“Âkil adam” aklından, bilgisinden, tecrübesinden faydalanılması gereken, sağduyulu, âdil, ülkesinin ve milletinin değerleriyle özdeşleşmiş bilge insan demek. Prof. Dr. Ümit Özdağ ve Sadi Somuncuoğlu Ülkücü camianın kelimenin gerçek anlamıyla âkil adamlarıdır.
Bu iki vatansever bilge kişi, bazıları gibi kendi kendini “âkil adam” kabul ederek İmralı canisinin teklifi paralelinde “Kürt/terör Meselesine” çözüm üretme toplantıları yapanlardan değildir.
Her ikisi de dava adamıdır. Ülkücülerin partisi MHP’de haksızlıklara uğramış, mağdur edilmiş olmalarına rağmen inançlarından ve camialarından kopmamışlardır.
Türkiye’de TV kanallarının neredeyse tamamında PKK/BDP propagandası yapan, Türk devletini çaresiz gösteren, tek çarenin PKK ile müzakere ederek terör örgütünün istediği özerkliğin verilmesi (Türkiye’nin bölünerek PKK güdümündeki Kürtlerin ayrı devlet kurması) olduğunu anlatan yaklaşık 50-100 kişilik bir beyin yıkama takımı var.
Bunların anlattıklarından ruhu daralan halkımızın içini açan birkaç konuşmacılardan biridir Prof. Dr. Ümit Özdağ. O’na da TV’ler çok az yer verir ve genelde en az üç karşı görüşlünün karşısına oturturlar. Ümit Hoca bilgisi, tecrübesi ve millete sevdasından aldığı özgüveni ile saldırıları püskürtür, kendini dinletir ve mesajlarını net olarak aktarmayı başarır.
Sadi Somuncuoğlu uzun siyasi hayatı ve devlet tecrübesine ilaveten, okuyan, araştıran, uluslararası hukuk metinlerine vakıf olan ve mükemmel analiz ve sentezlerle ülke meselelerini anlatan, çözüm teklifleri sunan bir bilge kişidir. Yeni Anayasa’ya dair çalışması da son derece ciddi ve önemlidir. Meramını çok güzel ve akıcı bir üslupla anlatma becerisi de olan bu siyaset, devlet ve düşünce adamına nedense TV’ler hiç yer vermez.
******
“Kürt Meselesi” denilen konunun esasen bugün “PKK Terörü” demek olduğu anlaşıldı. PKK terörünü çözdüğünüz veya marjinalize ettiğiniz zaman Kürt kökenli vatandaşların bireysel hak ve talepleri demokrasi ve insan hakları temelinde çözülebilir. PKK’nın isteği siyasidir, Türkiye topraklarının bir bölümünde ayrı bir devlet kurmak ve yönetmektir.
Bu konuda bazı devlet adamlarımızda, asker ve sivil bürokrasimizde bile yerleşmeye başlayan bezginlik ve teslimiyet duygusuna panzehir olabilecek iki yazıya dikkat çekmek istiyorum.
******
Prof. Dr. Ümit Özdağ “PKK terörü çözülür“ başlıklı yazısında çok net ifadelerle teşhisini koymakta:
- “PKK terörünün üstesinden gelmek mümkündür. Zordur, ancak bedeli düşünüldüğü kadar yüksek değildir. Doğru politik karar alındığı zaman, TSK’nın doğru stratejik ve operasyonel yaklaşımı ile PKK terörü bir sene içinde minimize edilebilir.
- PKK çözülmeden “Kürt” meselesi çözülemez. Çünkü Kürt meselesinin ne olduğunu tanımlayan PKK’dır. Hükümetin önünde iki yol vardır. Birinci yol: PKK’yı yenmek ve yıldırmak, kendi şartlarını PKK’ya dayatmak. İkinci Yol: PKK’ya teslim olmak ve PKK’nın şartlarını kabul etmek diğer bir ifade ile PKK’nın Hükümeti yıldırması.
- PKK’nın hedeflerine ulaşmasını engellemenin ve terörizmi minimize etmenin tek yolu, PKK terörünün kaynaklandığı bölgeyi PKK’dan arındırmaktır.
- PKK, Türkiye’ye ‘cephe’ K. Irak’taki kamplara ‘cephe gerisi‘ demektedir. Türkiye’ye gelip saldırmakta sonra kendisine bir şey olmayacağı inancı ile K. Irak’a dönmekte ve yeni saldırılara hazırlanmaktadır.
