Vahşi Kapitalizm ve Dünya Düzeni

81

12 Eylül 1980 Darbesi olmuş ve Türk Milliyetçileri tutuklanmış cezaevlerinde işkencelere tabi tutulmuşlardır. Sistem intikamını ülkücülerden almıştır.

O tarihte hangi zihniyettir bilinmez, bölücülerle Türk Milliyetçilerini aynı görmüş ihtilalın esas gayesi, sistemin intikamını almak için vatanını seven gerekirse uğrunda ölebilmeyi göze alan Türk Gençlerini yıldırmak ve sisteme uyan yeni bir gençlik, diskotek gençliği, ABD hayranı gençlik yetiştirmektir.

Bunun için 1989 tarihinde ” Liseler için yazılan Milli Güvenlik Bilgisi kitabında Milliyetçiler, Ülkücüler şöyle tarif ediliyordu:

“Bir doktrin olarak kabul ettikleri görüşleri doğrultusunda devletin yeniden teşkilatlanmasından hareketle, siyasi, sosyal ve ekonomik yapıda değişiklikler yaparak bir kadro oluşturulması, bu kadronun devlet gücünün yerine geçirilerek her ne şekilde olursa olsun iktidar yapılması, benimsenen ilkelerin yanı sıra “TEK LİDER” prensibinde kabul edilerek zaman zaman PAN TÜRKİZM propagandasına yönelmesi.”

” Bir bütün haline getirdikleri ideolojik düşüncelerinin sonuçta devlet anlayışına hâkim duruma getirilmesi amacı taşıyordu.”

“Bu unsurları sürekli şekilde, komünizme karşı oldukları temasını işleyerek ve bu faaliyetlerini milliyetçiliğin gereği olarak yaptıklarını savunarak 12 Eylül 1980 harekâtı öncesinde yurdumuzda yaşanan terör ortamının bir yanı durumuna gelmiştir. “

Ne acıdır ki ders kitabı olarak yazılan ve Türkiye Cumhuriyetinin Liselerinde Milli Güvenlik Dersi olarak okutulan bu kitapta Türk Milliyetçiliği suç sayılmış.

Türk Milletini sevmek PANTÜRKİZM kabul edilmiş sanki kötü bir şey yapmış, gibi Türk Milliyetçileri, yurdumuzda yaşana terör olaylarının, Güneydoğuyu kan gölüne çeviren, 30 bin insanımızı şehit eden, asker, polis, öğretmen, imam, bebek katilleriyle birlikte terör ortamının bir yanı olarak gençlere öğretilmiştir.

Türk Milliyetçilerini eli kanlı bölücü terör örgütünün bir yanı olarak gösteren kitap aşırı solucuları, teröristleri nasıl anlatmaktadır? Kitaptan aynen aktarıyorum.

” Bütün aşırı sol ve komünist teşkilatların amacı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin mevcut anayasal rejimini yıkarak ülkemizin tümünde veya arzuladıkları bölümlerinde Marksist – Leninist – Maoist bir düzen kurmak ve komünist ideolojinin yayılmasını sağlamak şeklinde özetlenebilir.”

 ” Bu gurupların her fırsatta kullanmak istedikleri; işçilerin haklarını kazandırma, ezilen zümreleri kurtarma, gelir dağılımındaki adaletsizliği giderme herkese eşit eğitim imkânı sağlama, herkese iş imkânı sağlamak, ülkeyi tam bağımsızlığa kavuşturmak gibi sloganları amaç görünümü altında fakat nihai amaçlarını gizlemeye ve yandaş teminine yönelik propaganda faaliyetleri olduğunu özellikle vurgulamak gerekir.”

  Oh ne güzel ne kadar güzel lise talebesi bu sloganları okuduğunda ne ulvi sözler, tam bir sosyal adalet, bizde solcu olalım diye düşünmezler mi? Kaldı ki bu aşırı solcuların terörün bir parçası, bir yanı olduğu da kitapta belirtilmemiştir.

