Vakit Değişim Vaktidir

101

23 Haziran 2019 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yenileme seçimlerinde Ümraniye’de gözlemci olarak görevliydim. Gün boyunca 5-6 okul gezdim ve hepsi AKP’nin sağlam farklarla işi götürdüğü okullardı. Kendi görüşümü belli etmeden seçmenlerle sohbet etmeye ve olayları nasıl yorumladıklarını analiz etmeye özen gösterdim. Önceki seçimde Binali Yıldırım’ın %57’lerle kazandığı Ümraniye’de seçmen kızgın demiri andırıyordu. ”Bu zamana kadar AKP’ye oy verdik ama seçilmiş adamın hakkını yediler.” Cümlesini kaç vatandaştan işittim, inanın sayamadım. İktidar kanadında oy kaybı olacağı netti ama Binali Yıldırım’ın Ümraniye’de %50,90 oya kadar gerileyeceğini asla beklemiyordum. Binali Yıldırım %6 dolaylarında oy kaybederken, Ekrem İmamoğlu %41’lerdeki oyunu %47,85’e yükseltmişti. Yalnızca 2 ay içinde %6’lık seçmen saf değiştirmişti, tutanakları birleştirirken AKP’li görevlilerin ”Ümraniye böyleyse, biz genelde ne yaptık ?” diye ağlamaklı olduğuna da bizzat şahitlik ettim. O anları kelimelerle tarif etmem inanın zor. 2014 Mahalli İdareler Seçimlerinden beri çokça seçimi yakından izleyen, 24 Haziran döneminde sahada aktif çalışma yürüten ve hayal kırıklığına uğrayan biri olarak %10 farkla İstanbul’da yarışı önde tamamlamak bambaşka bir hissiyatı.

Fevkaladeydi ama ben bu zamana kadar eleştirdiklerimin hiçbirini yapmayacağıma dair kendime söz vermiştim. Nasıl iktidar cephesinden gelen yakışıksız lafların karşısında duruyorsam, Binali Yıldırım’ın şahsına, eşi Semiha Yıldırım’a ve AKP’nin teşkilat mensuplarına dair söylenen tüm yakışıksız lafların da karşısında durduğumu belirtmek isterim. Seçimi kazanmış olmak, sorumluluğu üzerine almış olmaktır ve artık en olgun yaklaşımı sergileme mesuliyetinin başa düştüğü andır. Bu an geldiğinde başkalarının ne dediği bizleri ilgilendirmemeli, biz olgunluğumuzu duruşumuzla muhakkak göstermeliyiz. ”Kutlama da mı yapmayalım ?” Diyerek seviyeyi kaybedenleri durup düşünmeye davet ediyorum ve diyorum ki ‘‘Böyle kutlayacaksanız, kutlamayın”.

Binali Yıldırım geçen seçimde yaptığı büyük hatanın farkına varmış olacak ki hemen kameralar karşısına geçip seçimden çekildi, kazananı tebrik etti ve Ekrem İmamoğlu’na çalışmalarında destek olacağını bildirdi. Binali Yıldırım bu hareketiyle bizlere özlediğimiz, hasretini çektiğimiz devlet adamı duruşunu gösterdi, iyi ki gösterdi. Bu sonucun Recep Tayyip Erdoğan için bir fırsat olduğunu, şahsını rehabilite etme noktasında yol gösterici işlev görebileceğini düşünüyordum ama sayın Cumhurbaşkanı hatalarını görmemekte inatçı, sayın Cumhurbaşkanı yapılan yanlışlardan dönmemekte ısrarcı, sayın Cumhurbaşkanı tek bir kişinin koskoca devleti yönetemeyeceğini anlamamakta ısrarcı ve en kötüsü sayın Cumhurbaşkanı milleti her rengiyle kucaklamamakta ısrarcı. Dolayısıyla benim gözümde bu seçimde %10 farkla milletten tokadı yiyen isim Binali Yıldırım değil, Binali Yıldırım’ı senelerdir statükocu bir anlayışla o görevden bu göreve koşturan ama bir kez ”Ben nerede yanlış yaptım ?” demeyen Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Bir erken genel seçim kararıyla karşılaşmazsak önümüzde 4 senelik uzun bir hizmet dönemi var. Millet İttifakı’nın bileşenleri CHP ile İYİ Parti doğru adımları ve özellikle iktidarın art arda gelen hataları sayesinde hayati kentlerin başkanlıklarında koltukları devraldılar, bu durum pek doğal şekilde senelerdir galibiyet alamamış camiada halen büyük motivasyon kaynağı olarak görülüyor. Yaz havasını koklamak bence de güzel ama bu motivasyonun artık hizmetler için enerjiye dönüştürülmesi gerektiği kanaatindeyim. Ülkemizin, kentlerimizin çığ gibi büyüyen sorunları var. Tabii ki genelde iktidar elde olmadığı için köklü reformlar yapmak olası değil ama 1 sene öncesine kıyasla yerelde etkinliği elde etmiş Millet İttifakı var, devlet yönetiminde hatırı sayılır paye almış Millet İttifakı var.

 

 

Millet İttifakı’ndan seçilen başkanlarımızın, meclis üyelerimizin; Millet İttifakı teşkilatı mensuplarımızın artık kutlamalara değil, onunla bununla münakaşa etmeye değil hizmetlere odaklanmaları gerekiyor. Milletimize verilmiş mühim ve iddialı sözlerimiz var. Kimseyi kutuplaştırmadan, partizanlık yapmadan, hak yemeden, torpil geçmeden, şeffaflık ilkesinden ödün vermeden yılmadan çalışmamız gerekiyor.

Milletimizin arzularından, beklentilerinden kopmadan, onlarla aramıza mesafe koymadan gece gündüz çalışmamız gerekiyor. Artık sadece gazi mecliste grupları olan, yetki ve sorumlulukları kısıtlı partiler değiliz. Yerel yönetimlerin güç merkezleriyiz.

Milletimizin bu teveccühüne icap eden ağırlığı üzerimize alarak oturuşumuza, kalkışımıza dikkat ederek; her daim orta yolda buluşma ülküsünden vazgeçmeyerek, milletimizden kopmayarak layık olabiliriz. Yolumuz zinhar senelerce eleştirdiğimiz hatalarla kesişmemeli. Bunun affı olmaz, olamaz.

Vakit Atatürk ilke ve inkılâplarını anlamlandırma vaktidir.

Vakit her vatandaşımıza eşit hizmet götürme vaktidir.

Vakit su gibi berrak olma vaktidir.

Vakit arı gibi didinme vaktidir.

Vakit çınar gibi dirayetli olma vaktidir.

Vakit herkesi kucaklama vaktidir

Vakit şatafat değil vakurluk vaktidir.

Velhasıl, vakit değişim vaktidir.

Allah yardımcımız olsun, bizleri milletimize mahcup etmesin.