İncirlik Üssü ABD başkanlığındaki koalisyon ülkelerinin IŞİD’e karşı hava saldırılarında kullanmasına açıldı.
Foreign Policy Dergisi internet sitesinde bu haberi “Turkey Enters the War Against the İslamic State” yani Türkiye IŞİD’e Karşı Savaşa Girdi başlığıyla verdi. Dünya basını haberi aynı anlama gelebilecek yorumlarla manşetlerine taşıdılar.
Cahit Armağan Dilek‘in 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nde yayımlanan yazısında verdiği bilgilere göre, “Türk Ordusu fiilen Suriye içinde (hava veya karada) operasyon yapmasa bile, Türkiye topraklarındaki bir üsten kalkacak bir yabancı savaş uçağının Suriye’de hava saldırısı yapması halinde Türkiye hukuken savaşın tarafı haline gelir.”
Çünkü “Suriye’deki savaşa uluslararası müdahaleyi öngören bir BM kararı yok. Ayrıca Suriye devleti tarafından bir yardım çağrısı da yapılmadığına göre Suriye’de yapılacak operasyonların yasal dayanakları da yoktur.”
Ancak Türkiye’nin “kendi imkân ve kabiliyetleri ile” Irak ve Suriye hudutları içindeki IŞİD ve PKK mevzilerini bombalaması “meşru savunma” kapsamı içinde değerlendirilebilir.
Uluslararası Hukuk halen bebeklik çağındadır ve güçlünün haklı olduğu bir düzenin varlığını sürdürdüğü bir alandır.
Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın “Dünya 5’den büyüktür” diyerek “Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin BM’yi etkisiz hale getirmesinin kabul edilemez olduğunu” haykırması bundandı. Ama bu adaletsiz dünya düzenini değiştirmek için yeterince güçlü değildik.
İşte bunu bir kere daha tecrübeyle anlayan Tayyip Erdoğan/ Ahmet Davutoğlu, daha önce IŞİD’e karşı savaşta taraf olmamaya özen gösterirken, şimdi ABD liderliğindeki koalisyonla birlikte hareket etmeye mecbur oldu.
Arslan Bulut‘un bildirdiğine göre, Suruç olayının arkasından İngiltere’nin (dolayısıyla ABD’nin) görüşlerini yansıtan The Times Türkiye’den beklentilerini açıklamıştı:
1- “Erdoğan, IŞİD’e karşı mücadele edenler arasında sahada fark yaratan tek güç olan Kürtlerle işbirliği yapmalı.
2-Türkiye, NATO’daki müttefikleri ile tam bir işbirliği içerisinde olmalı.
3-Erdoğan, stratejik İncirlik Üssü’nü Batı’nın hava kuvvetlerine açmalı.“
İkinci ve üçüncü madde tamam. Birincisi için PYD ile ilişkileri takip etmemiz lazım.
*****
ABD Ne Yapıyor?
ABD için, IŞİD ve PKK/PYD hemen tasfiye edilmesi gereken terör örgütleri değil. Irak, Suriye ve Türkiye coğrafyasında planladığı sınır ve rejim düzenlemeleri için kontrol edilen, yönlendirilen birer maniveladır.
ABD’nin IŞİD merkezi Rakka’yı hiç bombalamazken, “Kürt koridoru” olarak planlanan bölgelere önce IŞİD’in saldırması, sonra IŞİD’in ABD tarafından bombalanması ve yerine kahraman(!) Kürtlerin yerleştirilmesi, buradan Arap ve Türkmenlerin sürülmesi tesadüf değil.
ABD Büyük Ortadoğu Projesinin bölgemizdeki ayağını gerçekleştiriyor. Bu kapsamda Akdeniz’e açılan bir Kürdistan inşa etme planını adım adım uyguluyor.
Bunu yaparken de “gölün kuşunu vurmak için, gölün taşını kullanıyor.”
***********************************************
PKK HDP’yi Neden Devreden Çıkardı?
7 Haziran seçimlerinde HDP’nin büyük başarısına rağmen, PKK ateşkes kararını kaldırdığını bildirdi. Kalleşçe saldırılar sonucu peş peşe şehit cenazeleri gelmeye başladı.
Diğer taraftan HDP yandaşı bir gruba, IŞİD tarafından, Suruç’taki canlı bomba saldırısı yapılması ve 32 gencin öldürülmesi Türkiye’nin IŞİD’e karşı kurulan koalisyona katılması ile sonuçlandı.
Türkiye iki büyük bela ile birlikte savaşmak zorunda kaldı. Üstelik muhtemelen Suriye’deki IŞİDPKK çatışmaları Türkiye’ye de aktarılacak, iki örgüt Türk toprakları üzerinde de çatışacak.
Suriye’de ve Irak’ta birbiri ile savaşır gözüken dünyanın iki büyük ve organize terör örgütü (IŞİD ve PKK) ile aynı anda neden savaşmak zorunda kaldık?
