Türkiye’de siyaset ne kadar heyecanlı?

181

Türkiye’de siyaset ne kadar heyecanlı. Bir festival! Hani Hemingway’in Paris için söylediği gibi “portatif bir ziyafet”, mideniz sağlamsa.

MHP Çağrı Heyeti’in tertiplediği kongreyi Ankara Valiliği polis marifetiyle engelliyor. Niçin? Kongre meşru değilmiş. Olmasın… Sizin vazifeniz, barış içinde yapılacak toplantılar hakkında, yapılmadan önce meşru, meşru değil diye hüküm verip beğenmediklerinizi polis marifetiyle engellemek midir? Böyle bir göreviniz ve hakkınız mı var? Barış içinde bir toplantı… Hele bir otelde, hele bir mahkeme kararıyla görevlendirilmiş bir heyetin çağrısıyla yapılan bir toplantı… Bırakırsınız yapılır. Size ancak toplantının emniyetini sağlamak düşer. Toplantı meşru ise ne âlâ. Meşru değilse, zaten geçersiz olur. Size ne?

Tabi, böyle bir toplantıyı engellemek İcra Dairesi’nin de Adalet Bakanı’nın da görev alanına girmez ama hürriyeti tahdit edici fiili onlar değil siz yaptınız, onun için önce size sorulur.

Yarın ben on arkadaşımla Tunalı Starbucks’da “MHP kongresi” adı altında bir toplantı yapacağım. Bu toplantı kesinlikle gayrı meşru ve geçersiz olacak. Buna da polis gönderecek misiniz?

Yarından tezi yok, Ak Parti’nin 22 Mayıs Kongresi’nin yapılmaması için mahkemeye başvuracağım. Tabiîdir ki mahkeme beni kapı dışarı edecek; sonra mahkemenin bu kararını Yargıtay’a götüreceğim. Yargıtay karar verene kadar Ak Parti kongresini polis marifetiyle engelleyecek misiniz?

Parti içi demokrasi

MHP’nin bugünkü yönetimini seçen delegeler -aynı delegeler- seçtikleri yönetimin devamını istemiyor. Şu satırlar yazılırken çoğunluğun bunu sağlayacak tüzük değişikliği için imza verdiği anlaşılıyor.

Normal demokrasi terbiyesine sahip bir yönetim, değil kendisini seçenlerin çoğunluğu, yüzde onu desteğini çektiğini söylese, bir durup düşünür. Yüzde on beni istemiyorsa ve ben haksız olduklarını düşünüyorsam… Kongreyi toplar, onları dinler, kendimi savunur ve güven tazelettiririm. Yüzde yirmi, otuz… İşin ciddiyeti artar. Artık istifayı düşünebilirim. Benim istifam kongreyi zorlayacaktır ve hâlâ beni isteyenler çoğunluktaysa kongre yine beni seçecektir. Yüzde elli, altmış… Direnmem acaba edep sınırları içinde midir diye düşünmeye başlarım.

Delegelerin çoğu casus, paralel ajanı, CIA ajanı, hain ise… Önce sorulacak şey “bu kadar haini ne zaman aranıza aldınız?”dır. Sonra da şu soru: “Bu casus, hain ve ajanlar veya onlara kolayca kanan aptallar sizi bir önceki kongrede seçenler değil mi?” Sizi bunlar seçtiğine göre lütfen kendinizden de biraz şüphelenir misiniz?

Siz eminiz ki demokrasiye çok bağlısınız. Fakat ilk muhalif davranışta, muhalifi yukarıda saydıklarımızla suçluyorsunuz. O muhalifi destekleyen teşkilâtları kapatıyorsunuz. Muhalifi ihraç ediyorsunuz. Geriye sadece sizi destekleyenler kalıyor. Yani muhalifler gidiyor, “muvafıklar” kalıyor. Sizi seçecekleri dikkatle seçeceksiniz, sonra onlar sizi seçecek. Bu demokrasinizin bir sıfatı var mıdır? Meselâ “samimî”, “ahlâklı”, “ulvî” demokrasi falan diyebilir miyiz? Çünkü dünyadaki diğer parti içi demokrasilere hiç benzemiyor… Mutlaka bir isim bulmamız gerekir. “Yerli ve millî” de olabilir. Bir deneyin.

