Türk Devletleri Teşkilatı, 9-11 Eylül 2024 tarihleri arasında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de, Merkezi Kazakistan’ın başkenti Astana’da bulunan Türk Akademisi ve Türk Dil Kurumu işbirliğinde gerçekleştirilen, Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu’nun 3. Toplantısında 34 harften oluşan Latin tabanlı Ortak Türk Alfabesi önerisi üzerinde mutabakata varıldığını açıklamıştır. Bu Türk Dünyası’nın geleceği açısından atılan en büyük adımlardan biridir.
Türk Dünyası’nda ve Osmanlı İmparatorluğunda Alfabe tartışmaları XIX yüzyılın ortalarında başlamıştır. Bu tartışmaları, Azerbaycanlı yazar Mirza Fethali Ahunzâde ve Osmanlı’da Maarif Nazırlığı da yapan devlet adamı Münif Paşa başlatmıştır. O tarihlerde Osmanlı coğrafyasında ve Türk Dünyası’nın büyük bir bölümünde Arap harflerini esas alan Osmanlı Alfabesi kullanılıyordu. İlk tartışmalar, sesli harflerin gösterilmediği ve bunun için Arapçadaki harekelerin de kullanılmadığı bu alfabenin ıslâhı üzerine yoğunlaşmıştır. Bu tartışmalardan bir sonuç alınamayınca bu konu üzerinde fikir öne süren şahsiyetlerin yavaş yavaş Latin Alfabesine dönmenin daha uygun olacağını savunmaya başlamışlardır. Kırım’da yetişen Büyük Türkçü Gaspıralı İsmail, XX. yüzyılın başlarında Türk Dünyası’nın geleceği için en çıkar yolun, “Dilde, fikirde, işte birlik” olduğu ilkesini ortaya koymuştur.
Sovyetler Birliği sınırları içinde yaşayan Türklerin kültürel entegrasyonu ilgili önemli kararların alındığı, 26 Şubat-6 Mart 1926 tarihleri arasında Bakü şehrinde düzenlenen Birinci Türkoloji Kongresi’nde, Latin alfabesine geçiş kararı alındı. 131 Temsilcinin katıldığı bu kongrede Türkiye’yi Atatürk’ün görevlendirmesiyle Türkoloji âlimi Mehmed Fuad Köprülü ve büyük Türkçü Ali Bey Hüseyinzâde (Ali Turan) temsil ettiler.
Kongre katılan 100’den fazla katılımcı daha sonra Pan-Türkizmle suçlandı ve siyasi baskıya maruz kaldı. Çoğu akademisyen ve düşünür hapis ve fiziksel yıkımla karşı karşıya kaldı. Kongrenin Türk Dünyası’nın Latin alfabesine geçiş kararı, 1939 yılında iptal edildi ve Sovyetler Birliği topraklarında yaşayan Türkler arasında birliği engellemek için her Türk topluluğu için ayrı Kiril alfabesi oluşturularak farklı toplumlar oldukları algısı meydana getirilmek istendi.
Türk Dünyası’nda ortak alfabe konusunda XIX. yüzyılın ortalarından itibaren çalışma yapan Türkolog, eğitimci, düşünür ve yazarlar; Mirza Fethali Ahundzâde, İsmail Bey Gaspıralı, Üzeyir Bey Hacıbeyli, Celil Memmedguluzâde, Mehmet Ağa Şahtahmazlı, Feridun Bey Köçerli, Veli Hüseyinzâde, Hüseyin Cavid ve Samet Ağamalıoğlu’dur. Kendilerini rahmet ve minnetle anıyoruz.
Sovyetler Birliği 1990’lı yılların başında dağıldıktan sonra, bağımsız Türk devletleri ve özerk Türk toplulukları ortaya çıkınca, Büyük Türk Dünyası Ailesi’ne mensup olduklarını hissettiler. Türk toplulukları arasında Türklük şuuru güçlendikçe daha önce “Azerice, Kazakça, Kırgızca, Özbekçe, Türkmence” adını verdikleri dillerinin, Türkçenin farklı lehçeleri olduğunu gördüler. Artık günümüzde dillerinin isimlerini, “Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Kazakistan Türkçesi, Kırgızistan Türkçesi, Özbekistan Türkçesi, Türkmenistan Türkçesi” şeklinde telaffuz etmektedirler.
Türk Dünyası’nda ortak alfabe çalışmaları, 1991 yılında başlatılmıştır. Türk Şûrası (Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk-Kardeşlik ve İş Birliği Kurultayı) tarafından 21-23 Mart 1993’te Antalya’da yapılan toplantıda Türk devletlerinin alfabelerine Q, X, W, Ň, Ä harflerinin eklenmesine ortak karar verilmiştir. Türk Keneş Kurulu tarafından da benimsendiği takdirde (inceltme ve vurgu işaretli harfler hariç) 34 harfli bir alfabenin Türk Dünyası’nda uygulanması konusunda prensip kararına varılmıştır. Bu tarihten bugüne kadar ortak alfabe konusunda Türkiye’de ve Türk Dünyası’nda resmi kurumlar, üniversiteler ve ilgili sivil toplum kuruluşları tarafından çok sayıda sempozyum ve çalıştaylar düzenlenmiş, yayınlar yapılmıştır.[1]
2009 yılında Nahçıvan’da düzenlenen Türk Devlet Başkanları Zirvesi’nde imzalanan Nahçıvan Anlaşması’yla, “Türk Dili Konuşan Ülkeler arasında kapsamlı işbirliğini sağlamak” amacıyla Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi) adıyla uluslararası bir teşkilat kurdular. Bugün bu teşkilat, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) adını almıştır. Bu teşkilata “Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan” üye ülke ve “Macaristan, Türkmenistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)” gözlemci ülke statüsünde katılmaktadırlar. Bu teşkilatın güçlendirilmesine, Türk devletleri ve toplulukları arasında “alfabe, dil, kültür, eğitim, bilim, ekonomi, sanayi ve askeri alanlarda” işbirliğinin geliştirilmesine, Türk Dünyası’nı ilgilendiren konularda ortak hareket edilmesi yönündeki çalışmalara destek olunmalıdır.