PKK Türkiye’den toprak istiyor. Barzani Kürdistanı’ndan sonra Apo Kürdistanı kurmak istiyor.
IŞİD ve PKK/PYD Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınırına paralel bir bölgeyi ele geçirerek Akdeniz’e açılan bir petrol ve doğal gaz koridoru açmak istiyor.
Peki, IŞİD için Türkiye neden hedef ülke olsun? Suruç eylemi “IŞİD’in, PYD karşısında aldığı yenilgilerin intikamını almak maksadıyla yapılmıştır” demek bana yeterince açıklayıcı gelmiyor.
PKK hadi diyelim ki “çözüm sürecinin” gidişinden memnun değil. Hiç olmazsa neden “düşmanımın düşmanı dostumdur” bile demeden polise, askere saldırıyor, memur ve işçileri kaçırıyor?
Esasen PKK’nın çözüm sürecinin gidişatından memnun olmaması için pek bir sebep yok. Siyasi uzantısı olan parti Güneydoğu’da AKP’nin oylarını da devşirmiş, açık ara birinci parti olmuştu. PKK/KCK bölgede paralel bir devlet oluşturmuş, açıkça dağa militan devşiren, vergi/ haraç alan, yargılama yapan, alan hâkimiyetini ele geçirmiş bir güce kavuşmuştu.
Üstelik Batı tarafından PKK/PYD Suriye’de ve Irak’ta IŞİD’le çatışan “meşru” bir örgüt olarak tanınmaya ve silah desteği yapılmaya başlamıştı.
Kendisi için bu olumlu şartlara rağmen PKK neden çatışmasızlığı sona erdirdi? Yüzde 13 oy ve 80 milletvekili ile etkili olması beklenen HDP’yi neden bir bakıma denklem dışına itti?
Bölgede ve büyük şehirlerde kalkışma hareketleri için hazırlığını tamamlamış, güçlü silahlarla teçhiz edilmiş, dağdaki kadrosu katlanarak artmış olan terör örgütü PKK bir an evvel netice almak istiyor.
Sürecin durdurulması veya yavaşlatılması ihtimaline karşılık, süreci hızlandırarak devam ettirmek için, PKK’nın Türkiye’de yeni kurulacak hükümetlere de bir gözdağı vermeye çalıştığı düşünülebilir.
Kanaatimce HDP şimdilik kenarda bekletilecek. Yeri geldiğinde yine siyasi aktör olarak devreye sokulacak. HDP’nin siyaseten güçlü olduğu bölgelerin “özerk Apo Kürdistanı” için doğal sınır kabul edilmesi için kullanılacak.
PKK kötü polis olup korkuturken, HDP iyi polis olacak. Böylece HDP denize düşenin sarılacağı yılan olarak bekletilecek.
*******************************************
AKP’nin Suriye ve Açılım Politikaları Hatalı İdi
Erdoğan ve Davutoğlu Suriye’de iç çatışmalar başlayınca Esad’ın kısa sürede devrileceğini zannetti. Şam’da Emevi Camisinde namaz kılma hayali kurdular. Hesapları tutmadı. İran, Rusya ve Çin’in Esad’a bu kadar güçlü destek olabileceğini göremediler.
Dışarıdan müdahalelerle körüklenen iç savaşın bu boyuta geleceğini öngöremediler. İllegal örgütlerin lojistik merkezi olan Türkiye’nin nasıl bir bataklığa saplanacağını hesap edemediler.
PYD bu hatanın sonucudur. IŞİD belasının Türkiye’ye bulaşması da aynı hatanın sonucudur.
Türkiye ile ABD arasında yapılan son anlaşma, Türkiye’nin bir bakıma “hizaya getirildiğini” göstermekte. Suriye ve Irak’ta, ABD çizgisi dışında hareket edemeyeceğimizin kabul ettirildiği anlaşılmakta.
Erdoğan ve Davutoğlu’nun diğer hatası, terör örgütü PKK ile masaya oturup müzakere ederek siyasi bir çözüm arayışına girmesiydi. Legal olmayan bir terör örgütü ile meşru bir sonuç almanın mümkün olamayacağını da hesaplayamadılar.
Ak Parti’nin hesap edemediği bir diğer husus ise bölgede Ak Parti oylarının alan hâkimiyetini elinde tutan PKK/HDP’ye kaymasıydı. Bu ise AKP’nin tek başına iktidar olamaması sonucunu doğurdu.
Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay’ın ifadesiyle, HDP bu oyları PKK’nın silahlı tehdit ve baskıları ile kazanmıştı.
Ak Parti yaptığı bu hataların farkında ve çıkış yolu arıyor.
Keskin politika değişikliği ile PKK ve IŞİD’e karşı yapılmakta olan operasyonlar R.T.Erdoğan ve AKP’nin iç ve dış politikadaki kaygılarının ve mecburiyetlerinin sonucudur.