Türkoloji Kongresi’nin Beş Günü

64

Üç-beş ay kadar Mısır’ın Başkenti Kahire’de TRT Temsilcisi olarak görevli bulunmuştum. Kahire’nin merkezinde Tahrir Meydanı’na yakın TRT’nin çok büyük bir ofisi vardı. Nil’e bakıyordu. Gecesinin güzelliğine doyum olmazdı. İlk işim hemen resmi kurumlara, sanat galerilerine ve otellere yazı yazarak etkinliklerini takip etmek  istediğimi duyurdum. Birkaç gün sonra da TRT’de bir ikram verdim. Eşim ve Mısır’da Türkçe Konuşan Hanımlar Platformu Başkanı Sevgi Hanım Türk mutfak kültüründen örneklerle masaları donattılar. Sigara böreğinden, mercimekli köfte ve kısıra kadar ayranla ikram edildi. O günlerde Doğan Haber Ajansı Muhabiri olan, halen zalimce tutuklu bulunan Metin Turan TRT şeref defterine özetle şöyle yazmıştı; “13 yıldır Mısır’dayım. İlk defa TRT’ye girebildim ve bu sofranın etrafında Kahire, İskenderiye, Portsaid ve Mansura’dan gelen konuklarla birlikte olduk. Belki de böyle bir kokteyl Mısır’da ilk oluyordu.”

 

Röportajlar yaparak Ankara’ya haberini gönderdiğim Sevgi Hanım çok iyi Türk yemekleri yaptığı gibi, her ay bir gemide Türkçe Konuşan Hanımları Nil’de bir gemide toplayarak program yapıyor, dayanışmayı güçlendiriyordu. Bir de aylık yayın organları vardı. Yıl 2006. Maalesef Sevgi Hanım onca zorluğu göğüslemesine rağmen bugünlerde Mısır’daki olaylar yüzünden İstanbul’da bulunuyor.

TÜRKOLOJİ ÖĞRENCİLERİ ARAPÇA SORUYOR

Kahire’nin o yıllarda en güzel ve pahalı oteli Mariott’u. Duydum ki Ermeniler orada “genel kurul ” yapıyor. Metin Turan ve öteki meslektaşlarımızla birlikte içeri girdik. 45 ülkeden 162 Ermeni gelerek Mısır’daki 2500 Ermeninin kimliğini kaybetmemesi, dilini unutmaması, asimile olmaması için toplantı yapıyor, onları motive ediyorlar. Bizi toplantılarına almadılar ancak öğrendik ki Mısır’daki aylık dergilerinin devamına, Kahire’deki matbaalarının Ermenice kitapları basmasına karar vermiş, katkı yapmışlardı. Madem öyle; benim görevim zaten vardı, ancak sorumluluğum iyice artmıştı artık.

12 Mart  İstiklal Marşı’mızın TBMM’nde kabulünün yıldönümü dolayısıyla Kahire Üniversitesi’nde  TC Kahire Büyükelçiliği Eğitim Ataşemizin de gayretleriyle bir program gerçekleştirdik. Amfi Mısır’da Türkçe eğitimi alan öğrencilerle dolu. konuşmalar bitti. Sual cevap bölümüne geçildi. Sorular öğrencilerden Arapça geliyor. Dekana sordum. “Bunlar nasıl Türkçe öğreniyorlar, neden Türkçe sormuyorlar?”  “Alışkanlık” diye geçiştirdi. Hilvan Üniversitesi Türkçe Bölüm Başkanı da Türkçe bilmiyordu. İçim cızz etti. Türkçe konuşabilen öğrenciler  ise büyükelçiliğimizin açtığı Türkçe kursalara gidenler. Sonra ben ve eşim de burada Türkiye’ye dönene kadar Türkçe dersler vermeye başladık. Genç dostlar edindik. Bunlarla hala görüşüyorum. Bir kaçı THY’nda, birisi üniversitede akademisyen ve bir tanesi de işadamı Kahire’de. Türkiye’de eğitim gören Mısırılıların konuştukları tamı tamına bir İstanbul Türkçesi idi. Sevindim.

