Tarihsel sürecinde hatalar, yanlışlıklar ve eksiklikler olsa bile,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, on asırlık / bin senelik temel üzerinde öz olarak,
Aslından kopmayan -zaten kopmaması gerekirdi- yeni bir oluşu,
Yeni bir yükselişi gerçekleştirmiştir.
Yeni bir varlık olarak, kaldığı yerden geleceğe doğru yürümeye başlamış,
Hâlen de yürüyüşünü sürdürmekte, kervan; engellemelere rağmen yoluna emin adımlarla,
Güvenle devam etmektedir.
İnşallah “ila yevmi’l-kıyam” / “kıyamete kadar” da tarihte yol almaya devam edecektir.
Tüm zorluk çıkaranlara rağmen, kim ne derse desin; bu devlet, bu vatan
Ve bu millet; tarihî rotasından / çizgisinden saptırılamayacak
Ve mukadder / plânlanmış hedefine doğru, Tanrının emanında ilerleyecektir.
Evet Atatürk’ün dediği gibi:
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına ‘Türk Milleti’ denir.”
Nitekim Türk milleti; diliyle, vatanıyla, devletiyle bir ve bütündür.
Başta, başı çekmiş ve çekmekte olan Türkler olmak üzere;
Türkiye’de bulunan farklı menşe ve kökenlerden gelen tüm kavimler; terkip / sebtez hâlinde;
Ve hepsi birlikte “Türk Milleti”ni meydana getirmekte ve oluşturmaktadır.
Çünkü, doğuştaki farklılık değil; oluştaki aynîlik; bizleri aynı milletin fertleri yapmakta,
Aynı devletin mensûbu kılmakta, aynı bayrağın gölgesinde barındırmakta,
Aynı dille meramımızı anlatmakta ve birliğimizi temin etmekteyiz. Fakat ne hazindir ki,
Asırların birikimi olan, işte bu güzel netice torpillenmek isteniyor!
İşte bu dil birliğimiz parçalanmak isteniyor!
İşte bu millet oluş keyfiyeti, berhava edilmek isteniyor!
Aynı adları taşıyan erkekler, aynı isimleri olan kadınlar, aynı vasıf
Ve nitelikleri haiz çocuklar birbirine düşman edilmek isteniyor!
Birbirine yabancı olsun isteniyor!
Birbiriyle kanlı bıçaklı olarak birbirine düşsün isteniyor!
Millet olduğumuz halde, bundan geri adım atarak, parçalara bölünmemiz, ayrılmamız,
Aşiret ve kavimler olarak, kör döğüşe çekilmemiz isteniyor!
Birbirimizle kıran kırana boğuşmamız isteniyor!
İnsanda, onun bir parçası olarak varlık gösteren vücuttaki her organı,
Vücuttan ayırıp ayrı bir kimliğe büründürmek isteyiş -câzip gelse de- nasıl imkânsızı talep ise,
Olmayacak duaya “âmin” demek ise, millet bedeninin her uzvuna ayrı kişilikler;
Vermek isteyiş de câzip,
Fakat ölü doğuşa götürecek olan bir kuru hayalden başka bir şey değildir.
İşte Türkiye’de yapılmak istenen budur.
Tıpkı aile fertlerini aileden koparma operasyonu gibi bir şey.
Fakat aile dışına düşen çocukların âkıbeti ne olursa,
Millet oluştan çıkmaya çalışanların da, hazin hâli bu olacaktır.
Birliklerine toz kondurmayan dost kılıklı düşman devletler;
Seni beni ayrılığa gayrılığa düşürmekteler!
Öyle mahirler ki, onları dost sanıyor, birbirimizi ise düşman!
Onları insanlık havarisi görüyor, birbirimizi ise sırtlan!
Geçmişler de karşımıza gülüyorlar hepsi halimize doyasıya.
Hiç mi iz’an kalmadı behey uğraşan, kendi mezarını oyasıya.