İLK İNSANDAN TÜRKLERE…
İnsan denilen canlının M.Ö. 40.000 yılında yaratıldığı tahmin ediliyor. 40.000 yılından 12.000 yılına kadar geçen sürede dünya üzerinde üç ırkın varlığı biliniyor.
M.Ö. 12.000 – 9.000 yılları arasında birinci ırka mensup insanlar, kuzey yarım kürede yaşıyorlardı. İkinci ırka mensup insanların da Afrika’da bulundukları belirlenmiş. Yine bu dönemde, Eskimoid denilen üçüncü bir ırka, Orta Avrupa’da rastlanıyor. Bunlar daha sonra Kuzey Avrupa’ya, Kuzey Asya’ya – Sibirya’ya göç ediyorlar. Göçler ve sair sebeplerle 9.000 – 7.000 yılları arasında, bilinen ırkların birleşmelerinden melez bir ırk meydana geliyor.
Melez ırkın insanları Avrupa’da, Asya’da ve muhtemelen Afrika’da yaşıyorlar. Bu insanlar daha sonra da Doğu ve Güney Asya’ya, sonra da Avustralya’ya göç ediyorlar. Eskimoidlerin ana yurdu, Kuzey Sibirya’nın Altaylar bölgesidir. Bunlar, Bering Boğazı yolu ile Amerika’ya, bir kısmı da Çin’in iç bölgelerine ve Kore’ye gitmiş. Bir başka kol da Tanrı Dağları ile Aral Gölü çevresine geliyor.
MÖ. 7.000 – 5.000 yılları arasında Alpinler ortaya çıkıyor. Bunlar, Ural Dağları’nda yaşıyorlar. Yeni bir ırk tipidir. Brakisefal (yuvarlak) kafa yapılı, (herhalde) beyaz tenli, kestane rengi saçlı, yine kestane rengi veya yeşil gözlü, orta boylu oldukları belirlenmiş. Tarih: Cilâlı Taş Devri’dir. Bu insanlar, taşları parlatmayı ve tarımı icat etmişler. Bu insanların bir kolu İsviçre ve Orta Avrupa’ya, bir başka kol da Aral Gölü’ne doğru göç ediyor. Aral Gölü bölgesine göç edenler, derilerinin rengi kırmızıya çalan insanlarla evlenip Ön-Türkler denilen yeni bir ırkın oluşmasını sağlıyorlar. Sümer, Elâm, Etrüsk ve Saka denilen devletlerin ve milletlerin insanları işte bunlardır.
TÜRKLER
Türkler, Ön-Türklerle M.Ö. 2.000’lerde; Alpin-Kızılderili birleşmesinden doğan insanların karışımından meydana gelen bir ırktır. Cermenler, Anglosaksonlar, Araplar ve Yahudiler de aynı tarihlerde, benzer birleşimlerden oluşmuşlardır. Bu dönemlerde henüz ‘Türk’ ismi bilinmemektedir. İlk Türklerden oldukları bilinen Hunlar, dönemin en büyük ve güçlü topluluğudur. Hunların bir kolu Avrupa’ya uzanıyor.
Güvenilir kaynaklardan edinilen bilgilere göre Türkler, tarih sahnesine, yukarıda belirtildiği gibi, Milattan Önce 2.000 yılında çıktılar. Daha eski tarihlerden söz edenler de vardır.
Türklerin ana yurdu olarak bildirilen topraklar; günümüzdeki Moğolistan’ın kuzeyinde yer alan ve Ötüken olarak adlandırılan bölgedir.
Atalarımızın Hazer Denizi’nin ve Karadeniz’in kuzeyinden ve güneyinden geçerek Avrupa’nın ortalarına kadar uzayan fetih yürüyüşleri neticesinde Çin Seddi’nden Adriyatik kıyılarına kadar uzanan coğrafyada, bir Türk dünyası oluştu.
