Uygarlaşmanın Neresindeyiz?

172

 Ekonomi diye bir
bilim var mı, yok mu?

 

Geçen yazıma böyle başlamıştım. Mesela kimyaya, mesela
mekaniğe bilim derken tereddüt etmiyoruz da iş ekonomiye gelince pek emin
değiliz galiba. Suya sodyum atarsanız hidrojen çıkar ve tutuşur. O alevi kötü
niyetliler yaktı, demek kimsenin aklına gelmez. Ama ekonomide ve sosyolojide
böyle sebep-sonuç ilişkilerine pek inanılmıyor. Hatta sebeplerle sonuçları
karıştırıyoruz. Sonra da ekonomide yapıp ettiklerimiz bizi amacımıza
ulaştırmayıp ters tepiyorsa “Hata yaptık!” diyemiyoruz. Hainleri, fırsatçıları,
spekülatörleri, hele hele mümkünse kahrolası dış güçleri suçluyoruz.

 

Sosyolojinin, ekonominin de kuralları olduğu, sebep-sonuç
ilişkileri bulunduğu ilk ne zaman akıl edilmiş acaba?

 

İş Newton’la başlamış

Sanırım dünyayı bilime ikna eden en büyük adımı Newton atmış.
Çok basit üç kanunla tavandaki avizenin sallanmasından gökteki ayın hareketine
kadar her şeyi hesaplayıverince insanlar, “Elmanın yere düşeceğini bildin, hadi
pazarda ne olacağını da bilirsin!” diye yüklenmişler.  Bu latife tabiî, eğer kabul ederseniz. Fakat
gerçekten Newton, tabiat bilimlerinin olgunluk çağının işaret topudur.

 

Gel gör ki toplum bilimleri, fizikten daha karmaşık.
Milyonlarca insanın psikolojisi, o da yetmez onların birbiriyle trilyonlarca
ilişkisini öyle sarkacın hareketini hesapladığınız gibi hesaplayamazsınız. Yine
de toplum, sebep- sonuç ilişkileri ile hayatını sürdürür.  Muhakkak Newton, toplumla, ekonomiyle
uğraşanların umutlarını aniden tavan yaptırdı. Ağızlarını sulandırdı.

 

Fiziğin başarısı üzerine hemen “Toplumun kanunlarını da
bulalım!”, “Ekonomin kanunlarını da keşfedelim!” düşünceleri doğdu. Bir dizi
erken doğum! Sosyolojinin kurucularından August Comte, bugün sosyoloji
dediğimiz bilime “Sosyal Fizik” demiş! Umudu bu sözünden bellidir. Aşırı
basitleştirmeler, aşırı umutlar… Marks ve Engels’in “Tarihi Maddeciliği” de
öyle değil mi? Adam Smith’in “Görünmez El”inde de bir Newton denklemi umudu yok
mudur?

 

Emirle ekonomi mümkün mü?

Şimdi şu tarihlere bakın: Newton, Principia 1687;
François Quesnay, Tableau économique (Ekonomik Tablo) 1758; Adam Smith,
Milletlerin Zenginliği 1776; Karl Marks, Kapital (1. Cilt) 1867. Pozitivist
August Comte’u da Smith ile Marks arasına yerleştirebilirsiniz. Newton en
sağlamları tabiî. Diğerlerini değişen derecelerde tenkit edebilir, öngörülerini
çürütebiliriz. Fakat müşterek kabulleri şudur: “Evet, toplum da ekonomi de
bilim metoduyla incelenebilir. Bu alanların da kuralları, kanunları vardır.”
Bunların üstünden asırlar geçti. Konuları daha karmaşık ve zor olduğu için
toplum bilimleri fizik kadar, kimya kadar hızlı gelişmedi ama yine de gelişti.
Artık kimse “Hayır, ben emirle ekonomiyi yürütürüm!” diyemiyor. Diyemiyor,
değil mi? Yoksa diyenler mi var?

 

Yukarıda saydıklarım arasında en az popüleri galiba
François Quesnay. 1758 tarihli eseri, Tableau économique; Ekonomik Tablo.  O eserdeki fikirlerin güzel bir özetini,
sosyolog Norbert Elias’ın Medenileşme Süreci (1939) eserinden alacağım.
Alıntılara başlamadan not düşeyim: Quesnay fikirlerinde tek başına değil. Bir
akım, bir okul var ve kendilerine “Fizyokrat” diyorlar. Yine biraz doğa, yine
biraz Newton var işin içinde…

 

Şimdi biz hangi çağdayız?

Dönelim Norbert Elias’ın, Quesnay üstüne yazdıklarına:

 

“…Quesnay ve Fizyokratlar, toplumun ekonomi hayatını epey
bağımsız bir süreç olarak tanımladı. Malların üretimi, dolaşımı ve yeniden
üretiminden ibaret kapalı bir döngü. Toplum hayatının akla uygun doğma
kanunlarından söz etti. Düşüncesinin merkezine bu fikri alan Quesnay,
ekonominin kapalı döngüsüne olur olmaz müdahalelere karşı çıktı. Hükümdarların,
keyiflerine göre cahilce fermanlar çıkarmamalarını, toplumdaki süreçlere yön
verebilmek için toplum kanunlarının farkına varmalarını istedi.

 

 “Temelde
Fizyokratların ortak tutumları son derece basitti: Hükümdarların her şeye kadir
olduğu ve insanların bütün işlerini uygun gördükleri gibi düzenleyebilecekleri
fikri yanlıştır. Toplumun ve ekonominin kendi kanunları vardır ve bunlar,
yöneticilerin akıl dışı müdahalelerine ve güç kullanımına direnir.”

 

Norbert Elias, “Uygarlaşma Süreci” diyor… Sofra adabından
devlet yapısına kadar her şeyin hep yükselen bir medenileşme süreci içinde
yürüdüğünü söylüyor. Gittikçe daha edepli, gittikçe daha uygar toplumlara
doğru.

 

Fizyokrat hareketi 18. asırda, Quesnay’ın Ekonomik
Tablo’su 1758’de olduğuna göre sizce bugün Türkiye Uygarlaşma Sürecinde hangi
çağı yaşıyor? https://millidusunce.com/uygarlasmanin-neresindeyiz/

Önceki İçerikTecrübeli Siyâsetçi ve Hukuk Adamı Av. Yaşar Topçu İle Türkiye Gündeminin En Aktüel Ve Hayatî Meselelerini Konuştuk
Sonraki İçerikÖzel Okul Öğretmenleri Maddi Yönden Sonra Manevi Yönden De Mağdur Edildiler
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)