Ülkücü Bir Doktorun Kaleminden

105

70’li yılların gençlik olayları, o günleri birebir yaşayan
bizim kuşakta önemli izler bırakmıştır. Bu olaylarında etkisiyle, ülkemiz 12 Eylül
1980 ihtilaline sürüklenmiştir. O dönemlerin iyi bilinmesi insanlarımıza
olayların daha doğru değerlendirilmesinde katkı sağlayacaktır. İyi bilinme ise
o günleri yaşayanların yazdıklarının ve o günleri araştıran bilimsel yayınların
okunması ve öğrenilmesi ile mümkündür.

Bu yazımı o günlerin gençlik önderlerinden Dr. İbrahim
Doğan‘ın Akıldan Kaleme isimli kitabını okuduktan sonra yazıyorum. Kitapta önce
doğduğu ve çocukluğunun geçtiği günleri anlatıyor. Yazdıklarından orta halli
bir ailenin çocuğu olduğunu öğreniyoruz. Yozgat’ın bir kasabasında doğup
büyümüş, devlet imkânlarıyla okumuş, iyi bir meslek olduğu için doktor olmak
azmiyle üniversiteyi kazanıp tıbbiyeyi tercih etmiş bir gençtir. Ankara Tıp Fakültesi’ne
kayıt olması onun ve çevresinin önemli bir gurur kaynağıdır. Dini ve milli
hassasiyetleri sebebiyle Türk Ocağı’na ve milliyetçi duygularının etkisiyle
ülkü ocağına ilgi duyar. O bizden 2 sınıf öndedir.1968 de aynı duygularla
tıbbiyeye girip doktor olmak için attığım adım ailem için olduğu kadar köyüm
hatta kasabam için bile bir övünç vesilesi olmuştu. Bizim için bir gurur
kaynağı olmasıyla birlikte sorumlulukta yüklemekteydi. O ve çevresinin de
benzeri duyguları yaşadığını anlıyoruz. Yine bu kitaptaki bilgilerden öğrenci
olaylarında sırf ülkücü kimliği sebebiyle öldürülen gençlerin( Ruhi Kılıçkıran
, Süleyman Özmen , Dursun Önkuzu,… ) her biri Anadolu’nun orta ve hatta zayıf
ekonomideki ailerinin evlatları olup meslek sahibi olmaları, kendisine-ailesine-ülkesine
faydalı olsunlar diye okumaya gönderilen gençlerdir.

 İlk senemiz olan
68-69 yılında eğitimimizi etkileyecek düzeyde bir öğrenci olayı yaşamamıştık. Diğer
okullardaki öğrenci olayları ise bizim de ilgimizi çekmekle beraber tıp eğitiminin
yoğunluğu sebebiyle önceliğimiz dışında kalıyordu. 2.sınıfı okuduğumuz 69-70 yılında
ise öğrenci olayları daha da artmış, bizim okulda da tartışma konusu olmaya başlamıştı.
Yetiştiğim çevre ve aile ortamının dini ve milli hassasiyetleri fazla olmasının
da etkisi ile kendimizi ülkücü kesime yakın hissediyorduk. Böyle olmakla
birlikte cebinde çakı bile taşımayan benim ve arkadaşlarımın karşı tarafça
faşistler, komandolar şeklinde tanımlaması çok rahatsız ediciydi. Aynı şekilde devrimci,
solcu, komünist tanımlaması yapılan arkadaşlarında iddia edildiği gibi yurdu
vatanı satacak sattıracak tipler olmadıklarını daha sonra gördük. Olaylardan
öğreniyoruz ki her iki tarafın içinde kendini korumak veya karşı tarafı korkutup
sindirmek gibi masumca (!) düşüncelerle tabanca bile taşıyanlar olmuştur. Olaylar
çoğaldıkça okullarda başlayan kamplaşmalar önce öğrenci yurtlarına sıçrıyor ve
bu durum genişleyerek kurtarılmış okullar, yurtlar, mahallerin çıkmasına sebep
olmuştur. Bütün bu olaylar 12 Eylül 1980 e gelindiğinde binlerce gencin ölüm, sakatlık
veya güvensizlik sebebiyle eğitimden dışlanmasına sebep olduğu gerçeği
unutulmaması geren bir acıdır.

 Akıldan kaleme kitabında bu yıllara ve
daha sonrasına ait ilginç bilgileri okuyoruz. Ülkücü hareketin

önderlerinden bir ismin kendi hayatını etkileyen işlemediği
bir suçtan hapse düşmesi, hapis hayatı, aftan yararlanıp yeniden eğitim hakkı
kazanarak tüm olumsuz şartlara rağmen eğitimini tamamlayıp doktor olabilmesi insanın
azmettiğinde başaramayacağı bir şeyin olmadığının ispatı olup örnek alınası bir
başarı hikayesidir.

Bu anlatılanlardan kamu otoritesinin zayıflığının sebep
olduğu güvensizlik, bilgilendirme vazifesi yapması gereken medyanın yanlı ve
algı oluşturma şeklindeki çalışması, adalet ve güvenlik sisteminin güçlü
olmamasının getirdiği sorunlar gençlik olaylarının kontrol edilemez hale
getirmesi ve bir askeri müdahale ile olağan üstü bir dönemi yaşanması…Kitapta
doktorluk ve uzman doktorluk döneminden ilginç hatıralar okuyoruz. Ayrıca
diyanet işlerindeki hac sağlık birimindeki çalışmalara önemli katkılar
verdiğini öğreniyoruz. TBMM doktorluğundaki çalışmaları ile hem mesleki hem de
diğer çalışmaları ile ilgili dikkat çekici tespitlerini okuyoruz.

 Bu ve benzeri
kitapların insanlarımıza düşmanlık ve kutuplaşmaların zararlarını görmesini
sağlayarak barış içinde birlikte daha huzurlu ve mutlu bir hayat
yaşanabileceğine katkı vermesini temenni ederim. Bu vesileyle başta yazar olmak
üzere herkese sağlık ve iyilikler dilerim.