Türk dünyasında, devletlerin kurulmasıyla ‘Türk kültürü’ olarak adlandırılan bir yaşama biçimi meydana geldi. Bu kültürün izlerini belirtilen coğrafyada hâlâ görmek mümkündür. Türkler bu bölgede; bağımsız Türk Cumhuriyetleri, Muhtar Cumhuriyetler, özerk bölgeler ve Türk toplulukları olarak yaşıyorlar. Baskılar sebebiyle Türkçe konuşamıyor olsa bile, Müslümanlıktan başka bir dine mensup olsalar, farklı inanç kültürlerinde yaşasalar bile, tek bir kişi dahi olsa, ‘Ben Türküm’ diyen insanların yaşadığı toprak parçası, Türk yurdudur. Türk yurtlarının oluşturduğu dünyaya ‘Türk Dünyası’ diyoruz.
TÜRK DÜNYASININ SINIRLARI:
Kaba hatlarıyla Türk dünyasının sınırlarını şöylece belirleyebiliriz:
Batıdaki uç nokta 21. doğu meridyeni sınırında yer alan Makedonya, doğudaki uç nokta ise yine Grennwich’e göre 98. doğu meridyeni üzerindeki Ötüken şehrine uzanır. Ötüken, Türk hâkimiyetinin sembol şehridir. Orkun Kitâbeleri bu şehirde bulunmaktadır.
Komünist Rusya, 1920 yılında kurulan Yakut Millî Devleti’ni lağvedip, Moskova’ya bağlı Yakudistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni oluşturup, bu bölgeyi Ruslarla doldurup Türk-Yakut kültürünü yok etmeseydi, doğu sınırını bugün, 130. meridyene kadar uzatmak mümkün olabilirdi. Bu bölge aynı zamanda 60. kuzey paraleli olarak kuzeydeki Türk kültürü alanının uç noktası olarak kabul edilecekti. Bu gün Yakudistan’da Türk kültüründen eser kalmamıştır. Buna rağmen bölgede yaşayan insanları Türk kabul etmek, yanlış bir değerlendirme değildir. Kısa süreli kültürel temaslarla bölge insanı Türk kültürünü kolayca benimseyebilir.
Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan Muhtar Cumhuriyeti’nin başşehri Kazan, 58. paralel üzerindedir.
Yeryüzü küresinin ekvatora yakın bölgelerine baktığımızda, Türk kültürünün, bu çizgiye yaklaşabildiğini görüyoruz. Her ne kadar Türk-İslam Kültürü, 15. paralel üzerindeki Yemen’e kadar indi ise de, bu gün buralarda da Türk kültürünün varlığından bahsetmek zordur. Ancak Türklere karşı derin saygı besleyen çok sayıda insanla karşılaşılır. Güney yarım kürede Türklerin ve Türk kültürünün sınırı 36. paralel üzerindeki Kerkük şehridir.
Koordinatları verilen bu alan, 22.000.000 kilometrekaredir. Türkiye’nin tam 28 katı büyüklüğünde bir alan…
Türk dünyası denilen bu alanda, 300.000.000 Türk yaşamaktadır. Bir kısmı Türkçe konuşmasa da, bir kısmı, Hıristiyan-Musevî dinine inansalar da, bir kısmı ise değişik inanç sistemlerini kabullenmiş olsalar da hepsi soydaşımız, kandaşımız, ırkdaşımızdır.
Batıdan doğuya doğru giden insanları; gökyüzünün değişmez elemanları olan güneş, ay ve yıldızlar tâkip eder. Aynı insanları, sınırlarını çizdiğimiz bu alan içerisinde Türk-İslam kültürü karşılar.
Dede Korkut, Nasreddin Hoca, Köroğlu, Yunus Emre ve diğerleri… bizim halk kahramanlarımız olduğu kadar Azerbaycan, Özbekistan ve Kazakistan Türklerinin de kahramanıdır. Üstüne üstlük… asıl ve yalnız kendi kahramanları olduğunu iddia ederler. İtiraz ederseniz, ispat etmeye kalkışırlar ve ispat ederler de. Tatmin ve memnun olursunuz.
Akşehirli Nasreddin Hocamızı, tarih şehri Buhara’nın merkezindeki Leb-i Havz’da, ayrılmaz yoldaşı Karakaçan üzerinde görürsünüz.
Nasrettin Hoca, aynı zamanda Azerbaycan’ın Şeki şehrinde yaşamıştır. Şeki insanı, bizim Karadenizliler gibidir. Şakacı, espritüel. Ve de kendisiyle alay edebilen… Onlar ‘latife-perver’ diyorlar. Onların bu özelliği, Hoca Nasreddin’den gelir. Memnuniyetiniz perçinlenir.
