Ümit Özdağ’ın Tutuklanması

10

Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın “mahkeme kararıyla” tutuklanması Türkiye’nin yepyeni bir dönemece girdiğini gösteriyor.

Tutuklama sürecinin işleyişi ve mahkeme kararının metni, yargılamanın “hukuki değil, siyasi” olduğunun işaretleri ile dolu.

“Yargının siyaseti dizayn aracı olarak” kullanılmasının çok örneğini yaşamış ve de bunun çok zararlarını görmüş bir ülkenin vatandaşı ve hukukçu olarak, siyasetin doğal işleyişine bu tür müdahaleleri endişe ile izliyorum.

Herkes ne diyor? “Milyonlarca taraftarı olan bir siyasi parti lideri ve ülkemizin tanınmış bir bilim adamı olarak Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın dahi kendi fikrini söylemesine izin vermeyen bir ülke olduk.”

Bu algıya sebep olmak için demokratik bir hukuk devleti olmak iddiasından vaz geçmiş olmamız gerekir.

Siyasi alanda iktidarı denetleyen, iktidarın aleyhine konuşan hatta onu çok sert şekilde eleştiren bir muhalefetiniz yoksa demokrasiden bahsedemezsiniz. Zira “iktidar bütün rejimlerde var, muhalefet ise sadece demokrasilerde vardır.”

Ümit Özdağ’ın bazı fikirlerine ve hatta tüm görüşlerine karşı olabilirsiniz. Ama O’nun iktidarı denetleyen, yanlışlarını eleştiren, halkı yakın ve uzak tehlikelere karşı uyaran bir aktör olarak önemli bir görev yaptığını kabul etmeniz gerekir. Bu görev de ancak fikirlerini kamuoyu ile paylaşarak yapılabilir.

Öncelikle, bu yargılama hangi saikle başlatılmış olursa olsun, arkasında siyasi maksatlar olduğunu düşünmemize yol açan sebepleri açıklayalım.

**********************************

Gözaltı ve Tutuklama Hukuka ve Uygulamaya Aykırıdır.

Ümit Özdağ’ın gözaltına alınması İstanbul Başsavcılığının kararı ile oldu. Başsavcılık Özdağ’ın Antalya’da iktidarı ve Erdoğan’ı çok sert cümlelerle eleştirdiği konuşmasından sonra harekete geçti. Gözaltı kararının gerekçesi, Özdağ’ın bu konuşmasında “Cumhurbaşkanına hakaret suçunu işlediği” idi. Böyle bir suç işlenmiş olsa bile soruşturma konuşmanın yapıldığı Antalya Başsavcılığı tarafından açılabilirdi. Veya “şikayet edilen” ve “şikayet edenin” ikametgahı olan Ankara Başsavcılığı soruşturma başlatabilirdi. Nedense, soruşturma siyasi davalarla tanınan İstanbul Başsavcılığı tarafından başlatıldı.

Bu tür suçlarla suçlanan kişiler, uygulamada, Emniyet veya Savcılığa ifade vermeye davet edilir. Böyle olsaydı, herhalde, Ümit Özdağ da gider ifadesini verirdi. Böyle olmadı. Nasıl gözaltına alınıp, İstanbul’a götürüldüğü ve sabaha kadar 30 cm eninde bir tahta üzerinde bekletildikten sonra savcının ifade alması ve Sulh Ceza Hakimliğine sevki işlemlerinin sonunda gece yarısına doğru tutuklama kararı verildiğini haberlerde izledik.

Bu aşamada soruşturma genişletildi. Özdağ’ın 2020-2024 yılları arasında yayınladığı tivitlerle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunu” işlediği dosyaya eklendi. “Cumhurbaşkanına Hakaret” suçundan kovuşturmaya yer olmadığına ve fakat “halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunu” işlediği gerekçesiyle tutuklanmasına karar verildi.

Bu da genel uygulamaya aykırı bir karardı. Çünkü bu suç için kanunda gösterilen cezanın alt ve üst sınırı dikkate alındığında tutuklama kararı çok ağır bir karardır.

