Türk Milliyetçilerine Düşen Görevler ve Sorumluluk Duygusu

86

     Türk milliyetçileri
hiç şüphesiz ki, Türk Milletinin sinesinden çıkmış bir büyük fikrin ve davanın
temsilcileridir.  Birtakım gruplar bir
yana bırakılacak olursa;  toplumun büyük
bir ekseriyeti için milliyetçilik, milli tarih, milli kültür, vatan ve bayrak
şuurunu içinde barındıran asli bir düşüncedir. Bu fikrin müdafaasını yapanlar
da Türk Milleti’nin vazgeçilmez temsilcileridir. Türk Milliyetçileri olarak,
savunulan davanın temel değerlerini, düşünce ve fikirlerini öne çıkarıp
geliştirerek büyümesini sağlamak olmalıdır. Bu kutlu davanın nihai hedefi,
insana saygı ve sevgiyi esas kabul eden, hak, hukuk, kardeşlik, adalet,
demokrasi gibi kavramları üstün tutan bir nizamı ortaya koymaktır.

     Öte yandan
1930’larda tarih ve dil tezleriyle Osmanlıyı ve Selçukluyu göz ardı eden bir
milliyetçilik anlayışı başarıya ulaşamamış ve Mustafa Kemal Atatürk bu tezleri
ortadan kaldırmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün milliyetçilik anlayışına bakacak
olursak: “ Ben her şeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum, böyle
öleceğim. Türk birliğinin, bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben
görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk
Birliğine inanıyorum, onu görüyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk
Birliği ile açacaktır. Dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk’ün
varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek o
zaman görülecek.” (1) Görüldüğü gibi Mustafa Kemal Atatürk’ün milliyetçilik
anlayışı ne kadar asil ve kudretli. O günlerdeki anlayışa bakın.

     Yine bu konuda Atatürk’ün
manevi kızı ve Cumhuriyetin ilk tarih profesörü olan Afet İnan da şunları
söylüyor: “ Türk Milliyetçiliği ilerleme ve gelişme yolunda ve beynelmilel
temas ve münasebetlerde, bütün muasır milletlere muvazi ve onlarla bir ahenkte
yürümekle beraber, Türk İştimai Heyetinin hususi seciyelerini ve başlı başına
müstakil hüviyetini mahfuz tutmaktır.” (2) Görüldüğü gibi o dönemdeki birlik ve
beraberliği ve Türk Milliyetçilerinin dünyaya nasıl baktıklarını çok güzel bir
şekilde izah etmiştir. O dönemin şartlarında, Türk Milliyetçileri birbirlerine
çok sıkı bir şekilde bağlanmışlardı. Bu konuda müspet düşünmeyenler de elbette
vardı. Kambur İzzetler, Hüsniyadisler, Damat Feritler, İskilipli Atıf Hocalar
gibi.

     Fakat günümüze
baktığımızda ve üzülerek belirtmek gerekirse, Türk Milleti’nin büyük
çoğunluğunun manevi desteğine sahip olan Türk milliyetçilerinin safları,
zararlı, yıkıcı ve bölücü fikir cereyanları ile mücadele de üstün başarı
sağlayacak derecede sık değildir. Bu fikri temsil ettiğini belirten kişi ve
kuruluşlar, birbirinden habersiz, birbiriyle kavgalı,  irtibatsız, kimin ne yaptığı belli olmayan
davranışlar sergilemekte ve aralarında görüş, düşünce ve metot farklılıkları
oluşmakta, bu da bizleri derinden üzmektedir.

     Bu durumdan nasıl
ve ne şekilde kurtulmak gerekiyor? İşte burası çok önemli. Milliyetçi Sivil
Toplum Kuruluşları’nın bütün gayret, çalışma, faaliyet ve güçleriyle aynı
hedefe yönelmeleri gerekmektedir. Böyle bir davranış ve çalışmanın ise, çok
büyük faydalar sağlayacağı zaman içinde görülecektir. Oyunu kuralına göre
oynadığınız zaman başarılamayacak hiçbir şey yoktur.

     Meseleye değişik
bir cepheden baktığımızda; her Türk Milliyetçisi üstün görev ve üstün
sorumluluk duygusu içinde hareket etmeli ve üzerine düşen asli görevleri
mutlaka yerine getirmelidir. Bunlar; Bizi biz yapan değerleri korumak, yaymak
ve geliştirmek, demokrasiye alternatifsiz bir rejim olarak bakmak, hukuk
devletinden ayrılmamak, halka tepeden bakmamak, kendi milli kimliği konusunda
kendini özürlü hissetmemek, milli tarihe bir bütün olarak bakmak, Türkiye
dışında yaşayan Türklere sahip çıkmak, milli mutabakatların geliştirilmesi için
çalışmak, bağımsızlık ve egemenlik konusunda hassas olmak, haksız ve belgesiz
sözde Ermeni soykırımı iddiaları karşısında durmak, Türkiye’nin çıkarları
karşısında tarafsız kalmamak, bölücü ve ırkçı terörü lanetlemek, ölülerine ve
dirilerine sahip çıkarak gelecek nesillere örnek olmak,  v.b. görevler olmalıdır.

       Türk
milliyetçilerinin tasada, kederde, kıvançta, iri, diri ve tek vücut olmaları
ancak bu şekilde sağlanabilir.

Kaynaklar:

(1)   
Atatürk’ün konuşması, Ziraat Bankası Lokali, 29
Ekim 1933, Ankara.

(2)   
Afet İnan, T. T. K. Belleten, Cilt: xxxıı, No:
128, S. 557, 1968, Ankara.