Kocaeli Kitap Fuarı’nın ilk günüydü…
Yayımcımın standında kitaplarımı imzalıyordum. Telefon ısrarla çalmaya başladı.
Açtım, arayan Azerbaycan’dan yıllardır görmediğim dostum, Cingiz Bey’di.
Azerbaycan’da Türkçe ile ilgili yapılacak bir toplantı nedeniyle davet edildiğimi, ancak ilgili kurum yöneticisi olan Değerli Dostum Ekber Qoşalı’nın bana bir türlü ulaşamadığını söylüyordu…
Ve… 1 Haziran Pazartesi günü Bakü’ye vardım…
Bakü Havaalanı gerçekten de çok modern ve temiz bir yerdi. Ülkenin, Bakü 2015 1’inci Avrupa Oyunları nedeniyle daha bir dikkatli hale geldiği düşünülürse, bunun vitrini de elbette Bakü Haydar Aliyev havaalanı olacaktı.
Ekber Bey, beni karşıladı ve Bakü’nün otoyollarından ve geniş caddelerinden geçerek otelimize ulaştık. Bütün kent adeta Bakü 2015 1’inci Avrupa Oyunları için seferber olmuştu. Üstelik halkın da çok yoğun ilgisi ve bu yarışların Azerbaycan’da yapılmasından dolayı duyduğu mutluluğu gözlerinden okuyabiliyordunuz…
Türkiye’yi benim temsil ettiğim toplantıda ayrıca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Makedonya, Kırgızistan, Özbekistan, Tataristan Özerk Cumhuriyeti ile Karakalpak Özerk Bölgesi ve elbette Azerbaycan temsilcileri vardı. 5 Haziran’a kadar süren toplantılardan önce Azerbaycan’la ilgili birkaç önemli bilgiyi siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Ülke 2005 – 2006 dönemlerinden itibaren hızla kalkınmış ve gelişmiş. Dubai veya Kuveyt’i aratmıyor. Petrolün sunduğu zenginlik her yere yansımış. Yollarda süper jipler, son model sıfır kilometre otomobiller ve ancak otomobil fuarlarında görebileceğiniz lüks araçlar son sürat gidiyor. Araç fazlasından dolayı Bakü trafiği İstanbul veya Londra’yla yarışıyor. Ancak şunu ifade etmem lâzım ki, arabaların motor gücü çok yüksek olduğu için genç, yaşlı adeta herkes yarış edercesine gaza yükleniyor. Bu da trafik cezalarına yansıyor tabi… Benzin 80 kupil (1 Manat’ın 0,8’i ve 1 Manat yaklaşık 2,5 Lira) Hız tahdidi aşımı 100 Manat, ve kırmızı ışık ihlâli 80 Manat’mış.
Hazar denizi kıyısında Bulvar adını verdikleri bizim İzmir’in Kordon Boyu’nu anımsatan muhteşem bir alan hazırlamışlar. Bize söylediklerine göre 8 ay önce petrol kulelerinin yükseldiği bu alanda şu anda dev bir Kristal Salon, büyük ağaçlar, türlü çay bahçeleri, yürüyüş yolları ve rengârenk çiçekler boy gösteriyor.
Ardından Devlet Mezarlığı’na sonrasında ise Şehitler Hıyabanı’na, Türk Şehitliği’ne ve Karabağ Şehitliği’ne gittik.
Türk şehitliğinde; Birinci Dünya Savaşı yıllarında Azerbaycan’ı işgal eden Rus ve İngiliz ordularına karşı Enver Paşa’nın üvey kardeşi Nuri Paşa yaklaşık 10 bin kişilik çoğu gönüllülerden oluşan bir kuvvetle Enver Paşa’nın da emriyle Bakü’ye girmiş. Rus ve İngiliz birliklerini bozguna uğrattığı çatışmalarda 1350 askerimizin şehit düştüğü tahmin ediliyor. Bu şehitlerimiz için marşlar besteleniyor.
