Umre kelimesi, ziyaret etmek anlamına gelmektedir. Dini bir terim olarak Umre, usulüne göre ihrama girerek Kâbe’yi tavaf etmek, Safa ile Merve arasında sa’y yapmak ve tıraş olup ihramdan çıkmaktan” ibaret bir ibadettir. Hacca “Hacc-ı Ekber” (büyük hac), umreye de “Hacc-ı Asgar” (küçük hac) denir. Hanefî ve Mâlikîler’e göre müslümanın ömründe bir defa umre yapması müekked sünnettir. Şâfiî ve Hanbelîler’e göre ise farzdır.
Hanefîler’e göre, umrenin farzları ihram ve tavaf olmak üzere ikidir. Bunlardan ihram şart, tavaf ise rükündür. Vacipleri ise sa’y ile tıraş olup ihramdan çıkmaktır. Şâfiî ve Hanbelîler’e göre bu dört nüsük yani ihram, tavaf, sa’y ve tıraş birer rükündür. Mâlikî mezhebinde ise, ilk üçü rükün, tıraş ise vâciptir. Haccın menasikinden olan kudüm tavafı, Arafat ve Müzdelife vakfeleri, şeytan taşlama, kurban kesmek ve veda tavafı gibi görevler umrede yoktur.
Umre için belirli bir zaman yoktur, her zaman yapılabilir. Ömürde bir defa umre yapmak sünnettir. Ramazanda yapılması ise daha faziletlidir. Ancak Hanefî mezhebinde “teşrîk günleri” denilen yılda beş gün yani arefe günü sabahından bayramın 4. günü güneş batıncaya kadarki süre içinde umre yapmak, tahrîmen mekruhtur. Diğer üç mezhepte, haccetmeyen kişilerin teşrîk günleri dahil her zaman umre yapmaları, kerâhetsiz câiz görülmüştür. Haccedenler ise, Mâlikîler’e göre bayramın 4. günü güneş batıncaya kadar, Şâfiîler’e göre ise vedâ tavafı dışında haccın bütün menâsiki tamamlanmadıkça umre yapamazlar.
Bu arada yıllardır yanlış anlaşılan ve halkımızı tereddüte düşüren bir konuya açıklık getirilmesinde yarar var. Hacca gidilmeden umre yapılmaz denilmektedir, bu doğru değildir. Hacdan önce umre ibadeti yerine getirilebilir. Nitekim İbn-i Ömer (R.A.) de bu husustaki bir soruya “Evet, hacdan önce umre yapmakta sakınca yoktur. Peygamber (S.A.V.) de haccetmeden önce umre yaptı” (Tecrîd-i Sarîh, c.6, s.178) diye cevap vermiştir.
Umre yapmak isteyenler, bulunulan yere göre mîkat sınırında veya Harem bölgesi dışında gerekli hazırlıkları yaptıktan ve iki rekât ihram namazı kıldıktan sonra, “Allah’ım! Senin rızan için umre yapmak istiyorum. Bunu kolaylaştır ve kabul eyle” diye niyet edip “telbiye” getirerek ihrama girerler. Niyet ve telbiyenin yapılmasıyle ihrama girilmiş ve ihram yasakları başlamış olur. Telbiye, tekbir, tehlîl ve salavât-ı şerife söyleyerek yolculuğa devam edilir.
Harem-i Şerif’e gelince; “Allahım, senin rızânı kazanmak için umre tavafını yapmak istiyorum. Onu bana kolay eyle ve kabul buyur!” diye niyet edilerek umre tavafı yapılır. Tavaf namazı kıldıktan sonra, “Allahım, senin rızânı kazanmak için umrenin sa’yini yapmak istiyorum. Bana kolaylık ver ve onu benden kabul eyle!” diye niyet edilip Safâ ile Merve arasında umrenin sa’yi yapılır. Sa’y tamamlandıktan sonra, uygun bir yerde saçlar dipten tıraş edilir veya kısaltılır. Böylece umre tamamlanarak ihramdan çıkılır.
