Nihayet beklenen karar alındı. Ülkemiz
Cumhuriyet döneminin en önemli seçimine gidiyor. 14 Mayıs 2023; 13’üncü
Cumhurbaşkanımızın seçileceği ve geleceğimize yön verecek idari sitemin
tercihinin netleştiği tarih olacak.
Pekiyi şu anda geleceğimize yön veren idare
sistemimiz belli değil mi? Tabii ki belli. Adı da: Cumhurbaşkanlığı Hükümet
Sistemi…
Bu seçimlerde Cumhur İttifakı kazanırsa mevcut
sistem aynen devam edecek. Millet ittifakı kazanırsa, bir süre sonra
Parlamenter Sisteme geçilecek.
2017
yılında yapılan referandumda geçerli sayılan oyların %51,41’i evet, %48,59’u
hayır çıkarak hayata geçirilen ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine’ halkımızın
neredeyse yarısı onay vermemiştir. Hayır diyenler, hala demokrasiye en yakışanın
parlamenter sistem olduğuna inanmaktadırlar.
Bu nedenledir ki, yaklaşık iki ay sonra
yapılacak seçimler, sadece Cumhurbaşkanını değil, daha da önemlisi ülkemizin
geleceğine yön verecek ‘yönetim sistemini de’ belirleyecektir.
3 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel
seçimlerde %34,2 oy oranı ile iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisinin o
dönemde kullanmış olduğu en çarpıcı sloganı ‘’Yolsuzlukla-Yasaklarla-Yoksullukla’’
mücadele olmuştu.
14
Mayıs 2023 tarihinde yapılacak seçimlerde AKP’nin meydanlarda kullanacağı en
çarpıcı sloganının ne olacağı henüz belli değildir. Ama bundan 21 yıl önce
kullanmış olduğu 3Y sloganı ile vurgulanan konuların günümüz Türkiye’sinde ne
hale geldiği bellidir.
2023 yılından, 2002 yılına dönüp de ardımızda
kalan yıllarda yaşananları özetlediğimizde:
Ülkemizin eğitiminden ekonomisine,
Dış ilişkilerimizde yaşanan olumsuzluklara,
AB’ye üyelik sürecinde yaşanan
özelleştirmelerle birlikte yabancı sermayeye satılan milli varlıklarımızın
nasıl elden çıkarıldığına,
Siyasi çalkantılardan iç yönetim
aksaklıklarına,
Halkın geçim sıkıntılarının çarşı-pazar
yansımalarına,
Giyim kuşam biçimde yaşanan çarpıcı
gelişmelere,
Yargıda yaşanan çeşitli sıkıntılara,
Halkın güven duygusuna yansıyan büyük
aşınmalara,
Çocuk katili PKK terör örgütünün yıllardan
beri ülkemize vermiş olduğu maddi-manevi zararlara,
Ülkemizi sırtından hançerleyerek darbe
teşebbüsünde bulunan alçak FETÖ terör örgütünün ülke geneline verdiği zararlara,
Suriye’de yaşanan savaş nedeniyle ülkemize
sığınan milyonlarca göçmenin, ülkemize yüklediği ağır yükün giderek arttığına,
Dünyayı etkisi altına alan Covid-19
salgınının ülkemize vermiş olduğu zarara,
En nihayetinde bir ay önce yaşadığımız deprem
felaketinin 11 ilimizdeki vatandaşlarımıza yaşattığı maddi ve manevi zararlara
bakıldığında,
14
Mayıs’ta sandık başında giderek oy verecekleri çok önemli bir karar
beklemektedir.
Bu kararı vermeden önce her yurttaşın elini
vicdanına koyarak ülkemizin 21 yılda yaşadıklarını düşünmeleri, oylarını bu
süreçte yaşananları dikkate alarak vermeleri çok önemlidir.
Ülkemizin seçim atmosferine girdiği şu
günlerde çeşitli ittifaklarla güç birliği yapan siyasi partilerimizin bu
süreçte dikkat etmesi gereken en önemli husus seçim meydanlarında
kullanacakları hitap dilidir.
Zaten ardımızda kalan 21 yıllık süreçte
toplumu ‘inananlar-inanmayanlar’ düzeyinde etiketleyen, Atatürk ilke ve
inkılaplarını yok sayan bir zihniyetin yarattığı olumsuzlukların nelere mal
olduğunu acı bir şekilde yaşayan milletimizin tamamını kucaklayan, onlar-bunlar
diyerek ayırt etmeden herkesi sarıp sarmalayan bir lisanın bu seçim sürecine
damgasını vurması en içten dileğimdir.
Biz-siz, onlar-bunlar demeden bir ve beraber
yaşadığımız aziz vatan topraklarımızın geleceğinin aydınlık yarınlara ulaşması
hepimizin en içten dileği olmalıdır.
Şu önemli hususa da dikkat çekmek isterim:
En son yaşadığımız deprem sonrasında; 1,61
milyon nüfusu olan Hatay’ın adeta yerle bir olması, yaşanan yokluklar nedeniyle
yaklaşık yarı nüfusunun başka illerimize göç etmiş olması; Suriye’den gelen
milyonlarca göçmenin 356.000’nin zaten Hatay ilimizde bulunması, deprem
sonrasında evleri yıkılan, başka illere göç eden yurttaşlarımızın yerini bu
defa nüfus yoğunluğu bakımından Suriyeli göçmenlerin aldığı haberlerinin basına
yansıması, önümüzde yapılacak seçimlerden de önemlidir.
Hatay; bize devletimizin kurucusu Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti, ölüm döşeğindeyken kazandığı son vatan
parçamızdır. Şu anda ülkemizin beka meselesi tam da bu bölgeyi
ilgilendirmektedir. Bu nedenledir ki, hem mevcut yönetim, hem de seçimden sonra
oluşacak yeni yönetim ülkemizin tümünü ilgilendiren bu konuyu titizlikle takip etmelidir.
Değerli okur;
Yüz yaşına gelen Cumhuriyet Türkiye’sine,
binlerce yıl öncesinde devletler, imparatorluk kurmuş, çağ açıp çağ kapatmış
Büyük Türk Milletinin öz geçmişine baktığımızda; en sıkışık dönemlerde dahi
halkımızın sağduyusu, yeri ve zamanı geldiğinde bir ve beraber olabilmemizin
gücü bizleri bugünlere getirmiştir.
Bu gücün varlığı güçlü Türkiye’yi yarınlara
da taşıyacaktır.
Yeter ki, varlığımızın temel gücünü
oluşturan bir ve beraber olabilmeyi sürdürelim.
Yeter ki, oy vermeye gittiğimiz gün hiç
kimsenin, hiçbir gücün etkisi altında kalmadan, sadece vicdanımızın sesini
dinleyerek oy kullanalım.
Çünkü güçlü Türkiye’nin aydınlık yarınlarına
bizlerin yapacağı tercih yön verecektir.