TÜRKÇE PRATİK VE STAJ SORUNU

Dekana sordum, “bu çocukların Türkçe öğrenmesi, pratik kazanmaları için ne yapılması gerekir?” Ankara ile Kahire arasında bu konuda bir anlaşma yapılmış. Her yıl 10 öğrenci karşılıklı takas edilecek. Ama hiç bir zaman çalışmamış. Nedenini de Kahire’deki akademisyen Mısırlılar şöyle açıkladı:” Mısır’da böyle 13 bölüm var, 10 kişilik kontenjan olunca anlaşmazlık çıktı.” Vah vah ki ne eyvah! “O öğrenciler de Türkiye’ye gitsin. Kalan üç öğrenciye bizim vakıf burs verecek!” dedim. Dekan ayrıca “Staj sorunumuz var. Mısır’da Türkçe bölümü öğrencilerinin kaldığı yurtlarda birer televizyon olsa ve Türk Televizyonları izlenebilse bu sorun çözülür”dedi. Kahire’deki Türkiye-Mısır İşadamları Derneği’yle görüştüm. Sorunu çözdük. Stajlarını orada yapacaklar. “Kaç para bir televizyon?.” Dediler 100$. Hemen oradaki arkadaşlardan 13 bölüm için 13 televizyon parası 1300 $ toplayarak anında ilgililere verdik. 8 yıldır orada görev yapan Kültür Ataşemiz itiraz ediyordu “yazık o paralara, uçacak; bunların öyle bir meselesi yok!”

Görevden alınınca neler oldu bilmiyorum. Ancak bir hiperaktif diplomat Hüseyin Avni Botsalı Mısır için bir şanstı. İki yıl sonra Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı’mız Türkiye ile Mısır Arasında Bir Kültür Köprüsü:Mehmet Akif Ersoy  Kahire Uluslararası Sempozyumu’nu Kahire Üniversitesi ile birlikte  yaptık.Yıllarca bu ülkede kalan Akif’in şiirlerini ve görüşlerini iki ayrı kitap halinde bastırıp dağıttık. Çok sayıda ülkeden akademisyen gelmişti. İslam  İşbirliği Teşkilatı Genel Sekereteri Prof. Dr. Ekmelettin İhsanoğlu dahil 6 rektör de katılmış ve TRT’den canlı yayın gerçekleştirmiştik. Yayının lokomotifi de halen zalimce zindanlarda tutulan TRT Muhabiri Metin Turan’dı. Mısır’daki çoğu üniversiteden katılımlar olmuştu. İlla bu etkinliğin bir kere daha tekrarlanmasını rica edip durdular. Bu dostlarımızla da hala görüşüyor ve toplantılarımıza çağırıyoruz. Gerçekten de Mehmet Akif Ersoy’un şahsında Türkçe’yi İslam coğrafyasında ortak dil yapmak için bütün gücümüzle çalışıyor, bu ülkelerdeki eserlerin karşılıklı tercüme edilmesini teşvik ediyor, aydınlarımız arasındaki iletişimin iyice artması konusunda bugüne kadar 12 uluslararası sempozyum (Ankara, Balıkesir, İstanbul(3), Novipazar, Priştina, Prizren, Kahire, Almatı, Saraybosna, Bakü) yaptık. Bir yenisini de 2014’de Kazan’da gerçekleştireceğiz.

DİL VATANDIR ORTAK DİL TÜRKÇEDİR

Bütün bunları İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve Türkiyat Araştırmaları Ensititüsü’nin VIII. Milletlerarası Türkoloji Kongresi  sırasında hatırladım. Çok Önemli bir etkinlikti. İlgi son güne kadar devam etti, medya alaka göstermese de. Uluslararası her şey ve Türkoloji Kongresi İstanbul’a yakışıyor. Çünkü Cengiz Dağcı’nın dediği gibi “Dil vatandır.”Dünyanın ünlü Türkologları İstanbul’a gelmişti. Türkiye onların da vatanıydı bu bağlamda. Ünlü Kırımlı Yazar Cengiz Dağcı hiç gelmediği Türkiye’yi vatan olarak görüyordu ve eserlerinin tümünü İngiltere’de yaşamasına rağmen Türkçe yazıyordu.

Esasında Türkoloji Kongresi’ne Türkologlar kadar siyasetçilerin de ihtiyacı vardı. Hatta her uzmanlık dalının temsilcilerinin de. Bir zamanlar TBMM’nde konuşan milletvekillerinin Türkçesi örnekdi. Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, Bakanlardan Kamran İnan, Oktay Agah Güner, Yılmaz Karakoyunlu, Namık Kemal Zeybek, muhalefet lideri Osman Bölükbaşı vs güzel Türkçeleri kadar nezaketleri, mükrimliği, çalışkanlığı, üretkenliği, birikimi, giyimiyle hep dikkat çekerlerdi.

