Endülüs İslam devleti yıkılırken, Müslümanlara şartlar
koştular. Hiç bir Müslümanın evinin kapısı kilitli olmayacaktı. İspanyol
askerleri istediği gibi, istediği zaman Müslümanların evine girip çıkabilecekti.
Müslümanların Namus ve haysiyeti ayaklar altına alınmıştı Herkes dinini değiştirecek,
Müslüman kimse kalmayacaktı. Sonunda öyle de oldu.
Şehrin Sultanı Ebu Abdullah, “Hristiyanlara teslim oldukları
takdirde kimseye hiçbir şey olmayacak” yalanına kanarak, şehri elleriyle teslim
etti. Giderken gözlerinden yaş döküyordu. Yanı başındaki annesi;“ Ağla oğlum ağla… Erkekler gibi
savaşmadın, kadınlar gibi ağla.” Demişti.
Müslümanlar o hale geldiler ki, ellerindeki Iman’ın ve İslam
kardeşliğinin kıymetini bilemediler. Irak yanarken, Suriyeliler; “bana ne”
dedi. Suriye kan ağlarken; “Mısırlı “bana ne” dedi. Filistin soykırıma uğrarken
diğer Müslüman ülkeler “bana ne” dedi.
Bu nemelazımcılık, korkaklık, vurdumduymazlık ve uyuşukluk
devam ederken, aynı felaketi şimdi Doğu Türkistan yaşamaktadır. Çin tarafında
soykırıma tabi tutulmakta, dünyanın gözünden kaçırılmak için sıkı sansür uygulanmaktadır.
Ülkelerinden kaçan Uygurların, gizlice haber getiren basın mensuplarının, Uygurlara
uygulanan insanlık dışı muamelelere dünya inanmamakta, Müslümanlar duyarsız kalmaktadır. Bütün bu vahşet dünya
tarafından izlenmektedir.
Amerikalının dediği şu sözü asla unutmayınız. “Hıristiyan ve Yahudilerin sizin ülkenizi
işgal etmesi kötü bir şey değildir. Onlarla sizin aranızda kırmızıçizgiler
vardır. Onlar sizin karınıza kızınıza ilişmezler.”
Peki, gerçekten böyle mi oldu? Siz hiç Bosnalı bir mülteciyi
dinlediniz mi? Srebrenica da, günde 10.000
Boşnak kurşuna dizildi. Dünyanın kılı kıpırdamadı. Müslüman ülkelerin de.
Kocasının, ana babasının gözlerinin önünde kadınlar kızlar tecavüze uğradı. Bebekler
hunharca katledildi.
Seksenli senelerde Beyrut müftüsü “Ölmeyecek kadar insan
eti yiyebilirsiniz” diye! Fetva verdi. Çünkü Müslümanlar açlıkla yok olmaya
terk edilmişlerdi. Sokaklar vahşice parçalanmış insan cesetleri ile doluydu.
Kimsenin kılı kıpırdamadı.
Filistin’de babasının kucağında vurulan 11 yaşındaki
Hasan’ı, “sizi Allah’a şikayet edeceğim”
diye ağlayan çocuğu unutmadık. Toz duman edilen Grozni yi unutmadık. Tonlarca
bomba, kimyasal silah atılan Bağdat’ı Halep’i, Şam’ı unutmadık. Afganistan’da
kana susamış vahşi batının zevk için Müslüman avını unutmadık.
Müslümanlığı, Müslümanları hakir ve zelil edebilmek uğruna,
zalim de olsa Saddam’ı Kurban bayramı günü astılar. Taktik, Müslümanları,
Müslümanlığı hakir kılmak, aşağılamak ve gözdağı vermekti.
Boşnaklı bir mülteci diyor ki: “Akşam beraber pasta yedik, çay içtik” aynı komşularımız
sabahleyin gelip çoluk çocuğumuzu kurşuna dizdiler.
Afganistan, Filistin, Çeçenistan, Suriye, Irak, Myanmar,
Yemen, Mısır vb. ülkelerde en az 15 milyon Müslüman katledilmiştir. Vahşi batı,
sürek avına çıkmışçasına zevkle Müslüman öldürmüştür. Çünkü batı için en iyi
Müslüman “ölü Müslümandır.”
Müslüman Türk düşmanlığını, katliamını yapanlar, sinsi
planlarla Müslümanları “terörist”
ilan etti ve dünyaya yaydılar. “İşit” denen karanlık grubun kurucusu da
batıdır. Orada savaşan profesyonel katil ve keskin nişancılar Corc, Hans,
Mişel, Yanıkyan vb. kişilerdir, başkası değildir.
Müslüman Türk kanına susamış bu vampirler grubu, hep
özgürlüğü, masum halklarının koruyuculuğunu savunmaktadır güya. Saf, uyuşuk,
korkak Müslüman dünyası da bu yutturmacaya inanmakta, ya da tarafsız kalabilmek
için kendisini inanmaya zorlamaktadır.
Bütün bunlardan sonra hala uyanmadık. Çünkü batı “parçala
yut” taktiği ile Müslüman Türkleri sıraya koymuştur. Şimdi sıra Uygur Türklerindedir.
Yarın da, yutmaya hazırladığı bir başka Müslüman Türk ülkesini parçalama
planları peşindedir.
Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yapılan zulmün haddi
hesabı yoktur. “Kısırlaştırma, zorla domuz eti yedirme, Çinlilerle zorla
evlendirme, tecrit etme, önemli isimleri sürgün etme, hak arayan önemli
isimleri yok etme, ana dillerini öğrenme yasağı, zorla Çince öğretme, sağlıksız
kötü beslenme kamplarında alıkoyma, tecavüz, işkence, sakal bırakma başörtüsü
peçe takma yasağı, yakını dışarıda olanlara, dönsün diye işkence etme, ömür
boyu hapis” vb. bunlardan bazılarıdır.
Uygur Soykırımı, Çin Komünist Partisi tarafından Uygurlara
karşı uygulanan şiddet ve İnsan hakları ihlallerine verilen genel isimdir.
Açıkça Uygur Türklerine kültürel ve etnik soykırım uygulanmaktadır.
Tarih tekerrürdür. Bir zamanlar kendi ülkelerinde bey
olanlar, şimdi düşmanlarının ülkesinde uşaktır. Tarihten ders çıkaramayanlar,
zulme karşı duyarsız, korkak davranarak yasal haklarını kullanmaktan kaçanlar,
bir gün sıranın kendilerine geleceğini bilmelidirler.
Müslüman Türk evladı esareti, zilleti kabullenemez, sevemez.
Gaflet felakettir. Mazlum ve mağdur
kardeşlerini unutma. Bu trajik olaylardan ders çıkararak, kıymetli ülkene, aziz
milletine, kahraman orduna, bayrağına ve ezanına sahip çık. Birlik ol, fitneye kargaşaya
fırsat verme, düşmanın ekmeğine yağ sürme.
Ülkemiz, ilelebet hür ve bağımsız kalsın, bayrağımız
dalgalansın, ezanlarımız hiç susmasın…
Sevgiyle kalın…