“Bugün haberlerde TBMM’ye yeni bir vergi paketini içeren kanun teklifi sunulduğunu öğrenince aklıma bunlar geldi… Fakirlik ve açlıkla sınadığınız halkı bir de vergi ile imtihan etmeye kalkmayın. Gelir adaletsizliği yüzyıllardır bu topraklara hâkim. Türk Milletine hizmet etmek istiyorsanız gelin bu döngüyü kıralım…”
Türkiye’nin kırılgan bir ekonomiye sahip olduğu genelde katıldığımız bir düşüncedir. Bir de buna ekonominin kötü yönetimi eklenirse bütün yük halkın omuzlarına çöker.
Günümüzde (bugün) Türkiye yine ekonominin kırılganlığının ve kötü yönetiminin ağır baskısı altında…
İktidarın ise çarkı döndürebilmek için kullandığı argümanların en başında vergiler geliyor. Bu sebeple uçan kuştan bile vergi alınır oldu. Bununla da yetinilmeyip bir sinekten beş kilo yağ çıkarma telaşına düşüldü. (Dünde öyleymiş bugün de öyle ne yazık ki) Bu kadarı da olmaz!
Devlet “deli dumrul” değildir. Öyle köprünün başına geçip geçenden bir geçmeyenden iki alsın! Halkın üzerine bu kadar gitmeyin… Bu halk geçim derdi, işsizlik, yoksulluk, pahalılık (şimdi de açlık) gibi şeylerle uğraşıp duruyor bir de bunun üzerine haksız ve adaletsiz fahiş vergileri eklemeyin.
Dediğim gibi “vergi kutsaldır” ama adaletsiz olmazsa!
Zaten insanlar vergilerini zamanında ödeyemedikleri veya hiç ödeyemedikleri için hükümet edenler devamlı olarak gecikme faizlerinde indirime yada silmeye giderek ve vadeye yayarak “yeniden yapılandırma” adı altında vergi tahsil etmeye çalışıyor.
Türkiye ağır vergiler altında inleyen (az kazanan) halkın üzerindeki vergi yükünü hafifletmelidir. Bu halkın daha rahat ve refah içinde yaşamasına sebep olacaktır.
Siz bakmayın halkın bu konuda sesinin çıkmamasına. Fıkralar da olduğu gibi halkın sıkıntıdan kahkahalar atarak gülmesi yakındır (bir türlü gülmüyor çünkü ikna ediciler mutluluğu ahirette arayın diye pazarlama yapıyor) diye düşünüyorum… Bu da hayra alamet bir durum değildir!
Günün birinde vezir padişahın huzuruna çıkmış:
– Efendim hazinede para yok, yeni vergilere ihtiyacımız var…
– Eeee iyi de, ne vergisi koyalım?
– Galata köprüsünün başına bir adam koyalım, gelip geçenden bir akçe alalım.
Aradan bir süre geçmiş… Padişah merak etmiş:
– Ahaliden bir tepki var mı?
– Hiç bir tepki yok, demişler.
– İyi o zaman köprünün çıkışına da adam koyalım 1’er akçe daha alalım…
Yine tepki olmamış! Padişah bu sefer kızarak köprünün ortasına da bir adam koyalım, bir akçe de o alsın demiş…
Bir hafta sonra vezire vergi toplama işinin nasıl gittiğini soran padişah; vezirden
– Halkın durup durup nedensiz kahkahalar attığını ve zil takıp oynadığı cevabını alınca tehlikenin farkına varan padişah hemen vergilerin indirilmesine hükmetmiş…
Yani bizim halkımıza da dolaylı veya dolaysız vergilerden dolayı artık gına gelmiştir. Durup durup gülmesi ve zil takıp oynaması (pek inanmıyorum) yakındır. Yapılacak iş nerede ise her alanda olduğu gibi vergi sisteminde de bir reform yapmaktır… Vergiye çok ihtiyacımız var diyorsanız ilk önce devlette israfı önleyerek vergiye olan ihtiyacı azaltın derim!!!