Bugün Bakü’nün en güzel yerinde; Azerbaycan yeniden bağımsızlığına kavuşunca Türk şehitliği inşa ediliyor ve bulunabilen şehitlerimizin naaşları buraya defnediliyor. Azerbaycan’da bu şekilde 8 şehitliğimiz varmış. Kafkas İslâm Orduları’nın Bakü’ye girmesi ardından Azerbaycan, 1918 yılında Mehmet Emin Resûlzade önderliğinde bağımsızlığını ilân ederek yeni kurulmakta olan Türkiye’ye büyük yardımlarda bulunuyor. Ancak antlaşmalarla Türk askeri Bakü’den anavatana geri dönünce Güney’i İngilizler, Kuzey’i de Ruslar kısa zaman içerisinde yeniden işgal ediyorlar.
Rus işgali ve SSCB döneminde Türk askeri işgalci olarak tanıtılsa ve Ruslarca Türk şehitlerinin mezarları yok edilmeye çalışılsa da Azerbaycan Türk’ü kendisini kurtarmak için can veren bu şehitleri unutmuyor ve dededen toruna geçen millî bir sır olarak Türk şehitlerinin mezarlarını saklıyor. Yeri unutmamak için de üzerine ağaç dikiyor, çeşme yapıyor ama Ruslara bilgi vermiyor. Ne zaman ki 1990’ların başında Azerbaycan yeniden bağımsızlığına kavuşunca bu şehitlerin kabirlerini şehitliklere toplayıp, şanlarına yakışır hale getiriyorlar. Türkiye’miz de şık bir cami ile bu şehitliği süslüyor.
Bu arada Nuri Paşa Türk-İslâm dünyası adına çalışmaya devam ediyor. Kafkasya İslâm orduları başkumandanı Nuri Paşa Savaş bitip, Osmanlı devleti yıkıldıktan sonra Zeytinburnu’nda metal ev eşyası üreten bir fabrika kurmuş hayatını devam ettiriyor. Ancak daha sonra bu fabrikayı Sütlüce’ye taşır, silah fabrikasına dönüştürüp, ihtiyacı olan ve bağımsızlık savaşı sürdüren ülkelere silah satışı yapmaya başlıyor. 14 Mayıs 1948’de İsrail Devleti bir oldu-bitti ile kuruluyor. Birleşmiş Milletler aldığı bir kararla, İsrail’e karşı savaş açan Mısır, Suriye, Ürdün ve diğer Arap ülkelerine silah satışını yasaklıyor.
Mısır, Suriye ve Ürdün kendilerine silah satmayan ülkelerin aksine İstanbul’da silah fabrikası olan Nuri Paşa ile temasa geçiyor. Ve antlaşma imzalanıyor.
Nuri Paşa, BM kararını tanımayarak yaptığı anlaşma gereği birkaç kalem savaş malzemesini ön anlaşma yaptığı Araplara teslim eder. Yaptığı anlaşma gereği silah, top ve sair mühimmat sevkiyatları başlar. Ancak asıl büyük parti mal satışı için Nuri Paşa Mısır’a gider. Teknisyenleri ile beraber 1 Mart günü Türkiye’ye döner. Aldıkları sipariş epey yüklüdür. Ertesi gün yani 2 Mart 1949 günü akşam saatlerinde Sütlüce’deki fabrika da korkunç bir patlama olur.
Yarım saat sonra bir patlama daha gerçekleşir ve ikinci patlamada yardım ekipleriyle birlikte fabrikada hasar tespiti yapan Nuri Paşa da diğer 27 kişi ile birlikte vefat eder.
Kaza mı, sabotaj mı ise elbette anlaşılamaz…
Cesetler tespit edilemeyecek durumdadır…
Nereden nereye; Can Azerbaycan’ın bağımsızlığı için savaştan, Filistin’in bağımsızlığı için savaşa ve şahadete…
Gelecek yazımızda Azerbaycan’ı ve Türkçe konulu toplantıları değerlendirmeye devam edeceğiz.