TSK’da anahtarını samanlıkta kaybedip, ‘orası karanlık’ deyip, kapının önünde arayan Nasreddin Hoca gibi, K. Irak’a girmeyip terörle Türkiye’de mücadele etmektedir. Ancak bu mücadelenin sonuç alması mümkün değildir.
TSK’nın Sinat, Haftanin, Metina, Zap, Avaşin, Basyan, Hakurk kamp bölgelerini işgal etmesi, PKK’yı K. Irak’ın dağlık bölgelerinden geriye ovaya itecek, Türkiye’ye sızma imkânını ortadan kaldıracaktır.
- Uluslararası Hukuk Türkiye’nin yanındadır. Birleşmiş Milletler’in 1974’de kabul ettiği karar bir ülkeye komşu bir ülkeden silahlı gruplar tarafından saldırı düzenlenmesi halinde ev sahibi ülkeye bu grupları etkisiz hale getirmek görevini yüklemektedir. Eğer, ev sahibi ülke bunu yapamıyor ise saldırıya uğrayan ülke gereken önlemleri alarak kendisini koruma hakkına sahiptir.
- Bu durumda AKP Hükümetinin TSK’ya anılan kamp bölgelerini işgal etme ve ancak Irak merkezi güçlerine devretme konusunda görev vermesi gerekmektedir. Irak Ordusu sınır bölgelerini devir alana kadar Türk Ordusu bölgede kalmalıdır.
- Türkiye içinde kırsal alanda eylem gücü kırılan PKK, kentlerde terörü tırmandırmayı deneyecektir. Bu ise mücadele etmesi daha kolay bir terörizmdir. Özetle Türkiye çaresiz değildir.”
Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın diğer teklif ve düşünceleri için yazının tamamını ve diğer yazılarını okumak lazım.
******
Sadi Somuncuoğlu’nun “Terör Virüsüne Reçete” başlıklı yazısında açıkladığı reçetesinden de bir kısmını paylaşmak istiyorum:
- “Bu konuda gelişmiş demokratik hukuk devletleri örnek alınmalıdır. Proje Üniter-milli devleti esas alarak hazırlanmalıdır.
- Mehmetçiğin cephedeki mücadelesi, cephe gerisinde, yani bütün vatan sathında, TBMM’den başlayarak tamamlanmalıdır.
- “Demokratikleşme” bahanesiyle iyice etkisizleştirilen terörle mücadele mevzuatı düzeltilmeli, batıdaki gibi yapılmalıdır.
- İç ve dış istihbarat güçlendirilmeli, güvenlik güçlerinin istihbarat ve hareket birliğini sağlayan Emasya protokolü tekrar yürürlüğe konulmalıdır.
- Toplum içinde bireylere tanınan hakların; BM Anayasası, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olarak devlet kurumlarına sokulması, (televizyonunda yerel dillerden yayın, okullarda seçmeli ders, partilerin propaganda yapması gibi) yanlışlar düzeltilmelidir.
- ABD ve Barzani başta, terör örgütünü barındıran, besleyen ve destekleyenlerin dost değil düşman olduğu ilan edilmeli. Bunların bölgede Türkiyesiz hiçbir iş yapamayacakları gösterilmelidir.
- Bölücü terör örgütünün uzantısı parti, gazete ve televizyon gibi kuruluşlarına izin verilmemelidir.
- İmralı katilinin örgütü yönetmesine izin verilmemelidir.
- İlk fırsatta, uluslararası hukukumuzu kullanarak sınır bölgemizdeki, PKK kampları dağıtılmalıdır.”
******
Son zamanlarda PKK’nın alan hâkimiyeti sağlama stratejisi kapsamındaki saldırılarına karşı nihayet “asker savunmadan hücuma geçti.”
Devletin “Oslo sürecinden vazgeçmesi”, KCK operasyonları, İmralı’daki terör örgütü liderini tecrit etmesi ve PKK ile mücadelede strateji değişikliği olumlu gelişmeler.
Ne yazık ki bu olumlu yaklaşım AKP hükümetinin “mücadele yerine müzakere ile çözüm” arayan politikalarına destek veren güdümlü akıllı beyin yıkama takımı tarafından, “güvenlikçi yaklaşım” diye küçümsenerek eleştirilmekte.
AKP’nin bence en önemli engeli, yandaş gözüken bu güdümlü akıllılardır.