Otuz yılı aşkın süredir devam eden Türk Dünyası’nda ortak alfabe oluşturulması çalışmaları, nihayet 11 Eylül 2024 tarihinde olumlu bir sonuca ulaşmıştır. Türk Devletleri Teşkilatı’nın, 9-11 Eylül 2024 tarihleri arasında Bakü’de düzenlediği, Türk Akademisi ve Türk Dil Kurumu işbirliğiyle gerçekleştirilen, Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu’nun 3. Toplantısında 34 harften oluşan Latin tabanlı Ortak Türk Alfabesi önerisi üzerinde mutabakata varılmıştır. Bu Türk Dünyası’nın geleceği açısından atılan en önemli adımlardan biridir. Bu karar sonucunda, eğer Türk toplulukları arasında “alfabe ve imlâ birliği” sağlanırsa, Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” idealine ulaşmak daha çabuk mümkün olacaktır.
Türk Akademisi ve Türk Dil Kurumu, toplantının başarıyla sonuçlanmasının tarihi bir önem taşıdığına dikkat çekerek Türk Dünyası’nda Ortak Alfabe kullanımı kararıyla ilgili özetle şu açıklamayı yapmışlardır: ‘’Bu özverili çalışmanın neticesinde, 34 harften oluşan Ortak Türk Alfabesi önerisi üzerinde uzlaşılmıştır. Her harf, Türk dillerinde bulunan farklı fonemleri (ses birimlerini) temsil etmektedir. Bu toplantının başarıyla sonuçlanması tarihi bir anı temsil etmektedir. Ortak Türk Alfabesi’nin geliştirilmesi, Türk halkları arasında karşılıklı anlayış ve iş birliğini teşvik ederken, onların dilsel mirasını da korumaktadır. İlgili tüm kurumlar, önerilen Ortak Türk Alfabesinin uygulanmasını aktif bir şekilde desteklemeye davet edilmektedir.’’
Türk Dünyası’nda Ortak Alfabe kullanımı konusunda “Ortak alfabe, ortak edebî dile giden yoldur” diyen Kırgız-Türk Manas Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kadir Ali Konkobayev “Ortak alfabenin hayata geçirilebilmesi için Türk Dünyası’nda Türk dilini yaşatacak kurumların ve enstitülerin olması ve kurulması şarttır.”
Türk Dünyası için bu çok önemli kararın alınması konusunda bugüne kadar çalışmalar yürüten, toplantılar düzenleyen, eserler ve makaleler yazan kişi, kurum ve kuruluşları minnet ve şükranla selamlıyorum. Bu konuda çalışmalar yapan başta İstanbul, Marmara ve Erciyes Üniversiteleri olmak üzere diğer üniversitelerimize, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve Türk Dil Kurumuna, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, Aydınlar Ocağı, Türk Ocağı ve Hoca Ahmet Yesevi Vakfı gibi sivil toplum kuruluşlarımıza, başta Prof. Dr. Turan Yazgan olmak üzere Oktay Sinanoğlu, Ahmet B. Ercilasun, Şükrü Halûk Akalın, Tuncer Gülensoy, Osman Mert, Osman Fikri Sertkaya, Nevzat Özkan, Mehmet Saray, M. Metin Karaörs, Talat Tekin, Yavuz Akpınar, Fikret Türkmen, Mustafa Öner, Emine Naskali Gürsoy, Zeynep Korkmaz, Mustafa Argunşah, Okan Yeşilot, Timur Kocaoğlu, Mustafa Canpolat, Sema Barutcu Özönder, Bilgehan Atsız Gökdağ, Erdal Şahin Abdülvahap Kara, İsa Sarı, Ertuğrul Yaman ve adını belirtemediğim çok sayıda bilim insanına Türklük adına teşekkür ediyorum. Bunlar içinde ebediyete göçen hocalarımızı rahmet ve şükranla anıyorum.
Son olarak, “11 Eylül” gününün Türk Dünyası’nda “Ortak Alfabe Günü veya Bayramı” olarak kutlanması için karar verilmesini temenni ediyorum.
“Ortak Alfabe” kullanma kararından dolayı Türk Dünyası’nı kutluyorum.
[1] Bu konuda geniş bilgi için bakınız: Prof. Dr. Okan Yeşilot vd., “Türk Dünyasında Ortak Alfabe: Uygulamalar, Arayışlar, Teklifler”, Ötüken Yayınevi, İstanbul 2020.