Küçük hac olarak ifade edilen umrenin pek çok fazileti vardır. Hz. Peygamber (S.A.V.) hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
“Umre, diğer bir umre ile arasındaki günahları siler.” (Buhari, Umre:1; Müslim, Hac:437)
Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) Ramazan ayında yapılan umrenin faziletini de şöyle ifade etmektedir:
“Ramazanda yapılan umrenin sevabı bir haccın sevabına denktir.” (Hakim, Müstedrek,1-448)
Umreci kardeşlerimiz Mekke-i Mükerreme’de bulundukları süreyi çok iyi değerlendirmeli, Mescid-i Haram’da Kur’an-ı Kerim tilaveti, dua, zikir ve tesbihatla meşgul olmalı, özellikle bol bol tavaf yapmalıdırlar.
Yeryüzündeki mescitlerin en faziletlisi olan Mescid-i Haram’da kılınan bir namaz başka mescitlerde kılınan yüz bin namazdan daha efdaldir. Bir hadis-i şerifte; “Mescid-i Haramda kılınan bir namaz da diğer mescidlerde kılınan yüz bin namazdan efdaldir” (İbn Mâce, H. No: 1406) buyrulmuştur.
Haccın ve umrenin şart ve rükunlarından olmamakla beraber hac ve umre yapan Müslümanlar, Sevgili Peygamberimizin kabr-i şeriflerinin bulunduğu kutlu şehir Medine-i Münevvere’yi de mutlaka ziyaret etmektedirler.
Umreciler Medine’de geçen günleri de çok iyi değerlendirmeli, mümkün oldukça bütün namazlarını Mescid-i Nebevi’de cemaatle kılmaya gayret göstermelidir. Çünkü Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.); “Benim mescidimde kılınacak bir namaz, onun dışındaki mescidlerde kılınan bin namazdan efdaldir. Ancak Mescid-i Haram hariç. Zira Mescid-i Haram’da kılınan bir namaz, diğer mescidlerde kılınan yüz bin namazdan efdaldir” (Buhari, Mescid-i Mekke,1; Muslim Hacc 5056-510) buyurmuşlardır.
Ravza-ı Mutahhara’da imkan buldukça ibadet etmeye çalışmalı, Hz. Peygamber (S.A.V.)’i her defasında büyük bir tazim, hürmet ve edeple selamlamalı, şefaatını istemelidir. Zira Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.);
“Kalbinde beni ziyaretten başka hiçbir düşünce olmaksızın kim beni ziyarete gelirse, kıyamet gününde şefaatimi haketmiş olur” (Beyhakî Sünenü’l-Kübrâ:51246) buyurmuştur.
Bütün ibadetlerde şart olduğu gibi umre ibadetinde ilk şart Allah rızası olmalıdır. Yüce Rabbimizde bir ayette “Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın” (Furkan Suresi:70) buyurmaktadır. Halis bir niyetle umre ibadetini yerine getiren bir mü’min Hz. Peygamber (S.A.V.)’in; “Hacılar ve umre yapanlar Allah’ın elçileridir. Onlar Allah’a dua etseler, Allah onlara derhal icabet eder (dualarını kabul eder). Eğer kendisinden af ve mağfiret dileseler, derhal onları mağfiret eder” (İbn-i Mace, Menasik:5) müjdesine nail olurlar.
Kutsal umre ibadeti için kutsal topraklara giden Müslümanlar, Mekke ve Medine’de bulunduğu zaman dilimlerinde vakitlerini asla boş geçirmemelidirler. Aile fertleri için, devletimizin bekası, milletimizin birlik ve dirliği için Yüce Rabbimize bol bol dua etmelidirler.
Bu duygu ve düşüncelerle Cenab-ı Hak’tan tüm kardeşlerimize hac ve umre yapmayı nasip etmesini niyaz ediyorum.