Ümmül Muharririn

98

 

Lise talebesi iken Yeni İstanbul okuyorum. Yazar Emine Işınsu Hanımefendiyi ismen tanıdım böylece. Profesyonel gazeteciliğe geçişimde çalıştığım Babıalide Sabah Emine Işınsu Hanımefendi’nin yazılarını yayınlıyordu. Turizm Bakanlığı Sanat Ödülü verdiği Küçük Dünya adlı romanını hemen aldım ve etüd ettim. İstanbul’lu bir genç kızın evlenip, Urfa’ya gidişini ve bu kentimizdeki hayatı anlatılıyordu Küçük Dünya’da. Daha önce defalarca gittiğim Urfa’nın Küçük Dünya ile mistik yanını, insanların psikolojisini ve büyük bir aşkı öğrendim okurken. Olaylar ve mekanlar roman kahramanının duygularıyla örtüştürülerek anlatılıyordu. Urfa’yı yeniden keşfetmek geliyordu okuyanın içinden.

Hemen peşinden piyes olarak yazılan ve TRT radyolarında tefrika edilen Bir Milyon İğne gelmişti(1967). Aynı Bir Yürek Satıldı gibi. 17 yaşında  İki Nokta adlı şiir kitabıyla edebiyatın diğer dallarında da eserler veren Emine Işınsu Hanım’ı tanımak istiyordum. Yayınladıkları Töre dergisini de böylece fark etmiştim.

DİCLE KEBAP’TA EDEBİYAT SOHBETLERİ

Emine Işınsu Öksüz’ü 1978 yılında Ankara’da Türkiye Yazarlar Birliği’ni kurduktan sonra tanıma fırsatım oldu. Birliğimize üye olmuştu. O yıllarda tek üye hanım da kendisi idi. Takılırdı zaman zaman “Erkek Yazarlar Birliği” diye latife etmekten de geri kalmazdı. Toplantılarımızın çoğuna gelirdi, yanında da mutlaka eşi Prof. Dr. İskender Öksüz bulunurdu. Birliğin fiilen yeri yurdu olmadığı için İzmir Caddesi’ndeki İhsan Arslan’ın(sonra Diyarbakır milletvekili ve işadamı) sahibi olduğu Dicle Kebap’taki roman sohbetleri Emine Işınsu Öksüz’ü daha yakından tanıma fırsatını böylece yakalamıştım.

Halen Türkiye Kalkınma Bankası olarak değerlendirilen Dicle Kebap’ın bulunduğu yer bir zamanlar Ankara’nın en ünlü yerlerinden Dilan Hotel’di.. Dicle Kebap; girişi ayrı olan otelin yan kapısından oluyordu. Alt katında da kocaman bir piyanosu, pisti ve romantik dekore edilerek gece kulübü olarak kullanılan bir aşağıdaki salonu da Dicle Kebap’a aitti. Roman etüdlerimiz bu piyanolu salonda yapılıyorduk. Emine Hanım ve eşi İskender Öksüz Ahmet Günbay Yıldız’ın romanlarındaki çok sık rastlanan tesadüfleri, batı romanlarından örnekler vererek normal olduğunu anlatınca daha da dikkat çektiler. Çünkü Ahmet Günbay Yıldız’ın romanları çok okunuyor, basılıyor ve geniş bir kitleye ulaşmasına rağmen, fazla da eleştiriliyordu bu yüzden. Böyle bir yaklaşım herkesin dikkatini çekmiş, bazı kıskançlıkları da su yüzüne çıkarmıştı.

MARUF BİR EDİBE İLE TANIŞIYORUM

Kızılay’da Türkiye Yazarlar Birliği lokaline gelen Emine Işınsu Hanım zaman zaman da Çankaya’daki evine davet ederdi yazarları. Daha sonra gerek Tunalı Hilmi’deki ve gerekse Ümitköy Angora evlerine de zaman zaman giderek edebiyat ve durum muhasebesi yapardık. Çankaya’daki evine bir grup arkadaş gitmiştik. “Annem” diye tanıştırdığı yaşlı hanımefendi Halide Nusret Zorlutuna (1901-1984) idi!. Hepimiz mutlu olmuştuk. Çünkü ismen ve eserleriyle tanıdığımız Halide Nusret Zorlutuna tam karşımızdaydı. Çok mutlu olmuştum bir edibi tanımaktan dolayı.

Maruf bir insandı Halide Nusret Hanım. Ankara’da bulunduğu süre içinde hep ziyaret etmeye çalıştık, sohbetlerinden istifade ettik. Yorgundu ama konu edebiyat, sanat, kültür ve tarihe gelince genç bir resim veriyordu Halide Hanım. Eserleriyle, fikirleriyle beslendiğimiz yazardı karşımızdaki. Birleşmiş Milletler “kadın yılı” dolayısıyla kendisini “ümmül muharririn” seçmişti(1975). Yazarların annesiydi artık dünyada. Aynı yıllarda Basın Yayın Genel Müdürlüğü ve Türk Basın Birliği de “50. Yıl Hizmet Şeref Plaketi” ile ödüllendirmişti. Şair, romancı, hikayeci, hatıra, piyes yazarı Halide Nusret Zorlutuna’nın mektupları bile dikkat çekecek kadar edebi bir idealizm vurguluyordu bizler için. Sevincimize ve keyfimize diyecek yoktu.