Partiler arası ilişkiler

Beşiktaş kongre yapacak. İçlerinde bir muhalif grup var. Yönetimi değiştirmek istiyor. Aa! Ne görelim, birileri Beşiktaş’taki muhaliflere şiddetle karşı. Olabilir tabi… Bundan daha normal ne var? Hele durun. Beşiktaş kongresindeki muhaliflere şiddetle karşı olanlar Beşiktaşlılar değil, Galatasaraylılar!

Tuhaf değil mi?

İşin başından beri iktidar, MHP muhaliflerinin karşısında. Sadece iktidardaki parti ve hükümet değil, daha başka makamlar da basınıyla, televizyonuyla, zirvesiyle ‘iktidar’ın bütünü MHP muhaliflerine yükleniyor. Muhalefet partisi MHP’den de ‘iktidar’a destek mesajları gidiyor.

Eğer bir süredir Türkiye’den haber alamamışsanız, aklınız karışabilir. Tekrar edeyim:
H İktidar muhalefet partisinin yönetimini destekliyor.
H Muhalefet partisinin yönetimi bunun altında kalmayıp o da ‘iktidar’ı destekliyor.
H İktidar ve muhalefet partisi yönetimleri muhalefet partisinin muhalefetine karşı.

Aynen böyle!

Popper ve demokrasi

Birkaç hafta önce The Economist dergisi Karl Popper ile yaptıkları eski bir röportajı internet sitesinde tekrar yayınladı. Orada Popper’den demokrasiyi tarif etmesi isteniyor. Popper’in cevabı şöyle: “Demokrasiyi yönetimin seçimle geldiği idare tarzı diye tarif etmek doğru değildir. Demokrasiyi en iyi tarifi, yönetimin seçimle kolayca gittiği idare tarzıdır.”

Kahrolası düşmanlar oyun oynar, liderlerimiz oyuna gelmez.

İnsanlar siyasilerin ne yapacaklarını, yani projelerini dinleyip aralarında ona göre bir seçim yapmak isterler. Zaten ‘politika’, ‘siyaset’ kelime anlamıyla budur. Hangi siyasetle, politika ile ülke kalkındırılacak, hangi siyaset ve politika ile parti iktidara taşınacak? Fakat proje yapmak zordur. Proje yapsanız bile proje anlatarak kitleleri heyecanlandırmak da zordur. Hâlbuki yedi milyon yıllık evrimimiz bize,  düşmanlara karşı hemen davranma içgüdüsünü vermiştir. Dosta, iyiye, güzele duyduğumuz heyecanın kat ve kat fazlasını düşmana karşı duyarız. Bu yüzdendir ki Eric Hoffer, “Gerçek İnanç Adamı” şaheserinde, “Allahsız siyasî hareket olabilir ama şeytansız siyasî hareket yoktur” diyor. Parti içi siyasetimizde, partiler arası siyasetimizde, hattâ uluslararası siyasetimizde şeytanımız bol: Ajanlar, paralleler, hainler… Düşmanlar oyun oynuyor ve bizimkiler düşmanlara göre geri zekâlı olduğundan hep oyuna geliyorlar. Fakat liderlerimiz… İnsanlık hâli, arada sırada onlar da aldanıyor ama genelde, bütün delegeler, bütün seçmenler oyuna gelse de onlar oyuna gelmiyor. Oyuna gelmedikleri için de koltuktan kalkmıyor.

Evet, Türkiye’de siyaset çok farklı, çok renkli, lezzetinden yenmez portatif bir ziyafet. Seviye? Yer sofrası…

 

 

Önceki İçerikBayrak Rüzgârını Almıştır!
Sonraki İçerikTürk Gençliği Farkında mı?
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)