TOGG

76

Türkiye’nin
yerli ve milli otomobili olma iddiası ile projelendirilen TOGG seri üretime
başlıyor. Hayırlı olsun.

Ege
Cansen “Bu yatırımın gayri iktisadi olduğunu” söylüyor. “Bu otomobil,
markası dışında, yerli ve milli olmayacaktır. Üstelik külfeti, nimetini
aşacaktır.
Bu külfet hayat pahalılığı olarak halkın sırtına
binecektir” diyor.

Ege Cansen iyi bir
iktisatçıdır ve üst düzey yönetici olarak uzun yıllar süren sanayi tecrübesiyle
de gerçek bir uzmandır.

“Yaklaşık
dört yıl önce Başkan Erdoğan “yerli ve milli” otomobil üretme kararı
almıştı. Ben de bunu “akla ziyan bir proje” diye nitelendirmiştim. Çünkü
gümrük birliği içinde kalındıkça, bu yatırımın öngörülebilir hiçbir
vadede kâra geçmesi mümkün değildir.
Bugün de aynı kanıdayım” diyor.

****

Otomotiv
konusundaki ilgisi ve bilgisi bilinen Fatih Altaylı, Habertürk’teki
yazısında, asıl sorulması gereken soruları gündeme getirdi:

“TOGG
tartışmasız bir Türk otomobilidir.

Mesele üretici
firmanın yeni model üretme kapasitesi ve hızı ne olacak? Türkiye’de ve
dünyada ne kadar pazar payı elde edecek?
Yatırımını ne kadar sürece geri
döndürecek, döndürebilecek mi?

Yoksa biraz
özel sektör, bolca da kamu kaynağı
bir süre sonra yabancıların eline
geçmesi muhtemel bir proje
için
heba mı ediliyor?

Sorulması
gereken soru parça oranı değil, bu markanın ne kadar süre ayakta
kalabileceğidir.

Üretilen her bir otomobil için ettiği zararın ne zaman artıya geçeceğidir.

O dev fabrikanın üretiminin satılıp satılamayacağıdır.”

***************************

Ya Büyüyecek Ya Satılacak

TOGG
tartışmaları siyasi saiklerle yapılmakta. Ama ben, geçmişte en seçkin KİT’lerden
olan Petkim’deki tecrübelerimin ışığında, ekonomik bir değerlendirme
yapacağım.

Ege
Cansen’in “Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu (TOGG) bir KİT’tir ve KİT
kalacaktır. Söylenildiği gibi ortada dört babayiğit özel girişimci yoktur.
Erdoğan’ın baskısıyla bu projeye para kaptırmış dört firma vardır”
tespiti
haksız değildir.

Ama bu
ister özel sektör yatırımı olsun isterse devletin bir yatırımı olsun, önemli
olan ürünün yoğun rekabetin olduğu piyasada tutunabilmesidir.

İlk
yılda üretilecek 16 bin adet TOGG elektrikli otomobilin sadece devlet
kurumları ve belediyelere satılsa/ kiralansa, bir miktarda vatandaşlarımız
alması halinde satış sorunu olmayacağı söyleniyor. Ancak yine de yaygın bir pazarlama,
şarj istasyonları ve servis ağlarına
ihtiyaç var. İç piyasa daraldığında
dışarıda alternatif piyasalar da oluşturulmalıdır.

Bu
ölçekte bir üretimin dev ölçeklerde üretim yapan rakip firmaların maliyetinden
daha yüksek fiyatlara mal olacağı kesindir.

Bütün
dünyaya satabilecek bir üretim kapasitesine, pazarlama ve servis ağına
kavuşuncaya kadar şirketin zarar etmesi büyük ihtimaldir. Böyle bir
zararı “yatırımcı babayiğit firmaların” kaldırması mümkün olmayacaktır. Resmiyette
bir özel şirket söz konusu olduğuna göre şirketin zararını devlet de
üstlenemez.

Bir
süre sonra -diğer yüzlerce özel şirketimiz gibi- yabancılara kelepir
fiyatına satılması gündeme geldiğinde de “ülkeyi beyaz filden kurtardık”
diyeceklerdir.
(Beyaz fil benzetmesi masrafı çok getirisi az olduğunu
anlatmak için kullanılır.)