Köroğlu bizim Çamlıbel’imizden çıkmış, Azerbaycan’ın Çemlibel’inde yaşamıştır. Kendi öz kahramanlarıdır. Öyle deliller ileri sürerler ki, inanırsınız. Halk kahramanlarınızı paylaşmaktan sonsuz haz duyarsınız.
Kazakistan’dan Kırım’a uzanan Türk dünyasında, elden ele makas, bıçak ve sabun alınıp verilmez. Uğursuzluk sayılır. Veren, bir yere bırakır, alacak olan oradan alır ve ‘tuu’ der.
Evin çocuğu iştahsız ise, bir tencere etli yaprak sarması yapılırken, bir tânesinin içerisine para konulur. Tesâdüfe bakınız ki, doymaya yakın bir noktada O’na çıkar. Maksat, çocuğun hem yemek yemesini, hem de parayı yutmaması için dikkatlice çiğnemesini sağlamaktır.
Bunlar, Anadolu’muzun unutulmaya yüz tutan âdetleridir. Oralarda hâlâ yaşıyor. Bu kültür unsurları bizden oraya mı gitmiş, yoksa oralardan Anadolu’ya mı gelmiş? Fark etmez. Benzerlikler bize yeter.
Türkistan’da Pîr-i Türkistan Ahmed-i Yesevî Hazretlerinin muhteşem türbesini gezerken gördüğümüz çini motiflerini bir yerlerden tanıdığınızı hatırlarsınız. Tereddüt içerisinde zihniniz, Kütahya ile İznik arasında şimşek hızı ile gider-gelir.
EDEBİYATI – MÜZİĞİ BİR, DEVLETLERİ AYRI İNSANLAR…
Anadolu’muzun diri ve diriltici kültür motifleri, Türk dünyasında, 74 yıllık Çarlık Rusya’sı da dâhil edilirse, 150 yıllık ateist-kızıl komünist ve emperyalist baskılara rağmen, sizi gittiğiniz her yerde, sıcak samimi ve sevimli yüzüyle karşılar, size ev sâhipliği yapar.
Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Tâhir ile Zühre ve diğerleri… 22.000.000 kilometrekarelik coğrafyayı, vatan bilmişlerdir. Oralarda yaşar, oralarda gezerler. Oralar Türk vatanıdır.
Leyla ile Mecnun’un hikâyesini dinlemekle yetinmeyenler, aslını-esâsını öğrenmek isteyenler, Ali Şîr Nevâî ile karşılaşırlar. Kimdir Nevâî? Merak edenler O’nun 1441 yılında, şimdi Afganistan sınırları içerisinde bulunan Herat şehrinde doğduğunu, Özbek Türklerinden olduğunu ve Semerkant’ta yaşadığını öğrenirler.
Leyla ile Mecnun hikâyesinin günümüze intikal eden şeklini, 1534 yılında Fuzûlî yeniden kaleme almıştır. Peki, Fuzûlî, kimdir? O, en büyük Türk şairidir. Bağdat civarında doğup yaşamıştır. Kendisi o civarın dışına çıkamamış ve fakat şöhreti bütün Türk-İslam âlemine yayılmıştır.
Otomobil yok, tren yok, uçak yok… Telefon ve belgegeçer yok, internet ve elektronik mektup yok… Her türlü ulaşım ve iletişim imkânlarının en az seviyede bulunduğu bir çağda böylesine geniş bir coğrafyada bilinip benimsenmesi, Kültür birliğinin varlığını ve gücünü ortaya koyar.
Araştıranlar, Kerem ile Aslı’da, Tâhir ile Zühre’de de aynı gerçeği görürler.
Telekomünikasyon ve ulaşım araçları, günümüzde devletler arasındaki sınırların önemini ortadan kaldırdı. Bu gelişme, daha yenilerde yaşandı. İslam-Türk kültürü; folkloru ile örf ve âdetleri ile türküleri ve edebiyatı ile… sınırları asırlar öncesinde aşmıştır.
Zihninizi çatlatırcasına zorlasanız da kültür motiflerinin doğudan batıya mı, yoksa batıdan doğuya doğru mu gitmiştir? sorusunun cevabını bulamazsınız.
