“Ulan Dangalak”

89

MHP Milletvekili Lütfi TÜRKKAN, Bekir BOZDAĞ’a böyle hitap etti.

Neden?

Çünkü Bekir BOZDAĞ, Maliye Bakanı’nın resmen açıkladığı verilerle 1,3 katrilyon değerinde olan sarayın yapılmasını eleştirenlere cevap olarak dedi ki; “pembe köşkte bilardo masası var, onu neden eleştirmiyorlar da, sarayı eleştiriyorlar.”

Bir insanın böyle bir karşılaştırma yapabilmesi için nasıl bir insan olması gerekir?

İşte, bu nasılın cevabını Lütfi TÜRKKAN da aramış olacak ki, böyle bir cevap verdi ve bilardo masası ile 1,3 katrilyonun karşılaştırılamayacağını söyledi. Buna bir de, yine Maliye Bakanı’nın resmen açıkladığı verilerle 500 milyon liralık son alınan uçak maliyetini de eklersek, diyecek ne kalır, bilmiyorum.

Şimdi bakın, bu tür konuşmaları aktarmak değil maksadımız.

Şimdi işin özüne gelelim.

Ülkenin, insanımızın durumu ortada iken, yoksulluk, sıkıntı ve dertler bu kadar tavan yapmışken, bu israfı yapmak, hem de İslamiyet adına hareket ettiğini söyleyerek bu israfı yapmak akıllara durgunluk vermektedir. “İsraf haramdır” diyen bir dine mensup olduğu iddiası ile ortaya çıkıp, israfın tavan yapmasını -hem de kaçak bir arsada – gerçekleştirmek, hangi imanla, hangi inançla, hangi vicdanla, hangi ahlâkî değerle açıklayabiliriz, soruyorum.

Buna bir de, bilardo masası kılıfı uydurmaya kalkmak, nasıl bir insan ruhu gerektirir, soruyorum.

Hem de bilardo masası gibi komik karşılaştırmayı yaptığı kişi, dünya tarihinin en büyük liderlerinden biri olan, 21. Yüzyılın en büyük dâhisi olan Mustafa Kemal ATATÜRK olunca komiklik daha da artıp, traji-komik hale geliyor. Ne ile neyi karşılaştırıyor, ne kadar traji-komik değil mi?

Bakın!

Bunun bir de kömür meselesi var.

Ölen kömür işçilerinin durumuna da bir göz atalım.

1.       İsteyen herkese bedava kömür dağıtılıyor.

2.       Kömür üretimi son yıllarda 4 katına çıkmış.

3.       Artan kömürün belki de yarısı bedava kömür dağıtanlara verildiği iddia ediliyor.

4.       Verdiği bedava kömürün karşılığında kömür ocağı sahibi, denetimsiz, kontrolsüz bırakılıyor.

5.       Denetimsiz, kontrolsüz bırakılan ocak sahibi, kârını artırmak için maliyetini kısıyor

6.       Maliyet kısmanın en kolay yolu, insanı ezmekten geçer.

Bütün bu gerçekler ortada iken, ölen maden işçilerimizin, ölüm nedenlerini nerede aramak gerektir?

Ölen maden işçilerimizin sorumluluklarını kime yüklemek gerektir?

Bütün bu şartlar altında, bu kömürleri hâlâ bedava almak isteyen insanlarımızın durumunu hangi vicdan, hangi inanç, hangi ahlâkî değer ölçüleri içerisinde değerlendirmek gerektir, soruyorum.

Eğer, bu bedava kömürü her şeye rağmen almak zorunda kalanlar var ise, bu insanları bir avuç kömüre mahkûm eden zihniyetin hangi inanca, hangi vicdana, hangi ahlâkî değere sahip olduğunu soruyorum.

Gerçek inançlarını gizleyip, bizdenmiş gibi görülenler, inancımızın değişmesi için mi uğraşıyorlar?