“Türkiye’nin Türksüzleştirilmesi” Gerçekleşti mi?

117

 

İçerdekilerden Behiç Gürcihan’ın 2004’teki tespitiyle ‘Bir coğrafyayı milletinden  ayırmanın anatomisi‘ olan “Türkiye’yi Türksüzleştirme Operasyonu“nda sona doğru geliyoruz. Zira tabuta son çivi faslında yeni demokratikleşme paketi hazır.Detürkifikasyon da denilebilecek Anadolu’yu Türksüzleştirme ve Türkleri de millet bilincinden sıyırma operasyonunun 28 Şubat, 17 Ağustos ve 2001 krizi gibi 3 tarihsel parametresi; sermayevî, toplumsal ve coğrafî yabancılaşma gibi de 3 ana sekmesi vardı.

  • Hangi sermaye grupları boylarını aşacak girişimleri hedefliyor?
  • Kimin büyümesi kontrol dışı gerçekleşiyor ve mevcut sermaye dengelerine tehdit içerecek dinamikler mevcut mu?
  • Kimlere kredi verilir ve hangi durumlarda bu krediler geri çekilir?
  • Adım başına dikilen AVM’ler tüketim tapınakları olarak iş görmekte midir?
  • Bu dinin adı kapitalizm; mezhepleri de Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık mıdır?

Cumhuriyetin 90. yılına girilirken millî devletten milliyetsizlik ve zilliyetsizlik kulvarına gelinmiş ve bir etnisite azınlık olarak kabul edilmiş, etnik ayrışmanın ötesinde toplum sosyolojik olarak da Gezi Parkı / Kazlı Çeşme diyerekten cart diye ortadan ikiye ayrılmıştır.

Yabancı istihbarat örgütlerinin televizyon ve gazete kurabildiği, partilere tüzük hazırlayabildiği, fonlanmış kanaat önderleriyle her türlü polemiği ve tartışmayı toplumun gözünün önünde yapabildiği, devletin aleyhine aleni propagandanın devlet memurları eliyle bile yapılabildiği ve bir ülkenin Sevr sirkine döndürüldüğü yer; Türkiye.

Ve burada toplumun önüne atılan dinî kavramlar, kafa karışıklığını gidermekten çok derinleştirme yolunda işlevseldir. 3 Büyükler karşısında sürekli kaybeden Anadolu takımları ezikliğindeki Anadolu insanını Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe gibi arkasındaki tribüne alarak iktidara gelen Menderes-Özal-Erdoğan ekolünün temel referansıysa dinî değil iktisadîdir.

Dış 330, iç-dış 600 milyar dolarlık borçlu, rekor cari açıklı, 55 milyon kredi kartlı, ahlâkî tefessühün tavan yaptığı, tokun açın halinden hiç anlamadığı bir diyar olmuş ‘yalnız ve gazel ülkem‘. Ultra mutlular ile ultra mutsuzların keskin hatlarla ayrıldığı bir garibistan. O kadar ki bayrak düşmüş, egemenlik bölünmüş yada Samsun’da açlıktan çocuk ölmüş; hâşâ mutluluğumuzu bozamaz.

Yıl olarak son düzinede  ‘ılımlı İslam‘dı, ‘model ülke‘ydi derken Genişletilmiş Ortadoğu‘dan da, Medeniyetler İttifakı‘ndan da bize 50 lira yevmiyeye figüranlıktan başka ekmek çıkmadı. Zaten ocağın ateşi de antibiyotiksiz 40 dereceydi.

Operasyona dönersek; Türkiye Cumhuriyeti kozasında kaldığı ve Anadolu’yu bir üs olarak kullandırdığı sürece onu koruyamayacaktır. Ve operatöre dönersek; bu millet bu toprakların bekçisi değil sahibidir. Bunu yabancı unsurlarla birlikte yerli unsurların da kabullenmesinde fayda var.

Türkiye’nin Türksüzleştirilmesi“ne Polat Alemdar ne der, Orta Anadolu ne der, bilmiyoruz. Ya Mısır’da okeye dönenler, veya ‘derin stratejist’ görünenler?

İyi uykular..