Türkistan, ‘Türk diyarı’ demek. Türkiye, Türk diyârı değil mi? Öyle ise ha Türkiye… ha Türkistan… Bir bütündür onlar. Bu bütün içerisinde kültür göç etmez, yayılır.
Doğudan batıya, batıdan doğuya…
Dünya üzerinde devletlerin sınırı vardır. Milletlerin sınırı yoktur. Aynı kökten gelen milletlerin, tarihin cilvesi olarak ayrı devletleri olmuş. Kültürleri okumasını bilenler, daha ne benzerlikler bulabilirler. Ne sağlam iç-içelikler görürler.
Farklı köklerden gelen kültürler, su ve yağ gibidir. Aynı kapta bir arada bulunsalar bile, birbirlerine karışmazlar. Aynı kökün kültürleri ise, demlikteki çayın, suya karışması gibidir. Derhal homojen bir hal alırlar.
Batı, bunun farkında. Biz de farkına varır ve kültürümüzü korursak, batının türlü baskılarına, yozlaştırma çalışmalarına rağmen koruyabilirsek… batının yok edemeyeceği güce kavuşuruz.
TARİH BOYUNCA TÜRK DÜNYASINDA KURULAN DEVLETLER:
Büyük Hun İmparatorluğu: (M. Ö. 46-M.S. 48),
Avrupa Hun İmparatorluğu: (M.S.374-M.S. 496),
Ak Hun İmparatorluğu- Eftalitler (M.S. 390-M.S. 577),
Göktürk Kağanlığı: (M.S. 552-M.S. 582),
Doğu Göktürk Kağanlığı: (M.S.583-M.S. 630),
Batı Göktürk Kağanlığı: (M.S. 583- M.S. 657),
Toharistan Yabguluğu(Göktürklerin bir bölümü):(M.S. 630-M.S. 700),
Hazar İmparatorluğu (Batı Göktürkler) (630-965),
İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı: 681-744,
Türgişler (Batı Göktürklerin bir bölümü) (717-766),
Uygur Kağanlığı: 744-840,
Karluklar: (766-840),
Karahanlı Devleti (Karluklar ile Uygun Kağanlığının devamı): (840-1042),
Peçenekler: (860-1091),
Kıpçaklar-Kumanlar: (9-13. asır),
Şirvanşahlar (Bu günkü Azerbaycan’da) (861-1538),
Kansu Uygur Krallığı (Sarı Uygurlar) (905-1226),
Karahoca Uygur Krallığı (Bu günkü Doğu Türkistan): (911- 1368),
Salariler (Bu günkü Azerbaycan’da) ( 941-981),
Revvadiler (Bu günkü Azerbaycan’da): (981-1040),
Oğuz Yabguluğu: 950-1040),
Gazne Devleti: (962-1187),
Büyük Selçuklu Devleti: (1037-1187),
Doğu Karahanlılar (1042-1211),
Batı Karahanlılar: (1042-1212),
Suriye Selçukluları: 1092-1117),
Anadolu Selçukluları: (1092-1243),
Kirman Selçukluları: (1092-1230),
Harezmşahlar (Selçukluların Memlüklerinden Anuş Tegin): (1097-1231),
Selçuklu’nun Suriye Atabeyliği: (1117-1154),
Selçuklu’nun Musul, Halep atabeyliği (1127-1259),
İldenizliler (Azerbaycan Atabeyliği): (1146-1259),
Erbil Beyliği: (1146-1232),
Fars Atabeyliği: 1147-1232),
Irak Selçukluları: (1157-1194),
Delhi Sultanlığı: (1206-1290),
Karluk Devleti (Karahanlıların devamı): (1212-1300),
Mengüçoğulları: (1072-1277),
Çaka Beyliği: (1081-1098),
Dilmaçoğulları Beyliği: (1085-1192),
Çubukoğulları Beyliği: (1085-1092),
Danişmendli Beyliği: (1092-1202),
Saltuklu Beyliği: (1092-1202),
İnaloğulları Beyliği: (1098-1183),
Ahlatşahlar Beyliği: (1100-1207),
Artuklu Beyliği: (1102-1408),
Çobanoğulları (1227-1309),
Memlûk Sultanlığı, (Burci Hanedan ise Çerkes memlûklerinden): (1250-1389),
Delhi Sultanlığı: (1207-1526),
Basarab Hanedanı: (1310-1627),
Tuğluk Hanedanı: (1321-2398),
Akkoyunlular: (1350-1507),
Karakoyunlular: (1380-1469),
Timur İmparatorluğu (Çağatay Hanlığı’na bağlı Türkleşmiş Moğollar): 1370-1507),
Safeviler: (1502-1736),
Afşar Hanedanı (Türkmenler): (1736-1802),
Bakû hanlığı Azerbaycan’da: (1747-1806),
Kaçar Hânedânı (İran’ta Türkmenler): (1782-1925),
Karamanoğulları: (1256-1483),
İnançoğulları Beyliği: (1261-1368),
Sâhipataoğulları Beyliği: (1275-1342),
Pervaneoğulları Beyliği (1277-1322),
Tacettinoğulları Beyliği: (1303-1415),
Alaiye Beyliği: (1293-1421),
Eşrefoğulları Beyliği: (1280-1326),
Menteşeoğulları Beyliği; 1280-1424),
Karesioğulları Beyliği: (1297-1360),
Candaroğulları Beyliği: (1299-1462),
Osmanlı Devleti: 1299-1922),
Germiyanoğulları Beyliği: (1300-1423),
Hamitoğulları Beyliği: (1301-1423),
Saruhanoğulları: (1302-1410),
Aydınoğulları: (1308-1426),
Tekeoğulları: (1321-1390),
Dulkadiroğulları: (1339-1521),
Ramazanoğulları: (1325-1608),
Kadı Burhaneddin Ahmed Devleti: (1381-1398).
GÜNÜMÜZDEKİ TÜRK CUMHURİYETLERİ:
Türkiye Cumhuriyeti (1923),
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti: (1983),
Azerbaycan: (1991),
Kazakistan (1991),
Kırgızistan (1991),
Özbekistan (1991),
Tacikistan (*) (1991),
Türkmenistan (1991).
(*) Tacikistan, bazı yazarlar ve devlet adamlarımız tarafından Türk Cumhuriyeti olarak kabul edilmemektedir. Türk Dünyası ile ilgili milletlerarası kuruluşlara dâhil edilmemektedir. Böyle bir ‘red’ fâhiş hatâdır. Tacikistan’ın bir Türk Cumhuriyeti olduğu, Tarihten ve Günümüzden Türk Dünyası Esintileri genel başlığı altındaki bu sayfada, sonraki bölümlerde detaylı olarak açıklanacaktır.
GÜNÜMÜZDEKİ MUHTAR TÜRK CUMHURİYETLERİ:
Doğu Türkistan Muhtar Cumhuriyeti: (1955). Resmî unvanı böyle olmakla birlikte, Çin Halk Cumhuriyeti tarafından vilayet statüsünde yönetilmekte ve Müslüman Türk halkına esir muamelesi yapılmakta, zulmedilmektedir. Hâlen dünyada, halkı esâret altında yaşayan tek Türk yurdudur. Bu bölgeyi, Çinlilerin koyduğu ‘Sincan Özerk Bölgesi’ adı ile ananlar hatâ yapıyorlar. Sincan, Çince’de ‘yeni kazanılmış bölge’ anlamındadır. Doğu Türkistan, Çinliler için ‘yeni kazanılmış bölge’ olabilir. Fakat Türkler için ‘kadim Türk yurdu’dur.
Altay Muhtar Cumhuriyeti: (1991) SSCB’nin dağılması ile Rusya Federasyonu’na bağlı muhtar cumhuriyet olmuştur.
Balkar Muhtar Cumhuriyeti: (1991) Yukarıdaki gibi.
Çuvaşistan Muhtar Cumhuriyeti: (1991) Yukarıdaki gibi.
Dağıstan Muhtar Cumhuriyeti: (1991) Yukarıdaki gibi.
Gagavuzya Muhtar Cumhuriyeti: (1991) Moldavya’ya bağlı muhtar cumhuriyettir.
Hakasya Muhtar Cumhuriyeti: (1991) SSCB’nin dağılması ile Rusya Federasyonu’na bağlı muhtar cumhuriyet olmuştur.
Karaçay Muhtar Cumhuriyeti: (1991) Yukarıdaki gibi.
Karakalpak Muhtar Cumhuriyeti: (1991) Özbekistan’a bağlıdır.
Nahcivan Muhtar Cumhuriyeti: (1991) Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı muhtar cumhuriyettir.
Tataristan Muhtar Cumhuriyeti: (1991) SSCB’nin dağılması ile Rusya Federasyonu’na bağlı muhtar cumhuriyet olmuştur.
Tuva Muhtar Cumhuriyeti: (1991) Yukarıdaki gibi.
Yakutistan: (1991) yukarıdaki gibi.
HERHANGİ BİR İDARÎ YAPISI OLMAYAN TÜRK TOPLULUKLARININ
YAŞADIĞI BÖLGELER
Balkanlar ve Avrupa Türkleri, Arnavutluk’taki Türkler, Batı Trakya Türkleri, Bulgaristan Türkleri, Finlandiya Türkleri, Karaim Türkleri, Kosova Türkleri, Bosna’daki Türkler, Sancak Türkleri, Makedonya’daki Türkler, Romanya’daki Türkler, Afganistan, Suriye, Irak ve Türkmensahra Türkmenleri, Ahıska Türkleri, Yugurlar İran’da ve İran Azerbaycan’ında yaşayan Türkler, Rusya’nın ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin değişik bölgelerinde yaşayan Türkler, Kosova ve Arnavutluk’ta yaşayan Türkler, İşçi olarak gittikleri ülkenin vatandaşlığına geçen ve oralarda yerleşen Avrupa Türkleri.
TÜRKÇE BİLMEYEN TÜRKLER:
Türk dünyasında Türkçe konuşmayan Türkler de vardır. Bunlardan en önemlileri şöylece belirlenebilir:
Hindistan ve Pakistan’ da yaşayan Mevatiler Hint/Racastan dilini konuşurlar. Hindu dinine inanırlar. Orta Asya Türk kökenlidirler. Sayıları 5.000.000 kadardır.
Afganistan’ da yaşayan Gılzailer Paştu (Afgan) dili konuşan kabilelerin en büyüğüdür. 10. asırda bu ülkeye göç eden Kalaç Türklerinin soyundan gelirler. Sayıları Afganistan’ da 9.000.000, Pakistan’ da 2- 4.000.000 kadardır.
Romanya ve Macaristan’ da yaşayan Székely (Seykey) ve Csángó (Çango) halkları da 13. asırda bu ülkeye yerleşen Kuman Türkleri’nin soyundan gelirler. Macarca konuşurlar. Székely gurubun sayısı 945.000, Csángó gurubunun 60- 70.000 kadardır. Macaristan’ da bunlar dışında kendisinin Kuman soyundan geldiğini bilen başka Macarlar’ da vardır.
Kuzeydoğu Kafkasya’daki Dağıstan’ da yaşayan Avarlar aynı adı taşıyan Türk boyundan inerler. Bugün konuştukları dil bir Kafkas dilidir. Sayıları 2002′ de 758.000 idi.
TÜRK BİRLİĞİ:
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk; ‘Bizim kimsenin toprağında gözümüz yoktur. Başkalarının da bizim topraklarımızda gözünün olmasına tahammül edemeyiz.’ Demişti. Her ne kadar, bizim başkalarının topraklarında gözümüzün olmayışı, başkalarının bizim topraklarımız üzerinde gözünün olmasını engellemiyorsa da, slogan o dönem için uygun bir söylemdi. Bu gün başkalarının toprağında gözümüz yok ise de o topraklarda yaşayan soydaşlarımız, kandaşlarımız ve ırkdaşlarımızla kültürel alanda ilgimiz, bağlarımız vardır.
Türk yurtlarındaki esir Türklerin bağımsızlığına kavuşması, hiç değilse bulundukları bölgede temel insan haklarına ve hürriyetlerine sâhip olarak yaşaması ülküsü, dünya barışını tehdit eden bir düşünce sistemi değildir. Aksine, dünya barışını sağlayacak yegâne ülküdür.
Türk dünyası, Türkiye’nin liderliğini kabule hazırdır. Bizim de liderliğe hazırlanmamız gerekmektedir. Liderliğe hazırlanmanın ilk adımı, Türk dünyasını tanımaktan geçer.
Atatürk; ‘Türk birliğini görüyor ve birliğin gerçekleşeceğine inanıyorum.’ diyordu.