Kongrenin lokomotifi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Özkan ve arkadaşlarıydı. İlk Türkoloji Kongresi 1973 yılında  Cumhuriyetin İlanının 50. Yılı dolayısıyla yapılmış ve açılışa Başbakan Süleyman Demirel de gelmişti. Sonuncusuna ise, meslektaşlarını yalnız bırakmayan  Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen teşrif etmişti. Proje üretmekte önemli bir isim Prof. Dr. İsen konuşmasında “Yaşadığımız asrın keyfini çıkaralım. Hayat sadece geçmişten ibaret değildir. Bunun yarını da var. Türkiye’ye yükümlülükler yüklemeliyiz.” demesi tartışılmaya değer. Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı gelmedi ama mesajında ” Bu toplantıların amacı kendi gerçeklerimizi öğretmektir. Bilim dünyasından yeni görüşler gelsin istiyorum.” dedi. Sayın Avcı  da proje üretmekte mahirdir.  Her ikisiyle de geçmişteki hukukumuza dayanarak hatırlatmak istedim.

Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş iktisatçı ama dedi ki “Edebiyat Fakültesindeki hocalarımızın derslerine girerdim. Çok istifade ettim. O Muharrem Ergin, Faruk Kadri Timurtaş, Mehmet Kaplan, Zeki Velidi Togan, Ahmet Caferoğlu gibi hocalarımızı tanımak benim için bir ayrıcalık oldu.”

TIR SÜRÜCÜLERİNDEN TÜRKÇE ÖĞRENMEK

Bu toplanının en güzel yanlarından biri dostlarımızla buluşmaktı. Polonya’dan Prof. Dr. Danuta Chmielowska, Bosna Hersek’ten Prof. Dr. Kerima Filan, Kosova’dan Prof. Dr. İrfan Morina, Makedonya’dan Dr. Fatima Hocin, Kırım’dan Doçent. Dr. Enise Abıbulayeva, Mısır’dan Doçent. Dr. Hazem  Said Muhammet Montazir vs gibi aziz dostlarım gelmişti. Memleketlerinden haberleri aldık:”Polonya-Osmanlı ilişkilerinin 600. Yılı dolayısıyla Varşova’da  önemli bir program yapılacak 2014 yılı içinde.” Ne güzel. Türkiye’de de lehçe bölümü açılıyor. Erasmus uygulamasıyla öğrencilerimiz karşılıklı değişik dış ülkelerdeki üniversitelerde bulunabiliyorlar. Bu da önemli bir pratik.

Polonya’dan Prof. Dr. Henryk Jankowoski “Türkçe bizim için yabancı bir dildir. Türk TIR sürücülerinden Türkçe öğrenmeye ve ilerletmeye çalıştık bir zamanlar” derken hiç tahmin edilmeyecek bir yerden yansımayı hatırlattı. Türkoloji bölümünden mezun olanların iş bulma imkanları da Türkçe bölümleri için önemli. Bu konuda işadamlarımıza da önemli görevler düşüyor. Sancak’da Uluslararası Novipazar Ünüversitesinin Türkçe bölümü bu yüzden kapanmak üzere. Rektör Prof. Dr. Mevlid Dudiç çok üzülüyor, katkı bekliyor.

Prof. Dr. Mahir Aydın’ın Anka Kuşu’nun geri çağırması da manidardı yeni bir medeniyet tasavvuru için. Bir zamanlar bilim doğudan taşınırdı, artık batıdan geliyor çoğu şey. Başkasının değirmenine su taşımamak için Anka Kuşu geri gelmeli.

SERZENİŞLER

Moskova’dan Prof. Dr. İgor Kormuşin SOS verdi, SSCB döneminin en önemli bölümü Türkoloji’nin Rusya’da imkanları her geçen gün azalıyor(muş). “Ankara “ilgilensin dedi. Kazak akademisyenlerin serzenişi farklıydı ” Türk halklarının kültür ve medeniyet kalıntıları için arkeolojik araştırmaları bizde de yapın?”

İstanbul bir Türkoloji şöleni yaşadı. Tanışıldı, buluşuldu, konuşuldu, tartışıldı, analizler yapıldı, müzakere edildi, tekrara not düşüldü, yeniye “evet” denildi, entelektüel dinamizm ortaya kondu, aksakallarla tazeler bir araya geldi bundan daha şık ne olabilir?  310 tebliğinsunulduğu, böyle bir organizasyon. Bu üniversite imkanları ile yapılıyor,profesyonel bir şirketçe değil.

Tebliğler yayınlanamadı, internet ortamı bulunamadı, herkes güzel Türkçe konuşamadı ama Prof. Dr. Mustafa Özkan’ın dediği gibi “Her eksik veya yanlış bir nakıştır.” Fakat böyle bir bayramda Türkçe roman, hikaye, şiir, deneme gibi edebi dillerde yazanlarla, aynı amaçtakı sivil toplum kuruluşları da konuk edilmeliydi.