***************************

Petkim Örneği

Petkim
Yarımca Kompleksinde 27 sene hizmet verdim. Üretimde Başmühendis, Satış ve
İK’da Müdür olarak çalıştım.

Burada PVC,
Polietilen
gibi (bunların Aliağa Kompleksinde daha büyük kapasitelileri
kuruldu) plastik fabrikalarının yanında, Türkiye’de tek olan fabrikalar vardı. DDB
(deterjan hammaddesi), Kaprolaktam, Klor, Polistiren fabrikaları ve
ayrıca Lastik Fabrikalarının temel hammaddeleri olan Sentetik Kauçuklar (SBR
ve CBR) ile Karbon Siyahı
fabrikaları Türkiye’nin ihtiyacını karşılıyordu.

Turgut Özal
döneminde Türkiye’de ithalatın serbestleşmesi ve sonrasında Gümrük
Birliği
Petkim’i sarstı. Çünkü bu ürünler için, her biri dünya
devi olan şirketlerle,
devlet koruması olmadan, rekabet etmek zorunda
kaldı.

****

Petkim
Yarımca Kompleksi üretim kalitesi yönüyle rekabet edebiliyordu. Fakat maliyetleri
rakiplerinden daha yüksekti.
Çünkü kapasiteler dünya ölçeğine göre çok
küçüktü. Bir milyon ton üreten bir fabrika ile 20-80 bin ton üreten
fabrikaların rekabet etmesi mümkün değildi.

Petkim’in
kurulmaya başladığı yıllarda (1975) o günün Türkiye’sinin ihtiyacının iki katı
olarak hesaplanan kapasiteler bir süre sonra yetmez oldu. Fakat ne devlet ve ne
de özel sektör Türkiye’nin artan ihtiyacını da karşılayacak ve aynı zamanda
dünyada pazar payı edinebilecek Petrokimya tesislerine yatırım yapmamıştı.

****

Son
yıllarda ayakta 4 fabrika kalmıştı. Bunlardan Polistiren fabrikası
yoğurt kabı, kaset vb malzemelerin hammaddeleri olan antişok ve kristal
türlerini üretiyor fakat rekabetçi olamayan fiyatlarımız yüzünden kapasitenin
yarısını bile satamıyorduk.

Bu
fabrikada izolasyon malzemesi olarak kullanılan PS- köpük üretme kararı
alındı.  Yapılan ilk deneme üretimlerini
piyasada belli fabrikalarda teste başladık. O zamana kadar bir tonunu 1200
dolara satan dünyaca ünlü rakip firma fiyatını 900 dolara çekiverdi. Oysa bizim
maliyetimizin 1100 doların altına çekilmesi mümkün değildi. Bu çalışma sona
erdirildi ve bir süre sonra fabrika kapatıldı.

****

Petkim Yarımca Kompleksindeki fabrikalar kâr edemiyordu. Fakat Türkiye
ekonomisine sağladığı yarar, ettiği zarardan kat kat büyüktü.
Buna rağmen bir zamanlar 18 fabrikanın
üretim yaptığı kompleks tamamen kapandı.

Kamunun elindeki diğer işletmeler SEKA, Tekel Fabrikaları, Sümerbank,
Telekom, Limanlar, Madenler, Elektrik Santralleri vd tesisler aynı durumdaydı.
Hepsi de satıldı veya kapatıldı.

****

TOGG da başlangıçta zarar
etse bile toplumsal faydası daha büyük olacaktır. Yaşaması ve
yaşatılmasını dilerim.

Ancak böyle
bir rekabetçi sektörde bu küçük ölçekle rekabet edemeyeceğine göre büyümek
için yabancı ortak veya sahibe ihtiyaç duyacak
demektir.

İktidarlar
TOGG zarar etse de ülkemize sağlayacağı toplumsal faydayı düşünerek
ayakta tutabilecek bir siyasi irade gösterir mi?

AKP bile
bu anlayışta değildir. Olsaydı, bugüne kadar yok pahasına elden çıkardığı
KİT’leri ve ülkemizin varlıklarını satmazdı. 

Önceki İçerikCumhuriyet’in Hatırlattıkları
Sonraki İçerikCumhuriyet ve İnsan
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.