Türk Milleti yüzyıllardır kendi özünden uzaklaştı. Bunun farkında olanların ki, bunların başında Atatürk gelir, çabaları ile yeniden kendine dönmeye çalışıyor.
Özünde uzaklaşan toplumlara yozluk, yobazlık, taassup, cehalet, hurafeler hâkim oluyor. İnsanlar aklı ve mantığı ile bilgiye dayalı davranışlar yerine duygusal tepkiler veriyorlar.
Bugün etrafımıza baktığımızda bu gerçekliği çok rahat görebiliyoruz. Okumayan, bilginin peşinden koşmayan toplum kendisine ezberletilmiş dogmalarla ve sloganlarla hareket ediyor.
Sadece kaç kelime ile yazdığımıza ya da kaç kelime ile konuştuğumuza bakın ne demek istediğimizi çok rahat anlarsınız. Şimdi de, Türk Tarihinde olmadığı şekilde kendini milli, muhafazakâr ve dindar olarak ilan etmiş olanlar, Türk Milletinin bir kadın tarafından yönetilemeyeceğini etrafa pompalıyor.
Türkiye’nin ve Türk Milletinin bir kadın tarafından yönetilemeyeceği; bir kadının Müslümanlara devlet reisliği edemeyeceği koca bir yalandan ibarettir ve birçok şeyde olduğu gibi adeta bir şehir efsanesidir.
Türk Milleti, öğretilenin aksine ata erkil değil ana erkil bir topluluktur. Dünya milletleri arasında görülmeyecek bir şekilde kadın, Türk toplumunda çok değerlidir ve karar vericidir. Günümüz Türk ailelerinde de, bu böyledir.
Türk kadını; anadır, kardeştir, öğretmendir, toparlayıcıdır, şefkat elini uzatandır, yapıcıdır, sorun çözücüdür yeri geldiğinde askerdir, savaşçıdır ve örnekleri olduğu şekilde aynı zamanda hükümdardır.
Bunları bilmediğin zaman; cehaletin verdiği bir cesaretle kadının hiç bir şey olduğunu söyleyebilirsin hatta daha da ileri gidip “eksik etek” diyebilirsin ama tarih ve yaşam gerçekleri bunun böyle olmadığını hemen insanın yüzüne vuruverir!
Bahriye Üçok “İslam Devletlerinde “Türk Naibeler ve Kadın Hükümdarlar” adlı kitabında, Orta Çağ döneminde bile kadınların kadılık ve ondan daha üst bir görev olan Divan-ı Mezalim Başkanlığı görevlerini yaptıklarını söylemektedir. Eski Türk tarihinde kadınların erkeklerle beraber aynı haklara sahip olduklarına dair birçok örnek vardır. Bahaddin Ögel, Eski Türklerde “hatunlar ordusu’ndan” bahsetmekte ve kadınların Kağan ile birlikte akınlara katıldığını anlatmaktadır. Yine Jean Paul Roux, Türk kadınının “Aile içinde çok önemli bir role sahipti ve tam bir hürlük içinde toplumsal, ekonomik ve siyasi hayata katılırdı” diye belirtmektedir.
Din İşleri Yüksek Kurulumuz ise 24.10.2002 tarihli kararı ile “kadınların siyaset yapamayacağı, yönetici olamayacağına dair dinen hiç bir sakınca yoktur” diyerek adeta kadını ikinci sınıf bir insan muamelesi yapanlara tokat gibi bir cevap vermiştir.
24 Haziran 2018 günü yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimine milyonlarca vatandaşımızın desteği ile giren Meral Akşener’de dinimizde ve Türk tarihinde olduğu şekilde bu kadın-erkek eşitliğine inanarak bu yola çıkmıştır. Kadın olması hasebi ile hiç bir kimseden hele erkeklerden hiç bir eksiği yoktur.
Onun için kadın olduğundan bahisle devlet başkanı olamayacağına dair halk arasında bir tevatür yapılması gülüp geçilecek bir olaydır. Kendisi büyük bir medya karartması ile gözden kaçırılmak istenmektedir. Ancak Türk Milletinin engin ve temiz vicdanı onu bu yarışın ortağı yapmış ve inşallah yarışın ipini göğüsleyecek ve de Cumhurbaşkanımız olacaktır diye inanıyorum.
Kendi deyimi ile Hayme Ana ile Atatürk’e atıf yaparak, hedefini “Türk Milletinin başını göğe eğdirmek” olarak belirlemiştir. Bu hedefe saygı duyuyor ve kendisini destekliyorum…
Özellikle de kadınlarımıza ve gençlerimize sesleniyor; bir kadını ve anneyi yalnız bırakmamalarını ve onu devleti yönetmek üzere başımıza getirmelerini istiyorum. Çünkü Türkiye ancak bir kadının nezaketi ve sağduyusu ile içine düştüğü sıkıntılardan kurtulabiliriz. Yanındaki kadrosu da, Türkiye’yi yönetebilecek ehliyet ve liyakattedir.
Bunları yazmamın nedeni; bir kadın olarak Meral Akşener’e haksızlık yapıldığını düşünmem ve kendisi hakkında yazılmış ancak yeterli alakayı görmemiş olduğuna inandığım Vedat Erbaş’ın “Türk Siyasetinde Meral Akşener” adlı kitabından sizlere bahsetmekti… Aldığım bilgiler bu kitaptan. Alıp okumanızı ve Meral Akşener’i daha iyi tanımanızı dilerim.
Son söz ise hurafelere, yozluğa ve taassuba düşmeden bir kadının da, cumhurbaşkanımız olabileceğini kabul edelim ve benim de adayım olan Meral Akşener’i devleti yönetmek üzere başımıza getirelim…