Terörün Düşündürdükleri (5)

67

Kim olursa olsun, hangi milletten, hangi dinden olursa olsun;

Mazlum mazlumdur. Masum masumdur.

Başkalarının suçu yüzünden, başkaları suçlanamaz.

Asla cezalandırılamaz.

Bu bakımdan kimden, kime, niçin ve ne maksatla olursa olsun;

Davası haklı da olsa, yapılan terör asla tasvip edilemez.

Doğru bulunamaz.

Hak verilemez.

Çünkü haklı olmak başka,

Hak yolda olmak başka.

Hem haklı, hem de hak yolda olmalı.

Yâni haklı dâva, hak olmayan metotlarla savunulmamalı.

Hak olmayan, doğru sayılmayan usullerle gerçekleştirilmemeli.

Aksi takdirde meşruluğunu kaybeder.

Haklıyken haksız duruma düşer.

Çünkü davası hak olanın; davaya götüren yolları, usulleri de hak olmalı.

Batıl, sapık ve yanlış, gayri insanî metotlarla hak davaya hizmet olmaz.

Bu yolla, ancak, hak davasını battal etmiş.

Haklılığına gölge düşürmüş.

Davasını kaybetmiş olur.

İşte bu düşünceler çerçevesinde;

Mesela ABD’de gerçekleştirilmiş olan terörü de asla tasvip etmiyor.

Uygun görmüyor ve desteklemiyoruz.

Çünkü bizim cihan-baha düsturumuz var:

“Kendimiz için istemediğimizi, başkası için de istemeyiz.”

Çünkü bizim ilahî metodumuz var:

“Gaye için her şey meşru ve doğru değil.”

Fakat Batılı devlet anlayışına göre:

“Gaye için her şey meşru.”

Yazıklar olsun!

Yaşadığımız tüm terör acılarına, tüm dökülen şehit kanlarına, tüm başı dik gazilere, dul kalan kadınlarımız ve öksüz-yetim kalan çocuklarımıza rağmen;

Terör vahşetini kınıyoruz.

Kabul etmiyor. Doğru bulmuyor. Karşı çıkıyoruz.

Umuyor ve bekliyoruz ki, ABD başta olmak üzere, bütün Batılı müttefiklerimiz;

Terör yuvalarına kucak açmaktan artık vazgeçer.

Onları ülkelerinde barındırmaktan cayar.

Unutmasınlar ki, biz istemesek de,

Dünya, etme-bulma dünyası.

Unutmasınlar ki, rüzgâr eken fırtına biçer.

Allah’ın büyük adaleti dünyada da,

İnsanlara rağmen hükmünü yürütmekte.

İlahî adalet dünyada da tecellî etmekte.

Kendini göstermekte. Çünkü:

“Allah, ihmal etmez, imhal eder.”

İnsanın aklı başına belki gelir

Veya gelsin diye.

Biraz müddet tanır o kadar.

 

 

Önceki İçerikÖyle Bir Yazı Yazsam ki
Sonraki İçerikMillî Eğitim Her Meselenin Başı (1)
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.