Üretmek

81

Yeni yıl 2023 e girerken yapılan bir analiz;

Hollanda’da tarım sektörü epey çeşitli: Bitkisel tarımın
yanı sıra süt ve süt ürünleri, , ağaç yetiştirme ve domuz yetiştiriciliği gibi
geniş bir yelpazede tarım ve hayvancılık yapılmaktadır.

Avrupa’nın en küçük ve en yoğun nüfusuna sahip olan
Hollanda’nın tarım alanları Türkiye yüzölçümünün yedide biri kadar ama 2014’te
gerçekleştirdiği tarımsal ihracat 80,7 milyar Euro (90 milyar Dolar)
seviyesinde.

Hollanda tarımdaki ihracat payıyla ABD’den sonra dünyada
ikinci sırada yer alıyor. Peki, tarım arazileri 1 milyon hektarı geçmeyen,
toprakları büyük oranda denizden kurtarılmış ve çok az güneş gören Hollanda
bunu nasıl başarıyor? İlimle.

Hollanda, dünyanın tarım alanındaki en başarılı Wageningen
Üniversite’sine ev sahipliği yapıyor.

Eğitim, araştırma ve nitelikli iş gücünün yüksekliği
dolaysıyla dünyanın yeme-içme sektöründe önde gelen 40 şirketinden 12 sinin
Ar-Ge merkezi Hollanda’ da.

Hollanda, tarımın yanı sıra, Emirgan koruluğundan aldığı
çiçekleri geliştirerek; şu anda dünyanın en büyük çiçek üreticisi.

Ülkemizde durum ne?

Tarım ve hayvancılığın başı çektiği ülkemizde uygulanan
devlet politikaları sayesinde, eldeki verilere göre, Bulgaristan’ın yüz ölçümü
kadar tarım toprağımızı çoraklaştırmışız; verimsiz hale getirmişiz., Toprak
sahipleri üretemez duruma düşürüldü; temel gıda maddeleri ithal edilmezse açız.
Neden? Bizde adı konulmamış bir hastalık var. Uzun yılların tortusu ranta
yönelik üretmeyen bir sistem var.

*

Düşünce üretemeyen bilimden mahrum ortak akıl kavramının göz
ardı edildiği toplumlarda tabiatıyla yolsuzluğu, haksızlığı, hukuksuzluğu,
hırsızlığı ve topyekûn ahlaksızlığı tek tek ayrı hastalıklar gibi görürseniz,
hastanın derdine derman olamazsınız.

Ne yazık ki, bugüne kadar ülkemizde herkesin bilip de
söyleyemediği gerçek bu… Her sorunda olduğu gibi, yolsuzluk sorununda da kimse
parmağıyla asıl hastalığa işaret edemiyor.

Çünkü asıl hastalığı teşhis etmek, ilan etmek cesaret işi.
Çünkü hastalığın kalpten, beyinden kaynaklandığını söylemek durumunda olanlar,
zaten o organlar üzerinde tasarruf edenler. Kimse, ‘’evet, sistem hastalıklı,
ama o hastalıkları doğuran da bizleriz demeye yanaşmıyor. Çünkü yolsuzluğu para
sisteminin öznesi haline getirmiş toplumun düşünceye yönelik sabrı ve külfeti
içerir bilim üretmesi beklenemez.

Görüyoruz ki bu ülkede yaşayan hiç kimse yolsuzluktan, hak
ettiğini alamamaktan ve hak etmediği muameleyi görmekten memnun değil. Öyleyse
bu hastalığın devam etmesini isteyen başka bir takım çıkar çevreleri var.

Dış güçlerin, düşünce sistemi ortaya koyarak itibar
kazanamamış ülkemizi istedikleri yönde idare etmeleri için bazı gizli gruplara,
siyasilere, bürokratlara, gazetecilere ve işadamlarına verdikleri en önemli
menfaat, işte bu yolsuzluk hürriyeti… Çoğu kez yolsuzluk, yapanın yanına kar
kalıyor. Çünkü yolsuzluktan mustarip olan kitlelerin değil ama yolsuzluk
yapanların arkaları güçlü.

İş bununla da kalmıyor. Toplumu yönetenlerin ahlakı, sonuçta
toplumun ahlakı haline gelir. Bugün de öyle değil mi?

Evet, düşünce üretemeyen, işi ehline veremeyen toplumların
akıbeti bu olsa gerek.