Tövbe-i Nasuh İle Günahlardan Arınmak

113

İnsan, yapısında bulunan zaaflarından dolayı nefsinin arzularına uyarak, dünya hayatının çekiciliğine ve şeytanın hilelerine aldanarak hata yapabilmekte, Yüce Yaratıcının emir ve yasaklarına aykırı davranarak günah işleyebilmektedir.

İnsanların günah işlemekten uzak olmaları genellikle mümkün olamadığına göre herhangi bir günah işlendiğinde yapılması gereken vakit geçirmeden bir an önce tövbe ederek bu günahtan kurtulmaktır. Çünkü günahlardan kurtulmanın yolu tövbe ve istiğfar ederek Allah’tan af ve mağfiret istemektir.

Tövbe etme konusunda acele edilmeli,çünkü Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de tövbeyi ölüm anına kadar ertelemenin doğru bir davranış olmadığını ve makbul olan tövbenin geciktirilmeden yapılan tövbe olduğunu açıklamaktadır: “Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah bunların tövbelerini kabul buyurur. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.Yoksa (makbul) tövbe, kötülükleri (günahları) yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, “İşte ben şimdi tövbe ettim” diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir. Bunlar için ahirette elem dolu bir azap hazırlamışızdır.”(Nisâ, 4/17-18)

Tövbenin geçerli ve makbul olması için; yapılan tövbenin içten, samimi ve günahlara pişmanlık duyarak,bir daha günahlara dönmemek üzere yapılması gerekmektedir. Nitekim Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin. Belki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar.”(Tahrîm, 66/8) buyurmaktadır.

Ayet-i kerimede “nasûh” bir tövbe ile Allahu Teâlâ’ya tövbe edilmesi istenmektedir. Nasûh, “hâlis, katışıksız” manası taşıdığı gibi “düzeltici, onarıcı” anlamına da gelir. Ayetteki ifade, tövbenin tam manasıyla pişman olma ve bir daha pişman olduğu o işe dönmeme azmini içermesi gerektiğini göstermektedir. (Zemahşerî, IV, 117) Böyle bir içtenlik ve kararlılıkla yapılan tövbeye İslamî kaynaklarda tevbe-i nasûh denilmiştir. (Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, V, sh. 410)

Peygamber Efendimiz (s.a.s.), tövbe-i nasuh nedir diye soran bir sahabeye “Kulun yapmış olduğu günaha öyle pişmanlık duyması, Allah’a özrünü öyle arz etmesidir ki, sütün memeye tekrar dönme ihtimali olmadığı gibi, kişinin o günaha tekrar dönmemesidir” diye cevap vermiştir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 446)

Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın tövbe edenleri sevdiği ifade buyrulmuştur. (Bakara, 2/222)Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de, “Aziz ve Celil olan Allah, gündüz günah işleyenlerin tövbesini kabul etmek için gece, gece günah işleyenlerin tövbesini kabul etmek için de gündüz kulun tövbe etmesini bekler, bu durum kıyamete kadar devam eder” (Müslim, Tevbe, 32) buyurarak Allahu Teâlâ’nın kullarının tövbe etmelerinden ne kadar hoşnut olduğunu bildirmiştir.

İnsan, bilerek veya bilmeyerek hata eder, bir günah işlerse hemen tövbe etmeli, günahında ısrar etmemelidir. Günahlarının bağışlanacağı konusunda da ümitsizliğe düşmemelidir. Kur’an-ı Kerim’de “…Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir”(Zümer, 39/53) buyrulmuştur. Ayrıca günah işledikten sonra tövbe ederek Allah’tan bağışlanma dileyenler cennetle müjdelenmiştir: “İşte onların mükâfatı Rab’leri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebedi kalacaklardır. (Allah yolunda) çalışanların mükâfatı ne güzeldir!”(Âl-i İmrân, 3/136)

Tövbe her zaman ve her yerde yapılabilir, önemli olan insanın hatasını anlayıp, pişmanlık duyması ve günahtan kurtulmak istemesidir.Tövbenin şartlarını şöyle özetleyebiliriz:İşlediği günahtan dolayı pişmanlık duymak, günahı derhal terk etmek, bir daha yapmamaya azmetmek, şayet işlenen günah kul hakkını ilgilendiriyorsa hak sahibine hakkını vererek onunla helalleşmek.

İçinde bulunduğumuz bu mübarek günleri fırsat bilerek, pişmanlık gözyaşları dökerek, bir daha işlememeye söz vererek günahlarımıza samimi bir şekilde tövbe etmeliyiz. Gönül dünyamızı karartan, kalplerimizi paslandırarak Rabbimizle irtibatımıza engel olan günah yükünden kurtulmuş olarak rahmet, mağfiret ve bereket ayı olan Ramazan-ı Şerife girmeye çalışmalıyız.