan tasarruflar darbeyi tetikledi.