Van Minut, Two Tayyip Yahut Game Out

92

Ne demiş Platon; “Demokrasinin temel ilkesi halkın egemenliğidir. Ama ülke yönetiminde doğru tercihlerin yapılabilmesi için de halkın, çoğunluğu iyi eğitim görmüş kişilerden oluşması gerekir. Eğer böyle değilse demokrasi otokrasiye dönüşür. Güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin devleti başarıyla yönetebileceği sanılır.”

Popülarite anketlerinde Tayyip Erdoğan‘la Mustafa Sarıgül başbaşa gidiyormuş. Al birini İstanbul‘dan, ver birini İstanbul‘a.. Demek ki birileri, birilerini belediye işlerinde bulup Yeşilçam‘a transfer ediyormuş. Malumunuz 12 yıllık meşhur bir dizi bitmek üzere.

Ayakkabı kutularıyla hırsızlık ve yol boyu yolsuzluk suç üstüsüyle kontra atağa yakalanan İktidar; Kuran’da rüşveti yasaklayan açık bir ayet yok ki ve Kıskanma ne olur, din dersine çalış; senin de olur söylemleriyle kendi seyircisinin homurtusunu susturmuş vaziyette.

Kayıp yüzde 10, az bir hasar. Bu tip durumlarda ekonomi ağır basar. Kontrollü bir kriz mi istersiniz yoksa bir devalüasyona mı gidersiniz bilemem; orası sizin sofrayı kuranlarla başkasının sofra sırası geldiği için sizi sofradan kaldıracak olanların bileceği iş. “Direneceğiz” diyorsanız biraz “Direne, direne kazanacağız!” derken polis copu ve biber gazı yiyenlerin sahnelerini ağır çekim tekrar be tekrar izlemelisiniz.

Konya Akşehir‘de öğretmenciliğe başladığımda Hoca Nasrettin’in Türbesi dikkatimi çekmişti. Girişte demir bir kapı; ortasında bir kulp ve zincirler var ama türbenin dört bir tarafı da açık. Sıcak para, Özelleştirme ve Borsa adı altında ülkenizi yabancı sermayeye açmışınız dört bir yandan. Direneceksiniz de merhum Hoca‘nın türbe giriş kapısından mı, nereden?

Tam da bu noktada ben Canpolat Tayyip Erdoğan‘dan second / ikinci “van münüt” çıkışı beklemekteyim. Zira ekonomik sarsıntı 9 kusurlu hareketten biridir ve halk nezdinde “penaltı” olarak adlandırılır. Bu da şu demeye gelir ki 3 vakte (30 Mart’a) kadar birinciliği çok eski bir partinin yeni bir sürüme kaptıracaksınız. Yani oyun dışı (game out) kalma mevzuu.

Dolayısıyla olay budur; Davos olmaz, Humus olur, Halep ordaysa kurşun bulunur ve illaki Kemal Sunal filmlerinin tiryakisi halkımızın kabarası ayranına bir kolay zafer sunulur. “Sahte Kabadayı” filmini kaynak göstermiştim ama süzülerek görüyorum ki hala dipnota bakılmamış. 

Irak dersem çık, İran dersem çıkma. Ermenistan‘la barış çubuğu yakma ama çaktırmadan Kıbrıs‘ı da kuzey halkına bırakma. IŞİD’a niyet el-Nusra‘ya ve’l-Kaide‘ye kısmet bir sefer, bir de küçük ölçekli zafer iyi gider bu sıralarda. Netekim biz abartma tozuyla zaferinizi sekiz anket boyu kabartırız da.

Ve ne demiş Nietzsche; “Cahil bir toplum özgür bırakılıp kendisine seçim hakkı verilse dahi hiçbir zaman özgür seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil bir toplumla seçim yapmak okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır. Böyle bir seçimle başa gelenler düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan madrabazlardır.”

“Yürü bre Tayyip Sultan, devran senindir!”