Türk(lerin)iye’nin Nüfus Sorunu

87

28 Şubat süreci ile ilgili olarak emekli Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın gözaltına alınıp mahkemece serbest bırakılması ve hain bölücübaşı ile girişilen müzakereler her ne kadar gündemin önemli olayları olarak gözükse de,günümüzün en mühim meselesi Başbakan R.T. Erdoğan’ında sık sık vurgu yaptığı nüfus meselemizdir.

Demek ki; tehlike çanları Türk Milleti için bu konuda kuvvetli bir şekilde çalmaktadır. Onun içindir ki; Recep Tayyip Erdoğan, taşıdığı makamın sorumluluğu çerçevesinde Türk Milletine uyarılar yapmaktadır.

Benim uzaktan ve yakından Başbakan ile bir yakınlığım ve siyasi birlikteliğim yoktur. Aksine halen Milliyetçi Hareket Partisi’nin en üst düzey yönetim organı olan Merkez Yönetim Kurulu(MYK)nun bir üyesiyim.

Bu güne kadar neredeyse R.T. Erdoğan hükümetlerinin hiç bir icraatını doğru bulmadım ve edep ölçüleri içinde tenkit ettim. Ancak R.T. Erdoğan’ın bu güne kadar en doğru sözlerinin bu üç çocuk yapma ile ilgili olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Bana göre Türkiye’nin nüfus sorunu yoktur. Buna karşılık kendini Türk Milleti’ne mensup görenlerin nüfus sorunu vardır.

Türkiye’nin demografik yapısı değişmektedir. Türk Milleti “nüfus planlaması ve aile sağlığı” tuzağına düşürülmüş, üremesi durmuş ve nüfusu gerilemeye başlamıştır. Çünkü Türk Milleti hedefsizdir. Başkalarının ise hedefi vardır. Türk Milleti tek çocuklu veya bilemedin iki çocuklu bir aile yapısına bürünürken, Türkiye’nin üzerine konma arzusunda olanlar çok eşli ve çok çocuklu bir metodu uygulamaya sokmuşlardır. Onun için hain bölücübaşı ile müzakere edip uzlaşmak, memleketimizi korumaya tek başına yeterli bir tedbir olmayacaktır.

Geçtiğimiz günlerde Türk Milleti’nin “Milli Hedef”lerinin olmadığına dair bir yazı kaleme aldım. Bir Allah’ın kulu da çıkıp “sen ne diyorsun kardeşim bizim bir Kızıl Elma’mız var” demedi. Bunu demelerini bekliyor ve istiyordum. Ama ne yazık ki tahminim gibi çıktı. “Kızıl Elma”dan sokaktaki vatandaşın haberi bile kalmamış. Ya da en azından bizi okuyanların!..

Hal böyle olunca nüfusun azalmasının ve demografik yapının değişmesinin de önemi anlaşılamaz ve kavranamaz.

Rahmetli Alparslan Türkeş 1980 öncesinde “100 Milyonluk Türkiye” derken “Bu topraklar 100 milyon kişiyi besler” diye iddia ederken, halk yığınları bunları dikkate almıyordu. Bu gün Türkeş’in nüfus konusunda söyledikleri ile R.T. Erdoğan’ın söyledikleri arasında mantık olarak bir fark yoktur. Ayrılık; söylemin felsefesinde yatmaktadır. Erdoğan bu söylemi olsa olsa kendi muhiplerinin ilelebet iktidarı için söylemekte, Alparslan Türkeş ise Türk Milleti’nin varlığı için bunları ifade etmektedir.

Gazeteci Fatih Altaylı’da geçen gün köşe yazısında nüfusun önemine vurgu yaparak, Cumhuriyet’in temel başarılarından birinin “On yılda 15 milyon genç yarattık” dizelerinde dile getirilen başarı olduğunu söylemektedir.

Çünkü İstiklal mücadelesi verdiğimiz Yedi Düvel; 10 – 11 milyonluk ve çoğunluğu hasta, yaşlı ve kadınlardan oluşan Türk Devletinin uzun süreli yaşayamayacağını düşünüyordu.

Ama bu gün 75 milyonluk bir Türkiye ve bu nüfusun neredeyse tamamını oluşturan Türk Milleti; nüfusundan da aldığı güçle bu coğrafyada yaşama azim ve kararlığını sürdürmektedir. Eğer 10 – 15 milyon olarak kalsaydık esamemiz çoktan silinip gitmişti.

Nüfus artışının durağanlaşması veya gerilemesi için yapılan bütün işler; Türk Milletine kurulmuş tuzaklar demektir. Unutmayın ki; en az üç çocukla sadece nüfusumuz korunabilir. Onun için “yapabildiğiniz kadar çocuk yapın” sözü de büyük doğrular içermektedir.

Başbakan R.T. Erdoğan’ın çocuk sayısındaki uyarıları yerindedir ve Türk Milleti bunun dikkate almalıdır. Kendisini Türk Milletine sevdalı gören kardeşlerimde bulundukları her ortamda bunu dile getirerek gündem yaratmalıdır.Türk anneleri de yetiştirdikleri yavruları bu konuda eğitmeli, cesaretlendirmeli ve desteklemelidir.

Büyük Türk Milleti, güçlü nüfusu ile her türlü bölücülüğü ve melaneti, Allah’ın izni ile def edecektir. Yeter ki yanlışımızdan bir an önce dönelim…