Daha da ilginç olanı kararda “delillerin henüz tam olarak toplanmamış olması” ve “KAÇACAĞINA YÖNELİK SOMUT ALGININ VARLIĞI”, “ÖLÇÜLÜLÜK İLKESİ” “Tutuklamaya alternatif adli kontrol altına alınma tedbirlerinin şüpheli açısından yetersiz kalacağı” gibi gerekçeler yer alıyor.

Bu gerekçeler kullanılıyorsa, böyle bir karara “hukukidir” demek mümkün müdür?

**********************************

Ümit Özdağ Hapse, Öcalan Meclis’e

Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın tutuklanıp Silivri’ye gönderildiğinin ertesi günü “terör örgütünün siyasi uzantısı” DEM Parti heyeti İmralı’ya gitti. İmralı’da teröristbaşı ile “yeni müzakere sürecinin” ikinci görüşmesini yaptılar.

“Öcalan Meclis’e gelsin, konuşsun” diyen Devlet Bahçeli, eski milletvekili ZP Genel Başkanı Özdağ’ın tutuklanması konusunda hiç konuşmadı.

Zafer Partililer Genel Başkanları Ümit Özdağ’ın tutuklanması ile bu “yeni süreç” arasında bağ olduğu kanaatindeler.

Zafer Partisi adına kameralara konuşan Bartu Soral, bu durumu ilk “ÇÖZÜM / AÇILIM SÜRECİNDE olanlara benzetti. Bu süreç başladığında, toplumda PKK taleplerinin kabul edilmesine karşı direnç gösterebilecek, kitleleri yönlendirme yeteneğine sahip kişiler “kumpas davalarıyla” hapse atılmıştı. Şimdi benzer bir yöntemle toplumun direnişine engel olmak istendiğini ve bu sebeple Ümit Özdağ’ın susturulmak istendiğini iddia etti.

Tabii böyle bir niyet varsa, operasyonların gerisinin geleceği ve diğer toplumsal liderleri de içine alacağı öngörülebilir. İlk defa bir siyasi parti liderinin tutuklanması, bu defa daha pervasız uygulamaların olabileceğini gösteriyor.

Zaten CHP Genel Başkanının bir tivitini paylaşan CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın’a yapılanlar… Bunlara tepki gösteren İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na konuşmasından dakikalar sonra soruşturma açılması… CHP’nin Esenyurt ve Beşiktaş Belediye Başkanlarının tutuklanması… Yargı aracılığıyla çok daha sert operasyonların yapılacağının işareti değil mi?

**********************************

Özdağ ve Zafer Partisi’ne Yarar mı?

Şimdi TV’lerde yorumcular “Erdoğan mağdur olan siyasetçilere halk desteğinin artacağını bilir. En iyi örnek kendisinin ‘şiir davası’dır. Bir süre hapiste kalmanın Ümit Özdağ’a halkın teveccühünü artıracağını bilindiği halde Özdağ neden tutuklandı?” diye sorular soruyorlar.

Bu yorumlar yargının bağımsız ve tarafsız olmadığı ve bunun ne kadar normal karşılandığını ifade eden sözler. Utanç verici olduğu kadar ürpertici.

“Şiir davası” nasıl “mağdur” Erdoğan’a büyük avantaj sağladıysa, bu tutuklamanın da “mağdur” Özdağ’a siyasi bir güç kazandıracağını öngörmek bir kehanet sayılmaz.

Aynı şekilde “ahmak” davası veya başka bir dava sebebiyle Ekrem İmamoğlu da siyasi yasaklı hale getirilirse İmamoğlu da bundan güçlenerek çıkar.

Acaba bu türlü stratejik hamleleri yapan güçler veya müesses nizam Erdoğan ve Bahçeli sonrasında hangi aktörleri öne çıkarmak istiyor?

Ben bu türlü komplo teorilerine pek itibar etmem. Ama bu soruların çokça sorulduğu gelişmeleri de göz ardı edemiyorum.

Önceki İçerikGüneş Balçıkla Sıvanır mı?
Sonraki İçerikDEM bu DEM’dir!
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.