HER ŞEYDEN EVVEL AİLE

Kadın yazarlarımızın annesi ünvanına sahip Halide Nusret Zorlutuna’nın mevcut kitaplarını bir kez daha okuma ihtiyacı hissettim. Hayatını merak ettim kitaplarından. Öyle antolojilerde sosyalist veya bunun fraksiyonunda olmayınca sizden bahsedilemiyordu. Az da olsa öğrenmeye başlamıştım arka planı. Bir kere Emine Işınsu Hanımefendi, bir general kızıydı, Aziz Vecihi Zorlutuna Paşanın mahdumuydu. Halide Nusret Hanım da bir fikir emekçi aileden geliyordu. Erzurumlu Gazeteci Mehmet Selim’in(Avnullah Kazimi) kızıydı. Amcası Süleyman Tevfik (Özzorluoğlu) da gazeteci, düşün emekçiydi. Halide Nusret Hanım böyle bir ailede büyüdü ve Emine Işınsu da onların torunuydu.

Bir fikir emekçisinin, yazarın, muharririn, sanatçının ailesi, dostları ve muhiti yetişmesinde önemli rol oynuyor. Halide Nusret Hanım bunun en güzel örneği. Baba Mehmet Selim günün en önemli ve kudretli siyasi kuruluşu olan İttihat ve Terakki’ye karşı Fedekaran-ı Millet Cemiyeti’nin en faal üyesi. Böyle olunca iktidar partisi Mehmet Selim’i zindanlara mahkum ediyor, sonra da sürgünlere gönderiyor. Halide Nusret Hanım böyle olunca babasını çok az görebiliyor ister istemez.

Mehmet Selim Efendi cezası bitince Kerkük’e mutasarrıf atanıyor. Halide Nusret Hanım bu defa babası ve ailesiyle birlikte Kerkük’te yaşıyor. Arapça ve Farsça öğreniyor, her iki edebiyatı da belliyor. Asıl öğrendiği hayatın kendisi ve çevresi. Kerkük’te bir devrin romanı yazılıyor böylece.

HEM DOĞU VE HEM BATI DİLLERİNİ BİLMEK

Babası ölünce İstanbul’a dönüyor Halide Nusret Hanım. Erenköy Kız Lisesi’nde okumaya başlıyor. Ağlayan Kahkahalar bu dönemin mahsulü, bilgi ve belgesi. Talebe Defteri Dergisi yarışma açıyor ve Halide Nusret birincilikle ipi göğüslüyor. İnce ruhlu ve hassas bir sanatçı, şair Halide Nusret Zorlutuna 19 yaşında ilk kitabını yayınlıyor. Küller romanı. Düşüncelerini yansıttığı kadar tarihe de tanıklık ediyor. Yüksek tahsilini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde gerçekleştiriyor. Yazılar yazıyor ama, yazarlıkla geçinmek namümkün. Muallim oluyor. Taşraya gidiyor, 7 ayrı ilde edebi bilgilerinin yanında öğrencilerine inandıklarını da anlatıyor. Bir değer, bir inanç savunucu olarak talebe yetiştiriyor. Bir öğretmenin hatıraları ve öğrencileri “Benim Küçük Dostlarım” da edebileşiyor ve ebedileşiyor.

İki doğu dilini bilen Halide Nusret Hanım, İngilizce de öğrenerek bir batı diline de demir atıyor. Halide Hanım yaşadığı dönem itibariyle en duyarlı yıllar. İstiklal Savaşı, yeni kurulan cumhuriyet ve kurumlar bu devrin simgeleri. Bağımsızlık savaşımızı en iyi algılayan yazar ve muallim Halide Nusret Hanım milli edebiyat akımına dahil oluyor. Mehmet Emin Yurdakul gibi, Ahmet Hikmet Müftüoğlu gibi. Dahası psikoloji, mekan, insan, vakit, biyografi artık, olaylar örgüsü içinde tarih ve toplumu anlatıyor Halide Nusret Hanım.

TÜRKÇE SEVDALISI BİR SOSYAL YAZAR

Halide Nusret Hanım bir yandan da sosyal kurum ve kuruluşlarda görev alıyor. Kimisinde kurucu, bazılarında yönetici, bir kısmında faal üye olarak. Türk Anneler Derneği’nin kurucusu ve lokomotifi olması bu yüzden. Çemberlitaş’taki Muallimler Birliği’nde genç akademisyen Faruk Kadri Timurtaş ve arkadaşlarıyla birliktedir. Türkocağı’nın bizzat içindedir. 1957 yılında yani Demokrat Parti iktidarı döneminde emekliliğini istiyor ve ayrılıyor. Daha 56 yaşında. Halide Nusret Hanım asıl velud dönemini bu zaman diliminde yaşıyor.

Bir Devrin Romanı Hürriyet’te tefrika ediliyor. Musaffa Defteri’nde kadın-erkek eşitliğinin tartışıldığı günlerde bir şiiriyle erkeklere çatan Halide Nusret Hanım’a Faruk Nafiz Çamlıbel cevap vermiş. Yıllarca da Celal Sahir, Halit Fahri, Orhan Seyfi ve Nazım Hikmet ile selamlaşmalarına karşılık, Faruk Nafiz Çamlıbel ile küs gibi kalmışlar. Mazideki öğretmenlik ve yazarlık dönemindeki gibi bundan sonraki 27 yılını da bütün yazdığı eserleri ve sohbetleriyle “Türk diline sahip ol, Türkçeyi yaşat” kampanyası gibi geçirdi Halide Nusret Hanım. Bu çalışmaları ve kitapları Türkçe’nin ve edebiyat öğretmenlerinin, annelerin ve yazarların  kaynağı oldu. Yazı hayatında çok gazete ve dergide görüşlerini aktardı. Kendisini daha yakından tanıdığım dönemde ise Hisar, Türk Edebiyatı, Ayşe ve Töre’de yazıyordu.

İsmet Kür Hanımın kardeşi, Yazar Pınar Kür’ün teyzesi, Emine Işınsu’nun annesi General Aziz Vecihi Paşa’nın eşi Halide Nusret Zorlutuna’nın adı Kayseri Talas’ta ve Karaman’da bir okulun adıdır aynı zamanda. Halide Nusret Hanım yaşadığı dönemde değerlere, dile ve inanca olan tahribatı görünce herkes anlasın diye kullandığı Türkçe sade bir dildir, şiirleri ise hece vezniyle yazılmıştır. Birinci Cihan Savaşının acılarını anlatan, Mondros Mütarekesinin utancını aktaran Git Bahar en ünlü şiirlerinden biridir. Kendisini minnet ve rahmetle anıyorum.

GİT BAHAR

Çekil bu gölgeli yolda gezinme,  
Bahar bakışlarin yine pek sarhoş.  
Yanılıp gönlüme misafir inme.  
Kapısı kilitli, mihrabı bomboş  

Mabettir orası, meyhane değil…  

Işıklar, kokular, sesler, çiçekler…  
Ömrünün her günü bir başka düğün,  
Bülbüller koynunda açtı çiçekler  
Güller dökülürler göğsüne bütün!..  

Gerçekten güzelsin, efsane değil:  

Altınlı başında papatya niçin?  
Sarı saçlarına pembe gül takın  
Git bahar… Gönlümde ibadet için,  
Diz çöken kızları ürkütme sakın,  

Kalbime girme, o kaşane değil!..  

Git bahar, git bahar! Uzaklarda gül,  
Denize renginden bırak hediye,  
Ufuklarda gezin, semaya süzül…  
Kalbime sokulma “Peymane!” diye,  

Gördüklerin kandil, peymane değil!

Çekil bu gölgeli yolda gezinme,  
Bahar bakışların yine pek sarhoş.  
Yanılıp gönlüme misafir inme.  
Kapısı kilitli, mihrabı bomboş  

Mabettir orası, meyhane değil…  

Işıklar, kokular, sesler, çiçekler…  
Ömrünün her günü bir başka düğün,  
Bülbüller koynunda açtı çiçekler  
Güller dökülürler göğsüne bütün!..  

Gerçekten güzelsin, efsane değil:  

Altınlı başında papatya niçin?  
Sarı saçlarına pembe gül takın  
Git bahar… Gönlümde ibadet için,  
Diz çöken kızları ürkütme sakın,  

Kalbime girme, o kaşane değil!..  

Git bahar, git bahar! Uzaklarda gül,  
Denize renginden bırak hediye,  
Ufuklarda gezin, semaya süzül…  
Kalbime sokulma “Peymane!” diye,  

Gördüklerin kandil, peymane değil!

ESERLERİ: 

ŞİİR:  
• Geceden Taşan Dertler (1930)

  • Yayla Türküsü (1943)

• Yurdumun Dört Bucağı (1950) 
• Ellerim Bomboş (1967)

  • Git Bahar
  • Sevmek

ROMAN:

  • Küller (1921)

• Sisli Geceler (1922) 
• Gül’ün Babası Kim (1933) 
• Aşk ve Zafer (1966) 
• Aydınlık Kapı (1974) 
• Büyükanne (1971) 
• Beyaz Selvi (biyografik roman) 

ÖYKÜ:  
• Beyaz Selvi (1945)  
• Büyük Anne (1971)  
• Aydınlık Kapı (1974)  

HATIRA: 
• Benim Küçük Dostlarım (1948) 
• Bir Devrin Romanı(1978) 

MEKTUP: 
• Hanım Mektupları (1923)