Türk Milleti Açısından Günün Bilançosu!

82

Türk Milleti, bu günün bilançosuna bakarak, düşünmeli ve karar vermelidir.

Bu karar verme işini acele yapmalıdır. Çünkü boşa geçirilecek her vakit, kangrene dönüşmüş olan yaraların bütün vücüdu sarması ile ölümle neticelenecektir.

Türk Milletinin, zekasının düşük düzeyde olduğu ve aptal ya da cahil gibi hakaretamiz sözcüklere muhatap edildiği günümüzde, milletimizin bu değerlendirmeleri yapanlarda dahil olmak üzere herkesi yanıltan, doğru kararlar alması gerekmektedir.

Kötü beslendiğimiz, sürekli huzursuz bir ortamda yaşadığımız ve kötü eğitim aldığımız ve bunlarında düşünce ve davranış yapımızı etkilediği muhakkaktır. Ancak buna rağmen “doğru karar alabilmek”i başarmak zorundayız.

Bakın tam iki yıl önce “Türkler Şimdi Ne Yapacak?”başlıklı yazıda neler söylemişim:

Türk Milleti, iç ve dış düşmanlarca yoğun bir psikolojik saldırı altındadır. Devlet bürokrasisi kontrol altına alınmış, ordusuna diz çöktürülmüş, istihbaratı işgal edilmiş, medyası ele geçirilmiş ve en kötüsü Türk halkı, korku ve ümitsizlik içeren bir ruh haline sokulmuş vaziyettedir… Bunlara rağmen asla ümitsiz olunmamalıdır. Bir de Türk Milleti’nin bütün mensuplarınca “korkunun ecele bir faydası yoktur” anlayışı, doğru anlayış olarak kabul edilmelidir.

Bahsettiğimiz psikolojik saldırı sebebi ile; Türk Milleti, ya gerçekleri görmemekte ya gerçekleri kabullenmek istememekte ya da doğruların yapılmaması için bol bol bahane ve mazeret üretmektedir. Böyle davranıldığı ve yaşanıldığı takdirde, Türklerin; bu coğrafyada yok oluşu kaçınılmazdır.

Türk Milleti, artık bu acı gerçekle karşı karşıyayadır. Kimse kimseyi kandırmasın. Sadece Kürtlerin değil bir çok etnisitenin ve gayri müslimlerin,  Türk Milleti’ne karşı birlikte yürüttükleri büyük bir mücadeleye muhatap durumdayız. Görülüyor ki; güç ve hükümranlık Türk Milleti’nin elinden kaydıkça, kuzu postuna bürünmüş çakallar bir bir ortaya çıkmaktadır. Bunu tarihte daha önce yaşadık. Balkanlar, Girit, Musul ve Kerkük çok yeni örnekler olarak önümüzde duruyor. Geçmişteki gafletimizi ve ihanete ses çıkarmayışımızın bedelini, can ve toprak kaybı ile ödedik.

Artık Türk Milleti’nin aklını başına alma zamanıdır. Birlik ve beraberlik içinde, ihaneti ve gafleti yok etmeliyiz. Bir tuzaktan kurtulurken diğerine düşmemeliyiz. Önümüzde sandık vardır (!!!)Demokrasi, halen sorunları çözüm aracı (!) iken, bu fırsat Türk Milleti’nce çok iyi değerlendirilmelidir. Size öyle veya böyle yapın demiyorum. Sadece Türk Milleti’ni ve dolayısıyla kendi varlığınızı koruyun, diyorum. Yoksa kan emiciler kapının önünde bekliyor . Gören göz ve akıl, kılavuz istemiyor!

Koskoca iki yıl geçmiş ama hiç bir şey değişmemiş değilmi? Zaten benzer davranışlar, gösterdiğimiz sürece değil iki yıl, iki bin yıl geçse dahi hiç bir şey değişmeyecektir. Böyle davrandığımız sürece, hiç bir seçim hastalığa derman olmayacaktır.

İnsanımızı ve aydınımızı,Cemil Meriç’in bahsettiği Salih Zeki gibi başka bir dünyanın hayranı olarak görmek istemiyorum. Ancak Meriç’ede katılmıyor değilim: “Salih Zeki, zavallı şair. Ömür boyu bir rüyayı yaşadı, bir fetih rüyası değildi bu, bir kaçış ihtiyacı idi. Acı, rezil bir realiteden muhteşem bir dünyaya kaçış… Salih Zeki’nin dramı, birneslin dramıdır, bir neslin değil, bir kaç neslin. Türk aydını Tanzimattan beri sığınacak ada arayan bir garip sürgün. Şiir Yunan’dı Salih Zeki için, Yunan’a benzeyendi. Bu topraklarda yaşayan son Yunanlı sayardı kendini. Oysa iliklerine kadar Türk’tü. Gururu ile, zevkleriyle, zaaflarıyla.”

Biz de acaba başka bir şey oldukta, Türk’ün ülkesi Türkiye’nin ağır günlük bilançoları ile ilgilenmez olduk? Eğer böyleyse, bizi aleyhimize ağır sonuçlar içeren günler bekliyor demektir!

Yine Cemil Meriç diyor ki; “… harita tehlikeli bir yolculukta tek kılavuz olamaz. Pusulaya da ihtiyaç var. Pusula: Şuur. Tarih şuuru, milliyet şuuru, kişilik şuuru…” ve devam ediyor “Toprak sarsılıyor!.. Hep birden esfel-i safiline (İnsani mertebelerin en aşağılanmışı, cehennemin dibi, sefillerin en sefili) yuvarlanmak istemiyorsak, gözlerimizi açmalıyız.”

Demek ki; günlük bilançolara bakmak ve bu bilançoları değerlendirirkende tarih, milliyet ve kişilik şuuruna sahip olmak gerekiyor. Aksi halde Türkiye’nin sarsıntıları ağırlaşacak ve hep beraber yani “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” anlayışında olanlar cehennemin dibini boylayacağız.