Rahmetli Türkeş, sistemin intikamı alınmak için 12 Eylül 1980 darbesi ile tutuklanmış ve Ankara da Askeri Dil Okuluna konmuştur.

Avukatı olarak ziyaretine gittiğim de 1983 seçimleri yakındı. Ve siyasi partiler yeni yeni kurulmaktaydı.

KONSEY iki partili bir sistem istediği için vetolarla ikiden fazla parti kurulmasını engelliyordu. Turgut Özal da parti kurmak gayreti içerisindeydi.

Fakat 30 kişilik kurucu listesini vetolar sebebiyle tamamlayamıyordu. Ancak ABD den KISSINGER Türkiye’ye gelerek Özal’ın partisinin kurulmasını ve seçimlere katılmasını sağlamıştı.

Seçimlere Milliyetçi Demokrasi Partisi, Halkçı Parti ve Anavatan Partisi katılma hakkını kazanmışlardı.

Rahmetli Türkeş Bey’e “siz içeridesiniz dışarıda bizim görüşlerimizi temsil eden siyasi parti yok ne yapacağız” diye sorduğumda aldığım cevap çok ilginçti. 

“Turgut Sunalp Paşa iyidir, ancak devlet yönetimini bilmez. Halk kendisini tanımadığı için ve konsey tarafından görevlendirilmiş olması çok kötü bir puan, başarı sağlayamaz. Turgut Özal son anda ABD ile anlaşarak verdiği tavizlere göre parti kurma izni aldığı için Amerika’nın Vahşi Kapitalizmini uygulayacaktır.

Muhafazakâr görünümü ile de halktan oy alarak ve büyük bir ihtimalle iktidar olacaktır” dedi.

” O zaman biz ne yapacağız “dedim. ” Herkes istediği partiye oy versin hiç kimseyi bir parti için yönlendirmeyin” ikazını yaptı.

ABD’nin ana hedefi olan Vahşi Kapitalizm’in yontularak ekonomik güçlerini daha iyi kolay geliştireceği bir düzen yaratmak için Özal’a ihtiyacı vardı.

Ülkemizin insan haklarını savunmak Türk Milletinin tarihteki rollerini savunmak anlamına gelmiyor.

Amacı bölücülük olan etnik politikayı savunmak anlamına geliyor.

Gençler artık ülkelerine ve milletine değil yabancı güçlere güveniyorlar.

Milletin ufkunu açan Atatürk’ün en büyük talihsizliği yerini Türk Milletine inanmayanlara bırakmak zorunda kalması olmuştur.

Özal’a yüklenen görev eski doğu blok’u ve Üçüncü Dünya Ülkelerinde Milliyetçilikten ayakta ne kaldıysa tasfiyesini yapmak olmuştur. 

ABD, Sovyetler Birliğine BORİS YELTSİN’İ Türkiye’de Turgut Özal’ı elinin altında tutmuştur.

Yeltsin sayesinde Sovyetler Birliği dağılıp Orta Asya’da ki petrol cumhuriyetleri bağımsızlığına kavuşturur.

Özal sayesinde de Türkiye Cumhuriyeti Devletini Atatürk’ün Milli Devlet anlayışından uzaklaştırılıp, onun üzerinden, Bağımsız Türk Cumhuriyetlerine ulaşmayı düşünmüş ve Türk Cumhuriyetlerinde ki Petrolün Türkiye aracılığı ile Washington’un kontrolüne alınması hedeflenmiştir.

Onun için bahsettiğimiz kitaplar yazılmış gençler ABD hayranı olarak yetiştirilmeye çalışılmış ve sayısız televizyon kanalları açılarak Millet dizi filmlerle, yarışma programlarıyla uyutulmuş ve Türk Gençliği milli değerlerden yoksun bırakılmıştır.

Atatürk diyor ki;” Hangi istiklal vardır ki, yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselsin. Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir.