İsraf, kişinin harcamalarında haddi aşmasıdır. Haddi aşma, beşeriyet kadar eski bir olgudur. Tarih, israfın kölesi olmuş milletlerin mezarlığı gibidir. Nice medeniyetler israf ve sefahatin içinde yok olup gitmişlerdir. Diğer bir ifade ile tüketirken adeta tükenmişlerdir.
Günümüzde israf ve savurganlık, bir yaşam biçimine ve kitlesel boyutlara ulaşmıştır. Neticede toplumlar hızla tüketim süreçlerinin tutsağı haline gelmiş, kendine has özellikleri ve yaşam tarzı olan bir tüketim toplumu türemiştir.
İnsanoğlunun mayasında doymama duygusu mevcuttur. İhtiyaçlarımızı gidermek elbette hakkımız. Fakat bu ihtiyaçların sınırlarını iyi çizmemiz, ihtiyaçla, israf arasındaki dengeyi iyi ayarlamamız gerekmektedir.
Herkesin kendi istek ve hedeflerine göre, bir ihtiyaç algısı var. Kimimiz geçinebilmeyi hedef olarak yeterli görürken, kimilerimiz, araba almayı, yazlık edinmeyi ihtiyaç görüyor. Tabi bunların da üzerinde üst ihtiyaçlar belirlenebiliyor. Böylelikle harcamanın dozajı da ister istemez kaçıyor. Tüketimde esas olan; israfa ve müsrifliğe kaçmadan, dünya normlarına uygun, akılcı, bilimsel ve insani bir yolun izlenmesidir
Günümüzde insanların çoğu israf girdabına kapılmış durumdadır. Bunun sebepleri elbette ki çok boyutludur. İsrafın nedenleri arasında; taklit ve özenti, fantezilerin ihtiyaç haline gelmesi, bencillik ve sefahat, yetersiz eğitim, iradeye sahip olamama, kötü alışkanlıklar vb. gelmektedir.
Hiç ihtiyaç olmadığı halde alınan yiyecekler, giysiler, eşyalar. Son model arabalar, kışlık-yazlık evler var. Bir yanda da açlıktan kıvrananlar, yakacak, yiyecek, giyecek bulamayanlar var. Marketlerde satılan poşetin 25 kuruştan, 50 kuruşa yükseltilmesi,plastik kullanımını caydırmada asla çare değildir.
Tahmini olarak dünyada; 8.197.221.067 insan yaşamaktadır. Bu nüfusun 877.889.828 obezdir. Bir günde açlıktan ölen insan sayısı yaklaşık olarak 18 bin civarındadır. ABD’ de bugün obezitenin sağlığa maliyeti, 399.250.251 dolardır.
Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenmenin Durumuadlı rapora göre, 2019 yılında açlık çeken kişi sayısı 690 milyona ulaşmıştır. Bu da, 2018 yılıyla kıyaslandığında açlık çeken kişi sayısının 10 milyon, önceki 5 yıla oranla ise 60 milyon arttığını göstermektedir.
Yapılan tahminlere göre 884 milyon 500 bin kişi, her gece yatağına aç girmektedir. Bu acı gerçeğe karşın, günde 12 milyon ekmek çöpe atılmaktadır.
Dünya herkesi doyuracak kadar kaynağa sahip aslında. Adil paylaşım olmadığından, bilinçsiz harcama, hırs, bencillik ve açgözlülük sebebiyle bu kaynaktan yeterince istifade edemeyenler var. Çünkü dünyanın en zengin yüzde 1’lik kesimi, kalanın toplam varlığının 2 katından fazla servete sahip. Hâl böyle olunca ne eşitlik kalıyor, ne adalet.
Tüketim ekonomisi, hızlı israfla birlikte, sosyal ilişkilerimizi de tüketmiştir. Harcamaya doymayan insanoğlu, sahip olduğu insani değerleri kaybettikçe arkadaşını, eşini dostunu da harcamaya başlamıştır.
Sadakat, vefa, mertlik, hatır, dürüstlük vb. değerlerin önemi ve kıymeti kalmamıştır. Baba ile oğul, eşler, akrabalar, “ incir çekirdeğini doldurmayan” meselelerden ötürü mahkeme kapılarını doldurmaya başlamıştır. Sevginin, şefkatin, merhametin ve saygının yerini öfke, kin, öç alma duygusu işgal etmiştir.
Hızla artan dünya nüfusu içindeki insan, aslında yapayalnızdır. En çok da zenginleştikçe bencilleşen, paylaşmaktan, yardımlaşmaktan kaçan, yüreğine sevgi ekememiş insanlar bu yalnızlığı yaşamaktadır.
Tüketim çılgınlığının bir diğer kurbanı “zaman”dır. Üreten insanların mumla aradığı zamanı, bilmeden veya bilerek acımasızca harcamaktayız. Üretmeye, okumaya, hal hatır sormaya veya zaruri ihtiyaçlarımıza ayırmamız gereken zamanı; medyada, telefon başında, bilgisayarda, kumar oyunlarında vb. bilinçsizce harcamaktayız.
İnsanlığa değer katan, bilinçli, pozitif insanların mumla aradığı zaman, başka birilerinin gözünde “kıymetsiz”, “bir türlü geçmeyen zaman” olmuştur.
Yabancı bir araştırmacı, Anadolu’da gezerken, herkesin elinde tesbih görür. Merakla neye yaradığını sorduğunda, “bununla zaman geçiriyoruz” derler. Araştırmacı şaşırarak, “sizin harcayabilecek zamanınız var mı?” diye hayretini gizleyemez.
Teknolojinin getirdiği kolaylıklar da zihnimizin ve bedenimizin tembelleşmesine neden olmaya başlamıştır. Oysa teknolojiyi gerekli yerlerde gerektiği kadar bilinçli şekilde kullanmak gerekir. Çoğumuz matematik işlemlerini bile, zihinsel olarak yapamaz hale geldik hesap makinaları yüzünden.
Gezmeyi, hareket etmeyi de teknoloji sayesinde rafa kaldırdık. Alış veriş merkezlerinin kapısına kadar otomobille gider olduk. Böylelikle yeterince hareket edemeyen insanlarda sağlık sorunları baş gösterdi.
Son günlerde, “yapay zekâ” nostaljisi yaşanmaktadır. Birçok alanda mükemmelce yararlanabileceğimiz yapay zekâ, umarım ki bundan sonra “beyin fırtınası” dediğimiz zihinsel zekâmızı da tembelleştirmez. Aksi takdirde doğal zekâyı da tüketmiş oluruz.
Neticede, milenyum çağındaki dünyamızda, her alanda tüketim çılgınlığı yaşanmaktadır. Gıda, eşya, zaman ve insanlık değerleri hızla harcanmaktadır.
Modern yaşantı, israfı körükleyerek, yoksulluk girdabında inleyen mutsuz kitleleri çoğaltırken, bir yandan da duygusuz, amaçsız, idealsiz yaşayan, robotlaşmış insanlar üretmektedir. Geleceğin dünyasında insanlığı sancılı günler beklemektedir.
Sevgiyle kalın.